Önümüzdeki 7 Haziran seçimlerine bir buçuk aydan az bir zaman kaldı. Siyası partiler seçim beyanname ve vaatlerini bir bir kamuoyuna açıklamaya başladılar. Ana muhalefet partisi CHP nin seçim vaatleri o kadar gerçeklerden uzak ki. Sırf o vaatlerin gerçekleşmesi için yıllık en az 180-200 Milyar Ek kaynağa ihtiyaç vardır.  Muhalefet partilerin, özellikle CHP ve HDP’ nin uçuk ve hayalı vaatleri,   birden aklıma 90 lı yılları getirdi.  O dönemlerde ana muhalefet partisi lideri olan Demirel, Rahmetli Özal’ dan iktidarı devralabilmek için, iki şeyi çok kullanıyordu.

Birincisi, ödünç oy istiyordu. Bir diğeri ise, Rahmetli Özal’ in ne verdiğine bile bakmaksızın, “O ne verirse ben 5 bin lira fazlasını veriyorum” diyordu. Bu vaatlere, genç yaşta emeklilik ve benzeri söylemleri de ekleyerek; kaynağı olmayan gerçekçilikten uzak vaatlerle milletimizi kandırmaya çalıştı.

Nitekim Demirel bu desteksiz vaatlerinde kısmen muvaffak oldu. Koalisyonun büyük ortağı olarak ta olsa iktidara gelebilmeyi başardı.

Sonra netice malum… 90 lı yıllar ve AK Parti’ nin iktidara geldiği 2002 sonbaharına kadar ülkemiz; tarihinin en büyük ekonomik çöküş dönemini yaşadı. Yaklaşık 10 yılda 2 büyük ekonomik kriz, 28 Şubat post modern askeri darbesi ve sık sık değişen kısa dönemli koalisyon hükûmetleriyle de siyası krizler yaşadık.

Bugünkü siyası ortama bakıyorum da, adeta tarih tekerrür ediyor. 90 lı yılların başında, 83 yılından beri 8 yıldır iktidarda olan ANAP ve Kurucu lideri Cumhurbaşkanı seçilen Merhum T. Özal, bütün şer güçler tarafından adeta hedef tahtası haline gelmişti. Özellikle rahmetli Özal, bugünde devam eden malum medya tarafından itibarsızlaştırılmak, halkın gözünden düşürülmek için elden gelen her şey yapılıyor, yalan yanlış haberler kırla gidiyordu.

Maalesef günümüzde de benzer şeyler, AK Parti ve özellikle Tayip Erdoğan için yapılıyor. O günlerde “Özal giderse memleket kurtulur”, “Yeter ki Özal gitsin de ne olursa olsun”  diyenler; Bu günler de aynı şeyleri,  T. Erdoğan için diyorlar. Güya “Erdoğan’ dan bu ülkeyi kurtarmak” için bu seçimler son şansmış. Tuhaf bir rastlantımı yoksa çok manidar bir benzerlik mi? Erdoğan’ da rahmetli Özal gibi “Başkanlık Sistemini” dile getiriyor.

Sonra ne oldu? Yaşları 30 ve altında olanlar bilmezler. Rahmetli Özal vefat ettiği zaman insanlar 3 gün 3 gece hiç aralıksız 100 lerce metre kuyruk oluşturarak,  mübarek naaşını ziyaret ettiler. O kadar uzun kuyruklarda sıraya girip, naaşını ziyaret etmek zahmetinde bulunanlar:

“Ey Rahmetli Özal, Seni sağlığında anlayamadık. Senin gibi bir icraat adamına değil de Demirel gibi bir palavracıya inandığımız için bizi afet” demek istediler.

Bugünkü yaşananları gördükçe, yaklaşık 22 yıl önce milletçe yaşadığımız o acı tablo gözlerimin önüne geliyor. Daha önce gördüğümüz trajik filim, malum cevreler tarafından tekrar vizyona sokularak bize seyrettiriliyor. Ve bizden siyası zaman diliminde oldukça kısa sayılacak, 22 yıl önceki yaşanmış olaylardan hiç ders almamış gibi davranmamız bekleniyor.

Hâlbuki milli şairimiz ne güzel demiş taa 100 yıl öncesinden, Tarih için: “Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”

Evet toplumumuzun nerdeyse yarısı, yaklaşık 20 yıl önce yaşanmış sıyası olaylardan gereken ibret ve tecrübeyi almamış olacaklar ki… Göz göre iç ve dış odakların müştereken oluşturdukları güçlü bir blok tarafından; oynanan oyunlar, basın ve her türlü medya manipülasyonlarıyla çok yakın geçmişteki tarhımız yeniden tekerrür edilmeye çalışılıyor.

Dua edelim, İnşallah ANAP ve Rahmetli Özal’ in başına gelenler bu seçimler de AK Parti ve Tayip Erdoğan’ in başına gelmez.

Gerçi şu anda, seçimlere yaklaşık bir aydan biraz fazla zaman kaldığı şu günlerde tahminen AK Parti’ nin en az % 47 oy alacağı ve böylece tekrar iktidara geleceğe benziyor. İnşallah ta böyle olur.

Zira Özellikle Sayın Erdoğan’ siz bir Türkiye, Özal sonrası gibi büyük ekonomik ve siyası krizlere girer. Milletçe çok zor ve çetin geçecek badirelerden geçmek zorunda kalırız. ALLAH korusun. 

Eğer rahmetli Özal, ta o zamanlar çok istediği “Başkanlık sistemine” geçmeyi başarabilmiş olsaydı. İnsanların ölüm tarihi değişmeyeceğine göre kendisi yine 3-4 yıl Başkanlık yapabilecekti. Ama kurduğu sistem sayesinde 90 yılları siyası ve dolaysıyla ekonomik kiriz yaşanmadan geçirecekti. Yanı en çok kazanan milletimiz, memleketimiz, kısaca bizler olacaktık.

Sırf Özal kazanmasın diye, memleketimizi, bundan mahrum edenler acaba şimdi hiç pişmanlık yaşıyorlar mı?

Sanmıyorum.

Çünkü, kin ve nefret özellikle siyası kin ve nefret öyle bir şeydir ki: İnsanın gözü kolay kolay gerçekleri göremez.

Umarım bugünlerde T. Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diyenlerden bu acizane yazımı okuyanlar; Rahmetli Özal olayından biraz ders ve ibret alabilirler de bugün oynanan oyunları görebilirler.

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Benim derdim falanca parti yahut lider iktidara gelsin, kalsın veya gitsin derdi değil. Benim derdim;  yaklaşık son 200 yıldır büyük acı, sıkıntı ve izdıraplar geçirmiş bu necip milletimizin, artık bu dert ve sıkıntılardan bir an önce kurtulup rahat etmesidir. Bu hedefe ülkemizi kavuşturacak tek siyasi partinin Ak Parti, liderin de Sayın Cumhurbaşkanımızı R. Tayip Erdoğan olduğu da aşikâr bir gerçektir diye düşünüyorum.