251 bin 287 belgenin en eskisi 1966 yılına dayanıyor, en yenisi ise Şubat 2010’da yazılmış! Belgeler arasında en geniş yeri 7 bin 918 telgraf ile ABD’nin Ankara büyükelçiliğinin yaptığı yazışmalar tutuyor. Ankara 577 gizli belge yollamış...

251.287
Wikileaks’in yayınladığı toplam telgraf sayısı. Bunlar arasında “top secret” yani çok gizli belge yok. Ancak en az 15 bin 652 belge “gizli” statüsü taşıyor.

274
Belgelerin toplandığı elçilik sayısı. En çok ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden kripto gönderilmiş. Ancak belgelerde Uganda’ya kadar her ülkeden gelen yazışmalar var.

8.017
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan gönderilen telgraf sayısı. Bazılarının altında bizzat Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın imzası bulunuyor.

7.918
Türkiye’den gönderilen kripto sayısı. Türkiye en çok kripto gönderen ülke. Ankara’dan giden mesajların 577 tanesi gizli  belge sayılıyor.

15.365
Washington ve elçilikleri arasındaki yazışmalarda Irak’ın ismi 15 bin 365 kez geçiyor. Irak’la birlikte İran da en çok adı geçen ülkeler arasında...

Konsolosluk çalışanlarına casusluk talimatı verildi
ikileaks, Amerikalı diplomatların Washington’la yazışmalarını yayınladı. Çoğu son üç yıla ait olan belgelerde en çok üzerinde durulan konu İran! Telgraflar Suudiler’in ABD’ye defalarca  “İran’a saldırın” çağrısında bulunduğunu gösteriyor. Belgelere göre Amerikan Dışişleri Bakanlığı, en az 33 ülkedeki konsolosluk çalışanlarına istihbarat bilgileri toplama direktifi verdi.

BM TEMSİLCİLERİ CASUSLUK YAPTI
Wikileaks’in açıkladığı belgeler, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın BM temsilcikleri ile diğer ülkelerdeki 33 elçilik ve konsolosluğa “istihbarat toplama direktifi” gönderdiğini ortaya çıkardı.
Buna göre, Washington, diplomatları aracılığıyla müttefiklerine bile casusluk yapmış. ABD’nin BM temsilciliğinde çalışanlardan, BM Genel Sekreteri de dahil olmak üzere birçok BM görevlisi hakkında bilgi toplamaları istenmiş. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un yönetim ve karar verme tarzı ile sekreterlik üzerindeki nüfuzu hakkında bilgi toplanmış. Ayrıca BM yetkililerinin detaylı biyometrik bilgileri, kullandıkları iletişim sistemlerinin şifreleri, kredi kartı numaraları ve uçuş kartı numaraları bile istenmiş. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan ülkelerin temsilcilerinin de “biyografik ve biyometrik bilgilerinin” tespit edilmesi için emir verilmiş.
Benzer şekilde, aralarında Londra, Paris ve Moskova’nın da bulunduğu 33 Ameriken dış temsilciliğinde çalışanlardan istihbarat toplamaları talep edilmiş. Afrika’daki elçiliklerden de detaylı askeri istihbarat bilgileri istenmiş. Kahire, Tel Aviv, Kudüs, Amman, Şam ve Riyad temsilcilikleri, Hamas ve Filistin Yönetimi yetkililerinin seyahat planlarını ve kullandıkları araçları tespit edip bildirmekle görevlendirilmiş.

TÜRKİYE İRAN’DA İKİLİ OYNUYOR
Yine belgelere göre, İtalya Dışişleri Bakanı da Türkiye’nin İran konusunda ikili oynadığını söylüyor. Başka bir belgede de, Türkiye’nin İsrail-Suriye görüşmeleri konusunda takıntılı bir tavır sergilediği belirtiliyor.

Suudilerden iran’a saldırı çağrısı
Belgelere göre, Suudi Arabistan Kralı Abdullah, İran’ın nükleer programını durdurmak için ABD’den defalarca bu ülkeye saldırmasını istemiş. Ortadoğu’daki Amerikan temsilciliklerinin belgelerinden birinde, “Suudi Kralı sık sık ABD’ye İran’a saldırmasını öğütlüyor” deniliyor. Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisi Adil el Cubeyr 2008’de Amerikalılara, “Kral, size yılanın başını kesmenizi söylüyor” demiş.
Ürdün ve Bahreynli yetkililer de İran’ın nükleer programının, askeri müdahale de dahil olmak üzere her ne şekilde olursa olsun durdurulmasını istemiş. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısırlı liderler İran’dan “şer”, “varoluşsal tehdit” ve “bizi savaşa götürecek bir güç” olarak söz etmiş. İsrail askeri istihbarat şefi Tümgeneral Amos Yadlin geçen yıl, “İsrail, İran’ı hafife alıp, 11 Eylül’de ABD’nin şaşırdığı gibi şaşırmayacak” demiş.

