Biliyorsunuz ki önümüz Noel. Bir çok tartışmanın içindeyiz aslında kutlayalım mı kutlamayalım mı diye? Ben aslında işin o tarafında değilim. Aslında Noel denilen kutlama Hıristiyanlık öncesi Mitra Kültürü insanlarının her yılın 25’inden sonra güneşin kendileri ile kalmaya razı olmasına sevinerek başlayan bir kutlama geleneğidir. Daha sonra Roma İmparatoru Konstantin’in bu pagan geleneğini Hıristiyanlığın içine katmasıyla ortaya çıkmış bir serüvendir Noel. Noel aslında bir masal mı yoksa sömürge dünyasının umut ve mutluluk üzerine inşa ettiği ceplerimizin boşaltılması mı orasını bilemem? Noel kutlamalarının birde Noel Babası var hani çuvalı ile mutluluk dağıtıyor. Ama asıl adının ne olduğu ve nereli olduğuna dair bile tam bir fikir yok, kimisi Santa Claus der kimisi Father Christmis diyor, kimisi kuzey kutbunda geyikleri ile yaşadığını iddia ediyor kimisi de İsveç’te yaşıyor diyor. İşin komik olan tarafı Amerikan filmlerini izlerseniz Noel Babanın Amerikalı olduğunu bile düşünebilirsiniz.

Ben bambaşka bir pencereden bakacağım yılbaşına

Dinimiz gayrimüslime benzemememiz gerektiğini ifade ediyor. Ama bu benzememek hem şeklen hem de ahlaken olmalı bence. Bu gece Hıristiyanların mı kutsal gecesi yoksa kapitalist düzenin ekonomiyi canlandırma atılımı mı onu bilemem. Benim bildiğim bu gece dolayısıyla milyonlarca havai fişeğin atmosfere doğru ateşlenip ozon tabakasını birazcık daha zedeleyeceğidir. Oysaki Afrikalı göçebe halkların hayvanlarının bile doğaya saldığı gazın küresel ısınmaya zarar verdiğini iddia edip, bu göçebe halklara yaptırımlar yapan Avrupalı bu gece için sus pus olacak. İslam aleminin şükrün göstergesi, fakirlerin hatırlanması olarak kesilen kurbanlarına vahşet gözüyle bakan Hıristiyan dünyası, yıl başına özel olarak hiçbir dini alt yapısı olmayan bu gece de kapitalist dünyanın bir uyarlaması olarak 9 milyon hindiyi ziyafet ve mutluluk adına kesecek. Sizce de komik değil mi ?

Thomes Nast 1862 yılında Noel Babayı kırmızı giyinen ve aksakallı tombul bir dede imajıyla tasvir etmiştir. O gün bu gündür mutluluk dağıtıyor bütün dünyaya. Noel Babanın bu imajı o kadar güven ve huzur dolu bir portfölyo oluşturmuş ki Hıristiyan dünyasında, sırf bu gece de kırmızı iç çamaşırı alıp sırf bu niyette dünyaya çocuk getirmeyi umut ediyorlar. Hiç kusura bakmayın Kudüs’te çocuklar büyüyemezken, sırf sizin 3.dünya savaşı senaryolarınız yüzünden Ege kıyılarında cansız çocukların bedenleri sahillere vururken, sırf sizin petrol hırsınız yüzünden Müslüman ülkelerindeki çocuklar yarına dair hayal kuramıyorlarsa ellerine kan bulaşmıştır Hıristiyan dünyasının. Noel Babanın kırmızı elbisesi kimisi için cinselliği ifade etse de benim için ölümü ve İslam’ı yok etme anlamına geliyor.

Her ne hikmetse Noel kutlamaları ülkemize o kadar ileri seviyede kutlanıyor ki Avrupalıları bile kıskandırır hale geldi. Sırf 10’dan geri sayabilmek için İngilizce öğrenen tiplerle dolup taşıyor Taksim. Sırf bu gece kutlamaları için şirket hesabından çalıp, işçinin sigortasından kırpıp, emekçinin kursağından alıp kırmızı iç çamaşırlarını giyip Kıbrıs’a kumar oynamaya gidecekler var. Bir de gelenekten geldiği üzere karşı çıkanlar var doğal olarak. Ayağında Yunan tanrılarını betimleyen Nike marka ayakkabı ile, elinde İsveç menşeli saatle, bindiği Alman marka arabasıyla ben gavur bayramını kutlamam diyenler var. Hatta bu gece yılbaşı olması dolayısıyla cips, kola ve kuruyemiş satmayacağını iddia eden esnaf arkadaşlar da var hem de raflarında ki Hıristiyan menşeli sigaraları görmeden.

Mesele kutlamak yada kutlamamak değil, kutlasam dinden çıkar mıyım çıkmaz mıyım tartışması da değil. Benim anlatmak istediğim şu; toplumun %80’i Müslüman olduğu halde neden bu geceyi bir Hans’tan daha iyi kutlayabiliyor? İş sözde tepki vermeye gelince herkes mücahit kesiliyor ama iş icraata geldi mi müteahhide dönüşüyoruz. Evet dünya değişiyor düzene ayak uydurmak gerekiyor ama niyeti düzeni değiştirmek olan batı adetleriyle bu düzenin yapay karmaşasına alet olmaya ne gerek var.

Evet bu gece Hans Efendi hindisini kesecek, diskoya-bara gidecek. Gitmese bile evinde oturup Victoria Secret defilesini izleyip birasını yudumlayacak. Bizim toplumun büyük bir çoğunluda aynısını yapacak eminim. Bir yılı geride bıraktığımız için pek çoğumuz şükür namazı kılmayacak. Mekke’nin fethi etkinliğini birkaç STK dışında kimse hatırlamayacak bile. İşte mesele tam da bu, hep Hans kafasıyla yaşıyoruz ama Hasan kafasıyla kınıyoruz.

Faiz hayatımızın vazgeçilmezi oldu, haram olan şeyleri zengin olma adına helal gibi gösterir olduk. Namazı cumadan cumaya, bayramdan bayrama hatırlar olduk. Seçimleri kazanmak adına her türlü caniliğe sus pus kesilip susar olduk. Toplumumuzun bir hastalığı olan kadın ölümlerine kayıtsız kalırken, gençlerin esrar illeti içerisinde yok ediliyor oluşuna engel olunamazken, ülkemiz oryantalist düşüncenin pençesinde lime lime parçalanmaya çalışılırken, işsizliğin had safhada olduğu bir dönemde gelecekle ilgili planlamalar yapılmazken tek derdimiz yılbaşını kutlamak yada kutlamamak olmuş öyle mi?

Sen Hans gibi yaşayacaksın ama Hasan gibi karşı çıkacaksın öyle mi? Öyle olmaz. Sözde değil özde karşı çıkacaksın. Biz bir milletiz değil mi? Aramızda Hıristiyan’ı var, Yahudi’si var ateisti var. Var oğlu var. Bir çoğu bizim bayramımıza saygılı yaklaşıyorsa bizim de saygı göstermemiz gerekli. Ama eğer onlar bizimle ortaklaşa danaya girip kurban kesmiyorsa bizim de onlar gibi fiili hareketler yapmamız gerekmez. Bu yüzden 31 Aralık benim için sadece Perşembeyi Cumaya bağlayan bir gece, şimdiden hayırlı cumalar…mg

Editör: HABER MERKEZİ