Milli Eğitim Bakanlığının muhterem bir ferdi olan Orhan, 13 Haziran 2009 Cumartesi günü İlköğretim altıncı sınıflar için yapılacak olan Seviye Belirleme Sınavına girecek.

Orhan’ın sekizinci sınıftaki abisi Tunahan, bir milyon elli bin civarındaki emsaliyle beraber geçen hafta Cumartesi günü; yine Orhan’ın yedinci sınıftaki abisi Mesut, bir milyon otuz bin dolayındaki akranıyla beraber geçen hafta Pazar günü sınava girip ecel teri döktüler.

Orhan okula başladığında LGS vardı, sonra OKS oldu, 2007-2008 öğretim yılından itibaren de SBS oldu. Orhan’ın babası durmadan: “Çocukların hayatı üç saatlik bir sınavla belirlenemez” diye şikâyet ederdi ya; bunu duyan Bakanlık, Orhan’ın babasının bu şikâyeti üzerine yeni bir sistem geliştirdi.

Ortaöğretime Geçiş Sistemi.

***

Bu sistemde Orhan sadece sınav puanına göre değil, diploma ve davranış puanının da belirli bir oranda etkili olacağı bir sistemle başarısı nispetinde, ortaöğretimin sınavla öğrenci alan herhangi bir okuluna gidecekti.

Ancak, 2008 yılında Danıştay sekizinci dairesi vermiş olduğu bir kararla, Orhan’ın “öğretmenlerinin takdir edeceği” davranış puanını iptal etti. Yani bu durumda Orhan, sadece altı, yedi ve sekizinci sınıfta almış olduğu SBS puanları ile okuldaki başarı durumuna göre herhangi bir üst öğrenime devam edebilecek.

***

Her ne kadar Rize Fen Lisesi Matematik öğretmeni Ayşe Gavremoğlu; matematiğin, insanlığı çepeçevre saran bir bilim dalı olduğunu, ifade etse de; bu “çepeçevre sarış” tan nasiplenemeyen Orhan’ın kafası da benim gibi matematiğin “dört çarpı dört” kısmına pek çalışmaz. Bundan dolayı olsa gerek, Orhan’ın daha önceki msn iletilerinde eğitim öğretim yılının bitimine olan sevincini,  başlangıcına olan hüznünü görürdüm hep.  Geçen baktım, msn iletisinde SBS’ye gireceğini yazmış, bu sefer sevindim, başarılar diledim ona.

***

Daha sonra, sekizinci ve yedinci sınıfların SBS sorularına üstünkörü bir göz attım, sorular yeni müfredatın içeriğine uygun hazırlanmıştı, sevindim.

Ezberci sistemin yıkılışını, muhakemeci sistemin dirilişini alkışladım.

Kimileri için zor imiş sınavlar. Katılmadım bu görüşe. