Gürkan Hacır/ Akşam

Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Güroymak İlçesi'ne eski adı 'Norşin' diyerek tartışmayı başlattı. Başbakan Erdoğan ise son Rize gezisinde konuyu biraz daha genişletti. Ve kendi ilçesinin eski adının Potamya olduğunu söyledi. Başbakanın bu konuşması sırasında 'Potamya seninle gurur duyuyor' sloganları duyuldu. Başbakan Erdoğan'ın aslında, vurgulamak istediği konu farklıydı. İş Güneydoğu ve Kürt meselesi olunca hemen herkesin tüyleri diken diken oluyordu. Norşin dediğiniz zaman Kürtçülük yapıldığı zannediliyordu. Oysa muhafazakar bir seçmen kitlesine sahip Rize'de bile halk arasında hala eski isimler kullanılıyor.

ERMENİCE, RUMCA, LAZCA

Çünkü halen (özellikle Rize'de) halk, Cumhuriyet döneminde konulan isimleri gündelik hayatında hiç kullanmaz. Çoğu Ermenice ve Rumca'dan kalma, kimi zamanda Lazca yer ve köy isimlerini kullanmayı tercih eder.

Yıllar geçmesine rağmen bu alışkanlık böylece sürüp gider. Kimsenin de aklına bölücülük veya başka bir düşünce gelmez. Tabii ki Yunanistan'dan yükselen Pontus taleplerini ve hala Rize'de yaşayan Müslümanlığa geçmiş Rum nüfusun varlığını göz ardı etmemek lazım. Ama halkın büyük bir çoğunluğu hiçbir ayrımcılık gözetmeden hala yüzyıllardır yerleşmiş bu isimleri kullanmaya devam eder. Karadeniz'in hemen her yerinde bu alışkanlık sürer ama Rize'de daha da belirginleşir... Neden?

DAĞLARIN ÇOCUKLARI

Çünkü Rize diğer Karadeniz şehirlerine göre daha dağlı bir yerleşimdir. Kentleşmesi biraz daha geç olmuş ve dağlık coğrafyası yüzünden kentle bağlantısı hep kesik kalmıştır. Dolayısıyla devlet kurumlarıyla tapu, mal müdürlüğü vs. kurumlarla ilişkisi çok geç olmuş cumhuriyet döneminde konulan isimleri kabullenmesi çok sonraları olmuştur. Yetişen erkek nüfusun (çay üretimine geçilmediği yıllarda) ilk geçim yolu gurbete gidip çalışmak oluyordu. Bugün özellikle İstanbul'da en fazla Karadenizli nüfus Rize'ye aittir. Çünkü neredeyse Cumhuriyet döneminin ilk kuşağı hep gurbette çalıştı. Osmanlı döneminde Tiflis, Batum ve Moskova olan gurbet cumhuriyetten sonra İstanbul, Ankara ve İzmir oldu. Ama Rizeliler memleketlerini hiç unutmadılar. Yılda bir kere de olsa memleketlerine gittiler. Ve orada köylerinden bahsederken hiç yeni isimlerini kullanmadılar.

Hacapit'in Profesörleri

Ergenekon soruşturmasında tutuklanan Başkent Üniversitesi rektörü Mehmet Haberal, Haçapitli'dir. Tutuklandığı zaman adliye önünde ona destek vermek isteyen hemşerileri de tıpkı Başbakan'a açılan pankart gibi bir pankart hazırlamışlardı: 'Haçapit seninle gurur duyuyor!' Haçapitli olan bir başka ünlü isim ise böbrek nakli konusunda dünyaca ünlü bir isme sahip doktorumuz Profesör Alper Demirbaş'tır. Bu arada yeri gelmişken Pazar İlçesi'ne değinmek gerekiyor. Pazar'ın eski adı Atina'dır. Atatürk'e, 1924'te, verilen 'istida' (dilekçe) olayının sahibi Mehmet Hulusi Bey de dilekçesinin altına imza 'Atina Müftüsü' sıfatıyla imzasını atmıştı.

VİJE, SEBALİ, ĞUMNO

Bir başka Rizeli parti liderimiz ise Murat Karayalçın'dır. Karayalçın Çamlıhemşin'e bağlı Çinçivalı'dır. (Şenyuva). Bu arada Çamlıhemşin'in de eski adını (daha doğrusu halen halk arasında kullanılan ismini) söylemeden geçmeyelim: Vije! Liberal Parti'nin eski Genel Başkanı Besim Tibuk ise Fındıklı'nın Araklı Köyü'nde dünyaya geldi. Aslen Laz'dır. (Genelde hep Karadenizliler için söylenen Laz kelimesi aslında farklı bir anlam taşır.) Rize'nin şirin ilçesi Fındıklı'nın da eski adını unutmadan söyleyelim. Sebali! Ahmet Tevfik İleri, Rize'nin Hemşin'inde yetişmiş ünlü bir siyaset adamımızdır. Menderes döneminde Samsun Milletvekilliği ve Bayındırlık Bakanlığı yapmıştır. Köyü Ğumno'dur. Evet, bir yanlışlık yok! Yumuşak 'g' ile başlayan bir sözcük.