Berlusconi ve Putin aşırı yakın
Roma’daki Amerikalı diplomatlar 2009 yılındaki bir yazışmada İtalya Başbakanı Berlusconi ve Rusya lideri Putin arasında artan yakınlığa dikkat çekti. İkilinin birbirine çok pahalı ve lüks hediyeler aldıklarını söyleyen diplomatlar “Berlusconi Putin’in Avrupa’daki sözcüsü haline geldi” dedi. Belgelerde ikili arasında iletişimi sağlayan Rusça konuşan bir İtalyan olduğu da belirtildi.

Randevu isteyenle mahkum pazarlığı
Amerikalı diplomatlar Guantanamo Körfezi’ndeki hapishaneye boşaltmak için buradaki kişilerin farklı ülkelere dağıtılmasını sağlamaya çalışıyordu. Bunu yaparken Slovenya’ya Başkan Barack Obama ile görüşmek istiyorlasa bir mahkum almaları gerektiğini söyledi. Ada ülkesi Kiribati’ye ise mahkumları almaları karşılığında milyonlarca dolarlık yardım teklifi yapıldı. Yazışmalarda Belçika’nın mahkum almasının Avrupa’daki yerini güçlendirmek için ucuz bir yöntem olacağı da belirtildi.

El kaide terörünün finansörü Suudiler
Belgelerde El Kaide gibi Sünni terörist örgütlerin en büyük finansörünün Suudi Arabistan olduğu belirtiliyor. Ayrıca Katar’ın teröristlerle mücade etmekten kaçındığı belirtiliyor.

Sarışın hemşiresi olmadan gezmiyor
Belgelere göre Afganistan lideri Hamid Karzai “paranoyakça hareket ediyor” ve Libya lideri Kaddafi ise sürekli sarışın bir hemşireyle dolaşıyor.

İran K. Kore’den füze almış
24 Şubat 2010 tarihli bir belgeye göre, İran Kuzey Kore’den 19 füze satın almış. Bu belgeyle ilgili haber yapan New York Times gazetesi, ABD Başkanı Barack Obama’nın ricası üzerine belgenin tamamını yayımlamadı. Ancak yayımlanan kısımlarda “Gizli Amerikan istihbarat değerlendirmelerine göre İran, bir Rus tasarımına dayanan gelişmiş füzeler aldı.
BM-25 olarak bilinen füzenin Kuzey Kore versiyonu nükleer savaş başlığı taşıma kapasitesine sahip. İran’dan fırlatılırsa, savaş başlıkları Berlin de dahil olmak üzere Batı Avrupa’ya ulaşabilir” deniliyor.

Belgelere 3 milyon kişinin ulaşımı vardı
Dün akşam saatlerinde, ABD’nin 250 elçilik ve konsolosluğuna ait, ve ABD vatandaşlarına gösterilmesi yasak olan toplan 251.287 yazışma tüm dünyaya yayıldı. Pekiyi bu kadar bilgi nasıl ele geçirildi? ABD, 11 Eylül sonrasında, dünyadaki ABD yetkilileri arasında bilgi akışında bir boşluk olmaması, sağlıklı bir paylaşım gerçekleştirilebilmesi için “Spirnet” adı verdiği, ABD ordusuna ait internet sistemini, elçiliklerin de kullanımına açtı ve tüm arşivleri birleştirdi. Böylece ordudaki her konumdan asker ve görevli de, elçiliklerin iç yazışmalarına ulaşabilmeye başladı. Bu sayede, Irak’ta görev yapan ve haftanın yedi günü, günde 14 saatini internet başında geçirebilen 22 yaşındaki Bradley Manning, bilgileri bir Lady Gaga Cd’sine kopyaladı ve sonra da tüm dünyaya yayan Wikileaks ile paylaştı. Tutuklanan ve yargılaması devam eden Manning bilgileri nasıl ele geçirdiğini bir internet sohbetinde şöyle anlatmıştı: “Lady Gaga CD’sine benzer bir Cd ile geldim, müziği sildim, sonra da dosyaları sıkıştırdım. Kimse bir şeyden şüphelenmedi. Amerikan tarihinin en büyük data döküntülerini ayırırken, Lady Gaga dinledim”.

