Benim Kalemimle Anlatılmaz ki…

Sevgili Anneciğim ve ablamla kısa süre önce ifa ettiğim Umre seyahatimi sizlerle paylaşmak istedim.

Okumak isteyenler buyursun.

Türk Havayollarının Trabzon-İstanbul, İstanbul-Cidde seferi ile Cidde havaalanına sabah saatlerinde vardık. Birkaç saatlik gümrük işlemlerini tamamladıktan sonra otobüsle yaklaşık iki saatlik bir yol daha kat ederek Mekke’ye ulaştık.

Otele yerleşmemizin hemen ardından namazlarımızı kılarken yöneldiğimiz Kâbe’ye Çayeli’nden başlayarak sürekli artan ve anlatılması mümkün olmayan bir heyecan içerisinde giriyoruz. Artık yıllarca namaz kılmak üzere uzaktan yöneldiğin Allah’ın evi Kâbe’nin hemen yanındasın. Fiziksel anlamda Yüce Yaratıcıya en fazla yaklaştığın an, onun evinde ve çok yakınında. Bu benim kalemimle anlatılırmı dostlar...! Rabbim dileyen herkese tekrar tekrar nasip etsin inşallah. Grup halinde Hacerül Esved köşesinden başlayan ilk tavafımız, yoğunluktan zaman zaman zorlaşsa da herkesin hedefi aynı olduğundan olumsuz etkisi olmuyor. Her milletten, her renkten binlerce insanla beraber Allahın evinde onun huzurunda bulunarak en içten, en samimi halinizle bu görevi ifa ediyorsunuz. Sonrasında Makamı İbrahim’e doğru iki rekât tavaf namazını kılıyor ve ardından Zemzem suyundan kana kana içerek vücut enerjinizi yeniliyorsunuz. Sıra Safa ile Merve arasındaki göreve gelmişti. Anacığım biraz zorlanınca onu hemen el arabasını alarak say’ımıza beraberce başlıyoruz. İbrahim Aleyhisselamın, Hacer validemiz ve oğlu İsmail Aleyhisselamı burada bırakışını hatırlıyorsunuz. Yine büyük bir heyecanla ve dualar eşliğinde Annem ve Ablamla birlikte Say’ımızı tamamlıyoruz. Nihayetinde tıraşınızı olup İstanbul’da giydiğiniz ihramdan çıkarken umre görevinizi tamamlamanın çok farklı bir mutluluğu sizi tüm hücrelerinize kadar kuşatıyor.

Her an soludunuz o kutsal ıklım de gerçekten manevi mutluluğun en şahanesi yaşanıyor. Gerek Tavaf etmekle,  Gerek Kuran’ı Kerim okumakla, gerek kaza Namazı kılmakla, gerek Kâbe’yi seyretmekle kısacaca takatiniz yettiğince bu mutluluğun zirvesini yaşamaya devam ediyorsunuz. Manevi atmosfer sizde öylesi bir etki yaratıyor ki aklınıza dünyalık bir şeyin gelmesi mümkün değil. Tavaf sırasında Kâbe ye daha yakın düşmek ve Hacer-ül Esved taş’ına dokunmak izdihama yol açsa da hac mevsimiyle kıyasla sakın oluşu, sizin cesaretinizi arttırıp o muhteşem anıda yaşayabiliyorsunuz. İbadetlerimizi, ibadetlerini kabul ettiklerinin hürmetine Kabul Eyle Yarabbi…

Mescid-i Haram’da yetkililer her türlü hizmeti kusursuzca yaptıklarını rahatlıkla söylerim. Cami içerisinde vantilatör ve klimalar sürekli çalışıyor. Her tarafta soğuk zemzem suyu ve içmek için plastik bardaklar her an hazır bir şekilde ve bolca bulunuyor. Temizlik ekipleri adeta tozu yere düşürmüyor. Yürümekte zorluk çekenler için sakat arabaları ve tabureler hemen yanı başında... Ancak aynı şeyleri Hıra-Nurdağı için söylemememin üzüntüsü içerisindeyim. Peygamber efendimize Kur-anı Kerim’in indirilmeye başlandığı bir yerin bu kadar bakımsızlığına hayretle şahit oldum. Dağın hiçbir yerinde olayı anlatan açıklayıcı bir bilginin olmaması bir tarafa, yolun çok bakımsız ve çöplerle örtülmüş hali içler acısı bir durumdu. Birde Efendimizin mağarada iken Kâbe’yi seyrettiği o küçük delikten bakarken günümüzdeki yüksek binalarla önünün kesilmesini görmenin karşısında hayıflanmamak mümkün değildi. Mekke ziyaretimiz boyunca olumsuz etkilendiğim tek konu buydu.

Değerli dostlar Mekke 1517-1917 yılları arasında şanlı ecdadımız tarafından yönetilmiş. Osmanlı’nın o yıllarda kutsal topraklara yaptığı sayısız hizmetleri olmuş. Beytullah’ın genişletilmesi ve halen var olan Kâbe yüksekliğini aşmayan kubbeli yapı (revaklar), Yakın tarihte yıkılan Kâbe’nin hemen kenarındaki Ecyad Kalesi, Medine Tren İstasyonu ve Demiryolları ve benzerleri gibi. Hemen şunu ifade edeyim. İlgisizlikten pek çoğu kendi kaderine terk edilmiş ya da yıkmışlardır. Ecdadımız bu yerleri yönetirken Mekke ve Medine’nin hâkimi yakıştırmalarına “Buraların hâkimi olunmaz hadımı (Hizmetkârı) olunur” anlayışını ortaya koymuşlardır. Bu anlayışla günümüze gelinseydi o muhteşem mimari “Mescidi Haram” büyütülmek için de olsa yapılan yüksek binaların görünüm çirkinliğine maruz bırakılmazdı.

 

Osmanlı anlayışının yeniden bu mübarek yerlerde hâkim olması dileğiyle.

Allaha emanet olunuz...

Kaçkargazetesi 

Editör: HABER MERKEZİ