Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugün Sümela'da geldiler Hristiyanlar kendilerine göre ayinlerini yaptılar. Bir iki grup, malum, kimler olduğunu benim anlatmama gerek yok, 'İşte bak, yeniden Pontus'u hortlattılar...' Yahu arkadaş ne oldu, geldiler ayinlerini yaptılar, gittiler. Kaç kişi, bin 500-2 bin kişi. Ne kaybettik? Biz kazanıyoruz aslında'' dedi.

Erdoğan, MÜSİAD Gaziantep Şubesi'nin Dedeman Otel'de verdiği iftara katıldı.

Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmada, Sümela Manastırı'nda bugün düzenlenen ayine değindi.

Türkiye'nin daha önce Suriye ile savaşın eşiğine geldiğini belirten Erdoğan, ''Ne gerek vardı. Bakın şimdi gidiyoruz, geliyoruz. Kim kazanıyor? Benim Gaziantepli tüccarım, sanayicim. Biz bu tuzakları bozuyoruz, tezgahları bozuyoruz'' dedi.

Hangi dilden, ırktan, hangi milliyetten olursa olsun ilişkileri en iyi noktaya getirme gayreti içinde olduklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bunu başarmamız lazım. Bugün Sümela'da geldiler Hristiyanlar kendilerine göre ayinlerini yaptılar. Bir iki grup, malum, kimler olduğunu benim anlatmama gerek yok, 'İşte bak yeniden Pontus'u hortlattılar...' Yahu arkadaş ne oldu, geldiler ayinlerini yaptılar, gittiler. Kaç kişi, bin 500-2 bin kişi. Ne kaybettik? Biz kazanıyoruz aslında. Ne kazanıyoruz söyleyeyim size; inancına güvenen, inanç hürriyetinden korkmaz. Fikrine, düşüncesine güvenen fikir ve düşünce hürriyetinden korkmaz. Bunlar 'Milliyetçiyiz' diyorlar. Aç Osmanlı tarihini bir oku.

 Bak Osmanlı bunlardan korkmuş muydu? Osmanlı açmış ve Osmanlı bunlarla da hiçbir zaman en ufak bir sıkıntıya düşmeden tam aksine bunları uluslararası camiada da kendisinin otoritesi için en iyi şekilde kullanmış. Şimdi nedir yahu... Aman yarabbi! Ülkeyi kurcalamak, karıştırmak için bir korku havası... Üstad Necip Fazıl şöyle derdi: 'Başarı korkuyu korkutmaktadır' derdi. Korkuyu korkutmak, bu çok önemli. İşte bizim bunu başarmamız lazım. Eğer korkuyu korkutamıyorsan zaten adam gibi ortada dolaşma, çekil kenara. Ortada nasıl yaşayacaksan yaşa. Sana ancak münzevi bir hayat yakışır. Dolaşacaksak, yiğitçe dolaşalım ve inandığımızı inandığımız gibi anlatalım.''

''Bugün kalkıp Yunanistan Başbakanına 'Atina'daki camiyi ne zaman açıyoruz' diyebiliyorsak, bunu bugün atılan adımlar sayesinde söyleyebiliyoruz'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''O da bana, 'bunu er geç açıyoruz' diyorsa, benim bu noktadaki dürüstlüğüme inandığı, güvendiği içindir. Açar veya açmaz. Ben bir adım önde olurum. Biz Kıbrıs'ta da aynı şeyi yaptık. Biz, 'Rumlara göre bir adım önde olacağız' dedik. Ne kaybettik? Bizden öncekiler maalesef doğru hareket etmediler, dürüst hareket etmediler ve hep kaybettik. Ama hep biz bunların bir adım önünde olacağız dedik. Ama şimdi dünya bizim karşımızda konuşamıyor.