ABD BAŞBAKAN ERDOĞAN’I YAKINDAN İZLİYOR
‘Etrafı şakşakçı ve kibirli danışmanlarla çevrili’

Alman Der Spiegel dergisinin haberine göre belgeler, Amerikalı diplomatların Türkiye’nin “güvenilir bir ortak” olup olmadığıyla ilgili kuşkuları olduğunu gösteriyor. Ankara’nın liderlik kademeleri “bölünmüş ve İslamcılar tarafından içine sızılmış” olduğu belirtiliyor.  

Davutoğlu çok tehlikeli
Amerikalıların, Davutoğlu’nun neo-Osmanlıcı görüşleri yüzünden kaygılı olduğu da anlaşılıyor. Bir hükümet danışmanının, Davutoğlu’nun Erdoğan üzerinde İslamcı etkisini kullandığını söylediği ve Dışişleri Bakanı’nı “son derece tehlikeli” olarak tanımladığı belirtiliyor. Amerikalı diplomatlar ayrıca Ahmet Davutoğlu’nun kendine fazla güvendiğini belirterek, “Türkiye bir Rolls Royce’ın hırsına ama bir Rover’ın imkanlarına sahip” diye yazmış. Bir belgede de AK Parti’li bir danışmanın ironik bir şekilde “Türkiye’nin Endülüs’ü geri almayı ve Viyana yenilgisinin intikamını almayı istediğini” söylediği yer alıyor.
Amerikalı diplomatlar, Ak Parti’nin önde gelen figürlerinin birçoğunun bir cemaate üye olduğunu ve Erdoğan’ın İslami bankacıları etkili pozisyonlara getirdiğini yazmış. Erdoğan’ın, neredeyse sadece İslamcılarla bağlantılı gazetelerden bilgi aldığı da belirtiliyor. Erdoğan’ın etrafını “şakşakçı, kibirli danışmanlarla çevirdiği” ve kendisini “Anadolu halkının koruyucusu” olarak sunduğu vurgulanıyor.  

Şeriat riski düşük
İspanyol El Pais gazetesinin “ABD, Erdoğan’ın İslamcı gündemini yakından izliyor” başlıklı haberine göre, Amerikalı diplomatlar, Erdoğan’ın “İslami reformcu” olduğunu düşünüyor ancak Türkiye’de Şeriat uygulama riskinin düşük olduğuna inanıyor. Amerikan elçiliğine ait bir belgede, rakiplerinin, Erdoğan’ın İslamcı gündemi olduğu yönünde yalnızca “ikincil kanıtlar” gösterebildiği belirtiliyor. 

Tarikatlar kuvvetli
2009 sonlarında yazılan bir belgede de bir diplomat, “kaynaklarının”, Türkiye’nin bir İslam cumhuriyetine dönüşme riski altında olduğu tezlerini yalanladığını söylüyor. Belgede, sistemin, tarikatlar gibi dini kesimlerin siyasi aktivizmini barındıracak kadar esnek olduğunu kanıtladığı belirtiliyor. Fethullah Gülen cemaati İspanya’da Franco rejiminin sonundaki Opus Dei’ye benzetiliyor.

Subayların çöpleri aranıyor
Ordunun Gülen cemaatinin subaylar arasında sızmasından endişe ettiğine de değiniliyor ve bir Türk gazetecinin Amerikalı diplomatlara aktardığı bilgilere yer veriliyor. İsmi açıklanmayan Türk gazeteci Amerikalı diplomatlara, ordunun İslamcıları belirlemek için uyguladığı taktikleri şöyle anlatmış: Subayların çöplerini kontrol eden askeri müfettişler var. İçinde içki şişesi olmayan çöpleri tespit ediyorlar. Bazen da askeri liderler eşleriyle birlikte, ordu tesislerinde havuz başında düzenlenen partilere davet ediliyor. Bu partilere katılanların mayo giymesi bekleniyor. Dindar oldukları için gitmeyi reddeden kadınlar, kocalarının kariyerini tehlikeye atıyor.

