Bürokrasi, bir devlet mekanizmasının olmazsa olmaz unsurudur. Devlet işlerinin kurumlar arası uyuma uygun olarak yürütülmesi esasını gerçekleştirir. Aksi halde devlet işlerindeki bütünlük ve eşitlik ilkeleri uygulanamaz.

Demek ki bazı işlemlerin kaydedilmesi, belli  makam ve mercilerden onaylanarak yürürlüğe  girmesi işin doğası gereğidir.

Yeni yapılanmada öne çıkan e-devlet uygulamaları da bürokrasiden bağımsız ele alınamaz.

Bu duruma gereksiz gözüyle bakılamaz.

Yalnız işlemlerin azaltılması ve hızlandırılması yol ve yöntemleri mutlaka bulunabilir.

Yani  devletteki bürokrasi azaltılabilir ama asla kaldırılıp yok edilemez.

Ama ne var ki siyaset kurumu da hep bürokrasiden şikayet edip durur.

Sanki siyaset hızlı ve layüsel işlem yapmaya mezun, bürokrasi de onu frenlemeye  hak sahibi  imişçesine yanlış bir tarzda düşünülür.

Siyaset kurumu bazı aksaklıkları gidermeye çözüm olsun diye kendi önerdiği ve kabul ettiği yasaları hiçe sayarcasına daha sonra kendine özel ayırımcılık uygulaması hakkını kullanmaya kalkışabilmektedir.

Bu  yaman çelişki  devlet işleyişinde oldum olası varlığını sürdüren kısır bir döngüdür.

Bu yüzden  kamu görevlilerinde ‘’giden ağam, gelen paşam!’’  gibi riyakarca bir anlayışı

hep egemen  kılınmış görüyoruz.

Yoksa  bürokrasi acemilerden geçilmez bir hal alırdı.

Bürokratların yerlerini koruma adına zorlandıkları bazı olağan dışı uygulamalara katlanması bazen çaresizlikten, bazen de meşrepten ileri gelmektedir.

Kamu personel rejimi, 657 sayılı yasa çıktığından beri hep köklü bir reforma gerek vardır diyerek gündeme getirilmekte ve sonrasında olay soğutularak yeniden açılacağı tarihe kadar hatırlanmamaktadır. Buna bitmeyen senfoni diyenler haksız sayılmazlar.

Kamuda yapılan hizmetlerin planlanmış belirli yerlere yönlendirilmesi siyasetin müdahaleci tutumuyla  zaman zaman  değiştirilmekte, sesi çıkmayan yöreler çoğu kez hak kaybına yahut  hakkın elde edilmesinde gecikmeye  uğratılmaktadırlar.

Bürokraside etkin bir lobisi olmayan illerin kağıt üzerinde hanesine yazılan hizmetleri bile hakkıyla elde etmesi tesadüften başka bir şekilde açıklanamaz.

Bürokrasideki ülke bütünü ile birlikte yöresinin haklarını da savunacak  dürüst ve becerikli kamu personelinin varlığı inkar edilemez bir önem taşımaktadır.

Rize’miz siyaset kurumunun en tepe noktalarında yer alabilen  pek çok öncü  şahsiyet çıkarabilmiş olmasına rağmen, bu özellikle uyumlu bir üst bürokrat kadrosuna  sahip olmayı henüz gerçekleştirebilmiş değildir.

Rizeliler Çayelili Kemal Başar ile Bakanlar Kurulu Genel Sekreterliğinde görev yapan bir bürokrata sahip olmuşlardı. Daha sonra Fahri Kasırga ile Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı’nda da  bir hemşerilerini gördüler ve onu kısa dönem Adalet Bakanı olarak da izlediler.  Denizcilik Müsteşarlığı’nda Hasan Naiboğlu ile ve en son  Gümrük Müsteşarlığı’nda Maksut Mete ile gururlandık.

Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü’nde İbrahim Er, Özel Çevre Kurumu Başkanlığı’nda Ahmet Özyanık, İş Kurumu Daire Başkanlığı’nda Mustafa Barış, TBMM Muhasebe Müdürlüğü’nde Mehmet Demirci, Tapu Kadastro Genel Müdür Yardımcısı Şinasi Bayraktar, Çıraklık Eğitimi Genel Müdür Yardımcısı Hasan Terzi, Eğitim Teknolojileri Daire Başkanı Tufan Karadeniz, Büyükşehir Belediyesi Strateji Daire Başkanı Faruk Akçay, Ankara Doğal Enerji Üretim A.Ş. Genel  Müdürlüğü’nde Yavuz Sultan Kansız, TCDD İnşaat Daire Başkanı Mustafa Babal, Güvenlik Daire Başkanı İsmail Baş gibi sayılabilecek kadar az olan isimler, bulundukları yerlerde  varlıklarıyla Rizeliler için birer şanstırlar.

Daha başka kurum ve kuruluşlarda bulundukları mevkiinin çok fevkinde işlev gören hemşerilerimizi de daha uygun yerlerde görmek ortak arzumuzdur.

Bürokraside, böylesine bir iklimde liyakatlı hemşerilerimizin hak ettikleri  görevlere taşınması, sadece onların kendi çabalarıyla sınırlı bir sonuç olmadığı bilinmeli, başkalarının da bu sayıya eklenmesi sorumluluğunun yöre siyasetindekilerin omuzlarındaki bir görev olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Mum dibine ışık vermez sözünü, Rizeliler olarak boşa çıkarmak lazımdır. Elimizdeki mumların konulacağı yerler iyi seçilirse ışığa ihtiyaç duyulan loşluklar ve boşluklar daha iyi aydınlatılmış olur.

Selam ve saygılarımla…

Editör: HABER MERKEZİ