Siyasetle yatıp siyasetle kalktığımız günlerin içindeyiz…
Normal bir sohbet ortamında bile ne yapıp ediyor konuyu siyasete getiriyoruz!
 
Benim yıllardır bir takıntım var!
Her seçim döneminde bu takıntım biraz daha depreşir ve düşüncelerime gem vuramaz etrafımda ki insanlarla bu durumumu paylaşırım… Bu sefer de okuyucularımla paylaşmayı onların bu konuda ki düşüncelerini bire bir gözlemlemeyi düşündüm!…
 
Efendim, biliyorsunuz her metanın ya da her mesleğin eskileri vardır yaşadığımız dünyamızda…
Bir fikir jimnastiği yapalım eskiler konusunda ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın…
 
Eski derken biraz daha eski olması hasebiyle eski deyimine anlam katacak mesleklerden başlamaya ne dersiniz!
Eski nalbur, eski aktar, eski muhtar, eski belediye başkanı, eski müsteşar, eski başbakan, eski diplomat, eski artist, eski devrimci, bir de eski ülkücü! 
Bu listeyi sayfalar dolusu uzatabiliriz elbette ama meramımı ifade ettiğimi düşündüğümden listeyi burada nihayetlendiriyorum...
 
 “Eski Ülkücü” tabirini yıllardır duyarız!…

Özellikle; ister yerel isterse genel seçimler oldu mu bu tanımlamayı daha sık bir şekilde duymamız kaçınılmazdır bu ülkede… Ben her şeyin bir eskime sürecinin olduğuna inanan bir arkadaşınızım. Bu çok doğal bir şey çünkü meslekler gibi insanların yaptığı görevler de geçicidir ve zamanı geldiğin de nihayetlenmesi kaçınılmazdır… 

Fakat bir düşüncenin adamı olup da, hayatını o düşünce etrafında idealize eden birisinin gün gelip de çeşitli bahanelerle ya da çıkar ilişkisi içerisinde “inandıklarını” inkar ederek fikir değiştirmesi sorgulanacağı yerde, maalesef inkar ettiği o unvanla anılması benim dikkatimi çeken ve itiraz ettiğim bir durum olmuştur yıllardır!
 
Ülkücü dünya görüşü için aynı şeylerimi söylemeliyiz yani!
Her hangi bir meslek gibi ya da kullandığımız bir eşya muamelesi yaparak eskidiğini mi iddia edeceğiz!
Bir insan pekala diyebilir ki; ben bu düşünceye inanmıştım ama bugün inanmıyorum, bu gayet normal bir durum. Bugün yapılanlar böyle mi? Hem dava adamı değilsin hem de ben bir zamanlar ülkücüydüm diyerek “eski ülkücü” yaftasını da üzerinde taşıyarak alemi kandırmaya çalışacaksın!

Sen bilmiyor musun? Sırf o dergahtan geçtiğin için ve “eski ülkücü”  olmayı kendine yedirebildiğin için “hüsnü kabul” görerek bürokrat, milletvekili ya da belediye başkanı olduğunu! 
 
Ben bu yazımda dikkat ederseniz “ülkücü fikriyat” üzerine düşüncelerimi sizlerle paylaşmıyorum. Yaptığım sadece zamanında bir vesile ile “has bel kader” ülkücü camianın için de bulunmuş, o fikir hamuruyla yoğrulmuş ama gün gelmiş inandığı davadan uzaklaşmış insanların bugün düştüğü trajik komik durumu irdelemeye çalışıyorum!
 
Yıllar önce bu konuda ki hassasiyetlerimi bilen Ülkücülüğü hayat felsefesi halinde yaşayan Çayelili bir abım bana demişti ki;” üzülme onlar hiçbir zaman ülkücü olmamışlardı, onlar olsa olsa türkücü olmuşlardı! Onun için üzülmeyelim, yazık ülkücülük idealine bağlı olduğunu söyleyip de bu özelliğini daha sonra maddi ve manevi çıkarlarına heba edenlere!…”
 
Son günlerde beni yeniden düşündüren bu meseleyi sizlerle derli toplu paylaşma ihtiyacı hissettim. Zira, her seçim dönemi “eski ülkücü” etiketiyle meydan yerinde dolaşanlara bir çift sözümüz olsun istedim!

Falan belediyenin adayı var ya “eski ülkücüymüş” diye başlayan cümlelere çokça şahit olduğunuzu biliyorum bu seçim sürecinde… Hatta anlı şanlı belediye başkan adaylarımız eski ülkücüyüm etiketini milletin gözüne soka soka   dillendirerek   ülkücü düşünceye sahip insanlarımıza şirin görünerek oy avcılığı yapmaktadırlar!
 
Onlarda biliyorlar ki “eski ülkücü” yaftasını üzerinde çekip aldığınızda ortada hiçbir şeyi kalmayacak!
Ülkücü düşüncenin her hangi bir düşünce gibi gömlek çıkartılarak yenilenmesi kabili mümkün olmadığından dolayıdır ki; ülkücülükten geçinenler kategorisinde ki yerini almakta bir beis görmemektedir!
 
Şimdi geldiğimiz bu noktada şunu ifade etme hakkımızın olduğunu düşünmekteyim; Türk-İslam Ülküsüne inanan ve o dava uğruna maddi ve manevi çileler çeken bu toprağın insanları neden “eski ülkücü” etiketiyle dolaşan bu insanlara tevessül ederler anlamak mümkün değildir!…
 
Son söz şu olsun; Ülkücüler, bu davaya inananlar şunu bilmeliler ki;

Ülkücüleri…
Ülkücü geçinenleri…
Ülkücüden geçinenleri…
…tanıyamadıkları ve ayırt edemedikleri müddetçe çok daha “eski ülkücü” etiketiyle ortalıkta siyaset yapan insanlar tarafından suiistimal edileceklerdir!

Türk-İslam Dünyasının son Başbuğu Alparslan Türkeş günümüz Türkiye’sinde ki bu pespayeliği okuyan bir ferasetle demişti ki; “Dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgar tayin eder.” 

Görüşmek dileğiyle, Allaha emanet olun…