Erdoğan inatçı ve açgözlü
Belgelerde “inatçı, mükemmeliyetçi ve hiperaktif” olarak tanımlanan Erdoğan’ın “aşırı bir gurura” ve “dizginlenemez bir açgözlülüğe” sahip olduğu yorumu yapılıyor. Erdoğan ile Abdullah Gül arasında da AK Parti’nin kontrolü için bir çekişme yaşandığı belirtiliyor. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Bülent Arınç’ı Erdoğan’ın “buldogu” olarak tanımlıyor.
Mossad orduyu bekliyor
Mossad’ın başkanı Meir Dagan, Amerikalılarla görüşürken Türkiye’de islamcıların güçlendiğini söylüyor ve “Asıl soru ordunun daha ne kadar sessiz kalacağı” diyor.

Türkiye AB’de kısır döngüde
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon, 16 Eylül 2009 günü Paris’i ziyaret etti. Burada Cumhurbaşkanlığının diplomasi danışmanı Jean-David Levitte ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin AB üyeliği de gündeme geldi. Jean-David Levitte, Gordon’a Fransa’nın Türkiye’ye üyelik yerine “imtiyazlı ortaklık verilmesi” gerektiği yönündeki görüşlerinin değişmediğini söyledi. Fransa’nın üyelik garantisi veren başlıklar dışında müzakereleri engellemediğini, diğer başlıkların açılamamasına ise Türkiye’nin Kıbrıs işgalinin neden olduğunu söyledi.  Gordon Türkiye’nin AB üyeliği konusunda kısır döngüye girdiğini söyledi. Türklerin üye olamayacaklarını düşündükleri için reformları yapmadıklarını, reform yapmadıkları için de müzakerelerde yol alamadıklarını belirtti. 

‘En kötüsü referandum olur’
Paris’in Türklerin kendileri için en iyi rolün Avrupa’ya demir atmak değil, Avrupa ve Asya arasında köprü olmak olduğunu anlayacaklarını umduğunun altını çizdi. Levitte en kötü senaryonun Türkiye’nin üyelik şartlarını tamamlayarak müzakereleri kapatması ve konunu Fransa’da referanduma sunulduktan sonra reddedilmesi olacağını söyledi. Levitte Sarkozy’nin Türkiye’nin dostu olduğunu ve ülkeyi en az 10 kez ziyaret ettiğini söyledi.

Aliyev Türkiye’den hoşlanmıyor
25 Şubat 2010 tarihli belgeye göre Azerbaycan lideri İlham Aliyev, Türkiye’nin bir enerji merkezi olamayacağını söylüyor. Ayrıca Aliyev, Türkiye’deki Erdoğan hükümetinden hoşlanmadığını açıklıyor, dış politikada “saf” olduklarının ve girişimlerindeki başarısızlıklarının, Türkiye’nin geleneksel uluslararası arkadaşlarının desteğini Ankara’nın İsrail’e husumeti nedeniyle kaybettiğinin altını çiziyor. Ayrıca, “ılımlı İslam” mefhumunun gerçeklik payı olmadığını ve Erdoğan’ın Hamas ve Gazze’ye destekte diretmesinin Türkiye’ye bir kazanç sağlamadığını söylüyor.

HER LİDERE İSİM TAKMIŞLAR
Putin Batman, Medvedev Robin


Wikileaks’in yayınladığı belgeler, Amerikalı diplomatların dünya liderleriyle ilgili “ilginç” yorumlarını da içeriyor. 2008 tarihli bir belgede Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev ile Başbakan Vladimir Putin’in ilişkisi “Putin Batman, Medvedev Robin” diye açıklanıyor. Putin’den “alfa erkeği” diye söz edilirken Medvedev için “durgun” ifadesi kullanılıyor.
Kuzey Kore lideri Kim Jong Il içen “güçsüz yaşlı adam” deniliyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, “riskten kaçınan” ve “pek de yaratıcı olmayan” bir lider olarak niteleniyor.
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi için “modern bir Avrupalı lider olarak beceriksiz, boş ve etkisiz” deniliyor. Berlusconi’nin “sık sık gece geç vakitte yatması ve partilere düşkünlüğü nedeniyle yeterince dinlenemediği” belirtiliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy hakkında “alıngan ve otoriter kişilikli” ifadesi kullanılıyor.
Zimbabve Devlet Başkanı Robert Mugabe “yaşlı deli adam”, Libya lideri Muammer Kaddafi ise “her yere dolgun göğüslü sarışın hemşiresiyle giden tuhaf biri” olarak tanımlanıyor.
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ise Hitler’le kıyaslanıyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu “zarif ve alımlı” diye övülüyor ancak aynı zamanda “sözlerini asla tutmadığı” da belirtiliyor.

Kaynak: milliyet.com.tr

Editör: HABER MERKEZİ