Kaçkar Gazetesinin 1994 yılının Ağustos ayı sayısında “Mesut’a sahip çıkmak” yazımın üzerinden tam yirmi yıl geçmiş!

Yirmi sene sonra yeniden Rizeli bir Başbakan için yazı yazacağım aklıma bile gelmezdi!

O yazımın girişin de şöyle demişim;” Rize’miz gibi coğrafi alanda küçük, nüfus itibari ile (bütün Türkiye’de yaşayan Rizeliler) çok büyük bir kitleye sahip iller yok denecek kadar azdır.” Türkçesi şu; Rizeliler; siyasette,ekonomide,kültür ve sanat da hep ön planda olmuş, olmaya da deva ediyor…

O günler Rizelinin Mesut Yılmaz’la oturup-kalktığı, onunla üzüldüğü,heyecanlandığı ve ne olursa olsun desteklediği yıllardı. Yanı Recep Tayyip Erdoğanlı günlerden pek farkı yoktu o günlerinde!

Dün Mesut Yılmaz’ı destekleyen Rizeliler bugün Tayyip Erdoğan’ı aynen dün olduğu gibi eleştirmeden, eleştirenlere de öfke duyarak destekliyorlar!

Dünün Mesut severleri bugünün Tayyip severleri olarak arzı endam ederken, dün olduğu gibi bugün de bizi eleştirmekten geri durmuyorlar! Bu eleştirilere karşılık dünü ve bugünü karşılaştırarak derli toplu bir yazı yazmak istedim…

İçim de taşıdığım düşünceleri sizlerle açık açık paylaşmayı dün olduğu gibi bugün de kendime görev telakki ediyorum! Meydan yerinde olan bir kişi olarak bunu ahlaki bir gerekçe olarak da görüyorum…

Bilmek ve eleştirmek idrakimizin seviyesine göre değişir. Bana göre akıl da bu idraki kavramaya yarayan en önemli  değerimiz. Tabii  bunun tarafsız olması için de vicdana ihtiyaç vardır!

İç dünyamda ne varsa diş dünyamda da bilgi ve seviyeme göre onu yansıtmayı çalışıyorum. Benim açımdan dünden bugüne inandığım doğruların hakkaniyetli bir macerası var! Belki hepimiz aynı değerler peşindeyiz ama burada dikkat etmemiz gereken kriter şudur; dün hangi noktadaydık bugün hangi noktadayız?!

Nereden gelirse gelsin; hele bu geliş siyasettense benim düşünce dünyamı asla istila edemez ve buna müsaade etmemde söz konusu değildir!

Düşünüyorum! Bir insan elbise değiştirir gibi fikir ve düşüncelerini neden değiştirir? Düne kadar savunduklarını bugün elinin tersiyle iterek vicdanını ve idrakini birilerinin emrine neden verir?...Ve neden bu sıradanlığa tevessül etmeyenlere olmadık iftira ve karalamalarla saldırır?

Yazının başlığında ki “Erdoğan’a sahip çıkma” ifadesine bir türlü gelemediğimi düşünüyorsunuz! Ama bunları yazıyorum ki derdimi daha iyi anlatabileyim!

Bir insana sahip çıkma kriterlerini önce ortaya koymalıyız ki; kimi ne için neden desteklediğimizi bilebilelim! Onun için ben bir siyasi kişilik olan sayın Başbakanı dün desteklemiyordum bugün de desteklemiyor ve zaman zaman da eleştiriyorum!

Ben bir insana inanmak ve güvenmek konusunda çok cimriyim!

Belki okuma maceramın beni getirdiği noktadır bu bilmiyorum! Ama o kadar ter döküp kafa yorduktan sonra çok basit gerekçeler ortaya koyarak “işte bu “ diyecek bir tıynetin sahibi olmaya ne gönlüm nede vicdanım cevaz veriyor doğrusu…Telkin edilerek ortaya çıkacak “kabul edişlerin “ yarın bir başkası geldiğinde gömlek değiştirir gibi başka bir tarafa yöneldiğini bizzat müşahede ettim!..

Dün, Mesut Yılmaz’ı neden eleştiriyorsun diye ağza alınmayacak  sözlerle beni eleştiren büyük bir kitle bugün aynı durumu Tayyip Erdoğan için ifade ediyorlar. Ve bunu söylerken dünün “pişmanlığından” da hiçbir renk vermiyorlar!..

Son zamanlarda öyle propaganda yapıyorlar ki, şaşmamak elde değil! Türkiye’nin yeni İstiklal savaşında Tayyip Erdoğan’a sahip çıkmak farz ibadetiyle aynı paralelde düşünülmeliymiş! Siz sahiden inanıyor musunuz diye sorduğumuzda; bizim hiçbir şeyden haberimizin olmadığını,yapılan bu kumpasların ne için yapıldığını anlamak için neyi beklediğimizi sorgulamaktalar!...Ben yazılarımda bu basit argümanlı sorulara cevap vermeme rağmen “beyinleri yıkanmış” insanlara sözlerim etki etmiyor!

Tayyip Erdoğan severler bilmiyorlar ki; ortaya koyduğum eleştiriler, insanı bir başka insanın köleliğinden kurtarıp insan düşüncesini değer vererek onu özgürleştirmeye katkı sağlamak içindir!

Hal bu ki bu çevrelere göre ;Türkiye uyanmış, ayağa kalkmıştır ve bu uyanış ve ayağa kalkışı engellemek isteyenler içerde ve dışarıda bunu engellemek için kumpas üzerine kumpas kurmaktalar ama bizim gözlerimiz kör olduğu için bu gerçekleri görememekteyiz!

Mesut’a sahip çıkmak” yazımın son hüküm cümlesi şöyleydi; “Bizim, Mesut’a sahip çıkmamız, onun halkımızın değerlerine bu değerler üzerine politika yapmasına da endekslidir!”

Bugün bu değerler başka bir açıdan alt üst olmuş, millet kutuplaşmış, “Anadolu Coğrafyasında” yeniden bir “fetret devri “başlamış; ve siz hala “Erdoğan’a neden sahip çıkmıyorsun” diye bana soru sorma cüretinde bulunuyorsunuz!

Fikir ve hakikat, hatır gönül dinlemez!

Onun için ne pahasına olursa olsun fikirlerimde sebat ederek doğru bildiğim hakikatleri ifade etmeye devam edeceğim!...

Son bir soru; bu iktidar eliyle bozulmayan ne kaldı ki; “Erdoğan’a sahip çıkalım!”

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…