Niye? Diyoruz ki 'bak biz bunu yaptık'. Referandumda yaptık. Siz ne yaptınız, aldattınız. Onun için 'kusura bakmayın, bundan sonra bizden daha fazlasını isteyemezsiniz ve şimdi biz sona doğru yaklaşıyoruz' dedik. 'Yaptınız yaptınız, yapmadığınız takdirde atacağımız adımlar nihai adımlardır. Yoksa ondan sonra bizimle masaya oturamazsınız' dedik. Onun için bu gidiş gerek GAP'ta, DAP'ta, KOP'da Türkiye sıçramasını yaşıyor. Bundan hiç endişemiz yok.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Eğer bu iktidar yolsuzlukların iktidarı olsaydı, talanın olduğu bir iktidar olsaydı bu borçları ödeyebilir miydi? Bu yatırımları yapabilir miydik?'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Dedeman otel'de MÜSİAD Gaziantep Şubesi tarafından düzenlenen iftar programına katıldı. Erdoğan, konuşmasında Ramazan ayını kutlayarak, Gaziantep'te bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Gaziantep'in, Türkiye'nin en gelişmiş şehirlerinden olduğuna işaret ederek, dünyada bir ekonomik kriz yaşanırken ilin bu krizi fırsata dönüştürme yolunda adımlar attığını anlattı.

Hükümetin, Gaziantep'e yönelik yatırımları hakkında bilgi veren Erdoğan, bunun yanı sıra esnaf ve sanatkarlara verilen kredi tutarlarını da anlattı.

Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri de anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bir gerçeği hatırlatmak istiyorum. Diyorlar ki 'bu hükümet döneminde devletin borçlanması aldı başını gitti'. Arkadaşlar az çok hesap biliyoruz. Biraz piyasa dolaştım, biraz da siyaset yaptım. Biz, şunu ekonomide öğrendik; bir devletin borçlanması, yani GSYH göre; biz göreve geldiğimizde milli gelire oranı yüzde 74 idi, yani 100 TL'nin 74 lirası borçtu. Şimdi yüzde 45. Nereden nereye, krize rağmen. Göreve geldik, devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü. Şimdi yüzde 7-8... Yüzde 63 ile borçlanmak nire yüzde 7-8 ile borçlanmak nire... Bu faizler kimin cebinden çıkıyordu? Hepimizin cebinden çıkıyor. Şimdi yine çıkıyor ama 7 lira, 8 lira çıkıyor.

Enflasyon yüzde 30'du. Şimdi enflasyon 7.6... Tek haneli rakamlara düştük. Daha iyi noktaya geleceğiz. Hep konuşuyorlar 'şöyle milliyetçiliyiz, böyle milliyetçiyiz'. Tamam güzel. Kardeşim sen bize ne bıraktın? 'IMF' dediniz, 30 milyar dolar IMF'ye borçlandınız. 23 milyar dolar IMF'ye borç bıraktınız. Bunları biz ödedik, şu anda 6.9 milyar dolar. Buraya kadar bunları kim ödedi?

Eğer bu iktidar yolsuzlukların iktidarı olsaydı, talanın olduğu bir iktidar olsaydı bu borçları ödeyebilir miydi? Bu yatırımları yapabilir miydik? Sadece şu Gaziantep'teki yatırımlara bakın...'

-''HANGİ İKTİDAR VARDI?''-

İKtidara geldiklerinde, Merkez Bankasının kasasında 26.5 milyar dolar varken, bugün rakamın 75 milyar doları bulunduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Olanı konuşuyorum. Bunlar afaki rakamlar değil olanı konuşuyorum. O zaman hangi iktidar vardı? MHP, DSP, ANAP vardı. Zaten anamuhalefetin iktidarını hiç karıştırma. Geç onu, onların döneminde bir şey kalmadı zaten. Türkiye'yi ne hale düşürdüklerini biliyorsunuz. Yatırım yapmak şu bu hak getire. Türkiye şimdi sıçramayı yakalıyor. Bugün 42 tesisin açılışını yaptık. Buradan bakıyorsunuz anamuhalefetin iki milletvekili konuşuyor duruyor. Diyor 'bunlar zaten açılışı yapılan tesislerdi'. SANKO Başkanı Abdulkadir Konukoğlu Bey'e sordum, o da 'olur mu öyle şey' dedi. Bir tesis çalışmaya başlar ondan sonra resmi açılış yaparsınız. Benim doğduğum, büyüdüğüm yerin tabiriyle racon budur. Ama bunların ayağı yere değmiyor. İşleri güçleri dedikodu üretmek. Çünkü böyle bir şey yapamamışlar. Hani tilki ulaşamadığı ciğere koruk dermiş ya kedi de ulaşamadığı ciğere murdar' dermiş ya. Bunların işi gücü bu...

Parlamentoyu çalıştırmamak için ellerinden ne geliyorsa onu yaparlar. Anayasa değişikliğiyle ilgili yaptıklarını bir orada izleseniz, dersiniz ki 'vah vah Türkiye, hangi muhalefetin eline kalmışsınız'. Biz de istiyoruz ki böyle bir ciddi muhalefet olsa da bize güç katsa. İnanın böyle bir derdi yok. Yani beraber çalışalım ülke daha çok gelişsin, öyle bir derdi yok. Ne olursa olsun, bizler bu yolda, kararlılıkla ilerleyeceğiz.''

-''BİRİLERİNİN TEZGAHI''-

Anayasa paketi oylamasına da değinen Başbakan Erdoğan, bunun bir AK Parti değil, bir millet projesi olduğunu söyledi.

12 Eylülde yapılacak oylama ile Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın da yapısının değişeceğini belirten Erdoğan, pakette muhalefetin iddia ettiği gibi bu kurullara üyeleri, iktidarın atamadığını söyledi.

''Muhalefetin, yalan söylediğini'' ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Yalan söylüyorlar, diyorlar ki 'hükümet atama yapacak'. Bizden atama yok, yalan. Tamamen seçimle gelen bir mekanizma. HSYK'da da bizden atama yok'' dedi.

Bu maddelerle ilgili bilgiler veren Erdoğan, birilerinin tezgahı bozulacağı için seslerini yükselttiklerini kaydetti.

Erdoğan, şöyle konuştu:

''Benim dünya görüşümü paylaştığını kim iddia edebilir? Daha önce almak istediğimiz yargı mensupları için 'odalara kamera koyarak mülakat yapacaksınız' dediler. Dünyanın neresinde kamerayla mülakat yapılıyor? Yok. Kendi iktidarlarında aldıkları 5000 yargı mensubunu tamamen fişleyerek kendi elemanlarından aldılar. 'Ben kendi partilimi almayacağım da MHP'nin faşistlerini mi alacağım' dediler kayıtlarda var...

Bakıyorlar ki o kast sistemleri, arka bahçeler elden gidiyor, bundan korkuyorlar, endişeleri bu. MHP'ye oy veren kardeşlerime diyorum ki; bu günü unutmayın.''

Başbakan Erdoğan'ın YARSAV'ın da kendisini eleştirdiğini anımsatarak, ''Bana karşı tavrını açık şekilde koyarsan ben sana nasıl güveneceğim?'' diye sordu.

Daha önce polis teşkilatı içinde farklı dernek ve birliklerin kurulduğunu, bunların görüş ayrılığına düşmesi nedeniyle bazı sıkıntılar yaşandığını kaydeden Erdoğan, ''Birilerin avukatlığının anlamı yok, ancak bir sorunu ortaya koyduklarında takdire şayandır... Anamuhalefet diyor ki 'biz Ergenekon'un avukatıyız' ben de diyorum ki (biz milletin avukatıyız)'' diye konuştu.

Yemekte evsahibi olarak konuşan MÜSİAD Başkanı Ömer Cihat Vardan, konuşmasında ulusal hedeflere ulaşmada, bir yandan hummalı çalışmalar yapılırken, diğer yandan Türkiye'nin ''kendi içinde ürettiği yapay sorunlarla uğraştığını'' söyledi.

''Kendini çağdaş'' diye nitelendirenlerin yaptığı kısır siyasette ülkenin enerjisini boşa harcadığı'' görüşünü dile getiren MÜSİAD Başkanı Vardan, ''Anayasa referandum süreci başladığından beri ifade ettiğimiz gibi, ya bu tarihi fırsatı değerlendirip klasman atlayacağız ya da bu fırsatı tepip küme düşeceğiz'' diye konuştu.

Haber7

Editör: HABER MERKEZİ