Bölgeler arasındaki kalkınma farkı, sadece ‘geri kalmış bölgeler’in değil; aslında bütün Türkiye’nin problemi. Bu konuyu gündemine taşıyan Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ve Doğu Anadolu Sanayici ve İş adamları Dernekleri Federasyonu (DASİDEF) çok sayıda iş adamını Erzurum’da bir araya getirdi.

22 Temmuz 2009 Çarşamba günü Erzurum Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezinde bir araya gelen işadamlarının bir kısmı İstanbul ve çevre illerinden, yani ‘Batı’dan giden işadamlarıydı. Bunun yanında Erzurum merkezli olmak üzere çok sayıda ‘Doğu’lu iş adamı da aynı mekânda buluştu. “Doğu Anadolu Kalkınma İşbirliği Köprüsü (DAKİK)” adı altında yapılan bu toplantı, aynı konuda geçen yıl yapılan toplantının ikincisi olmuş oldu. Toplantıda hedef, ‘Batı’lı iş adamlarını ‘Doğu’ya yatırım yapmaya dâvet etmekti.

İlân edilen son ‘teşvik paketi’nin Doğu’ya yapılacak yatırımlar için bir fırsat olduğu ifade edildi ki, vak’a da buna uygundur. Toplantıda da dile getirildiği üzere bazı iş adamlarımız; Türkiye’nin ‘Batı’sında kurdukları, fabrikaları daha kârlı olduğu için yurt dışına taşımaya çalışıyor. Oysa yeni teşvik kanunuyla Türkiye’nin Doğu illeri, bilhassa 4. bölge böyle yatırımlar için daha uygun hale getirilmiş. Meselâ, İstanbul’da bulunan bir tekstil fabrikası Erzurum ya da bölgedeki başka bir ile taşınınca; iş adamlarının ödediği bazı vergiler yüzde 20’den yüzde 2’ye düşüyor. Aynı şekilde işçilerin sigorta masrafını da 7 yıl boyunca devlet, Hazine karşılıyor.

Vergi yükü altında ezildiğini ifade eden Batıdaki iş adamlarının fabrikalarını yurt dışı yerine, Doğu’ya taşıması bu bakımdan anlamlı olur.

Fakat her şeyde olduğu gibi bu konuda da geç kalındığı intibaı var. Toplantıda konuşan iş adamları, itinayla ‘kriz’ dememeye çalıştılar; ama yaşanan hadise ‘daralma’ dahi olsa alınan bu tedbirlerin geç kaldığı söylenebilir. Çünkü dünya, bu daralmayı kendi menfaatine çevirmek isteyen ülkelerle dolu. Türkiye’de sıkıntıya giren iş adamlarının aklına ‘doğu’ya gitmekten ziyade; Afrika ülkeleri ya da eski doğu bloku ülkeleri geliyor.

Ezrurum’daki toplantıda dikkat çeken bir nokta da, toplantıya katılan bölge illeri valilerinin iş adamlarına tam destek vaad etmeleriydi. Bazı valiler, “Bizim ilimize yatırım yapın, her türlü bürokratik engeli aşmanıza yardımcı olalım” diye iş adamlarına garanti verdi. Bu garantiler ‘sözde’ kalmayıp uygulama imkânı bulunabilirse bazı iş adamlarının yatırımlarını ‘Doğu’ya kaydırması mümkün olabilir.

Halk arasında “İstanbul ne ki, Erzurum yayla” diye bir söz vardır. Gerçekten de meselâ İstanbul’da sıcaktan bunalanlar için Ezrurum tam bir serinlik merkezi. Erzurumlu iş adamları, Haziran ayı boyunca ‘soba’ları yaktık diyorlar. Erzurum’da, Temmuz’un son günlerinde bile tam bir ‘yayla’ havası hakim.

Erzurum ‘yayla,’ ama yayla denince akla gelen ‘hayvancılık’ orada da sıkıntılı. Dağı taşı otlak olan Erzurum ve çevresinde geçmiş yıllara nisbetle hayvancılık yapanların sayısı çok azalmış. Bu sıkıntıya dikkat çeken DASİDEF Başkanı Mustafa Yıldız, bizce çok önemli bir yaraya parmak bastı. Biliyorsunuz, Erzurum ‘cağ kebabı’ ile meşhurdur. ‘Cağ kebabı’ bildiğimiz ‘döner’in farklı bir şekli. Yıldız, bu kebap için lâzım olan ‘kuzu eti’ni bilhassa kış aylarında Balıkesir’den temin etmek durumunda kaldıklarını söyledi. Aynı şekilde bölgeye mahsus bir ‘peynir’ için de İzmir’den süt getirttiklerini anlattı. Bu, çay yetiştirme merkezi olan Rize’ye dışarıdan çay, ya da Giresun’a fındık ithal edilmesi gibi bir durum... Bu hal, çok ciddî bir problem olarak görülmeli.

Erzurum’un dağı taşı otlak, ama hayvancılık gerilemiş durumda. Yine iş adamlarının hatırlattığına göre Erzurum ve bölge illeri geçmiş yıllarda ‘komşu’ ülkelerin et ihtiyacını karşılıyormuş... Nereden, nereye?

Büyük şehirlerin de rahat etmesi için Doğu illerinin ayağa kaldırılması şart. Bu adımlar desteklenir ve teşvik edilirse ‘kalkınma köprüleri’ kurulmuş olur...

Editör: HABER MERKEZİ