LAZ İSMAİL'İN KÖYÜ

Hemşin'e gelmişken Çamlıhemşin'e ve onun güzel köyü Mollaveyis'e uğramadan olmaz. Atatürk'e suikast girişimini planlayan ve bu yüzden idam edilen ünlü İttihatçı Ziya Hurşit bu köydendir. Aynı köyden bir başka ünlü ise TKP ünlü 'Laz İsmail'i İsmail Bilen'dir. Nazım Hikmet'in adına şiir yazdığı 'Marat' kod adlı TKP'nin ünlü genel sekreteri İsmail Bilen de Mollaveyis Köyü'ndendir. Tabii bu köyünde adı değişmiş Ülkü köyü olmuştur. Milli mücadelenin önemli isimlerinden İpsiz Recep ise Silvani Köyü'ndendir. Kalkandere İlçesi'nin şimdiki adıyla Çayırlı Köyü olan yerleşim yeri eskiden Silvani olarak anılıyordu. Tabii İpsiz Recep'in torunu şimdilerde Ergenekon tutuklusu Prof. Emin Gürses'in de aynı köylü olduğunu unutmayalım...

HURAİS'TEN ÇIKAN STAR

Pop star Tarkan Tevetoğlu'nun ilçesi İkizdere'nin eski adı Hurais'dir. Köyünün adı ise Rüzgarlı Köy... Ünlü tiyatro oyunu 'Rumuz Goncagül'ü kaleme alan yazar Oktay Arayıcı ise Apsoluy'du. Onlarca ödüllü senaryo ve oyunu sığdıran Arayıcı aynı zamanda Rizespor'un da ilk kalecisiydi.

Şunu anlatmaya çalışıyorum. Rize'de köyüne eski ismiyle hitap eden halk ne Cumhuriyet düşmanı oldu ne de milliyetini ve kökenini unuttu. Bu Türkiye'nin hemen hemen her yeri için böyledir. Eğer siz yeni koyduğunuz isimleri içselleştiremiyor ve halka benimsetemiyorsanız sıkıntı başka yerdedir. Yoksa halk, yüzyıllardır kendi köyüne eski kültürlerden devraldığı mirasla sesleniyor ve bu isimleri kullanıyor. Başka hiçbir amacı da yok.

Durum Yunanistan'da da farklı değil. Halen Yunanistan Futbol Birinci Liginde Trapezonta adlı bir takım olduğunu biliyor musunuz? Peki ya Ofi Spor Kulübü'nden haberdar mısınız? Halklar iç içe geçmiş topluluklardır. Pontus'un koyduğu köy ismi Rize'ye, Bizim koyduğumuz isim Atina'ya ulaşır... Halklar da zaten böyle kardeş olur!

Kastamonulu Yovan Çavuş

Tabii anlattığımız yer isimlerinin birçoğu Pontus'tan kalma. (Kısmen Ermenice yer isimleri olsa da) Pontus Rumları deyince de Osmanlı'nın yetiştirdiği ünlü müzik adamı Yovan Çavuş'tan söz etmeden olmaz. Onun asıl adı Giannis Etziridis'di. Kastamonu'da doğdu, Osmanlı ordusunda çavuş rütbesine kadar yükseldi. Bu yüzden kendisine 'O Tsaous - Çavuş' lakabı takıldı. Yeni Türkü'nün 'Yaman Çavuş' adlı şarkısı Yovan Çavuş'undur ve onu anlatır. Kendine özgü, bağlamadaki gibi koma alan, Anadolu versiyonu bağlama stili vardı. Özellikle enstrüman icracısı ve bestecisiydi. Bunları kendi üretiyordu. Yovan Çavuş'un Sultan 2. Abdülhamit'e de çaldığı rivayet ediliyor. Kunduracılık yaparak geçimini sağlayan Yovan Çavuş, 1942'de Alman istilası sırasında yaşanan açlık günlerinde karısıyla yediği, yük gemilerinden atılan buğday çuvallarındaki buğdaydan ziherlenip eşiyle birkaç saat arayla öldü. (Özgün araştırması için Volkan Karakaş'a teşekkürlerimle)

Editör: HABER MERKEZİ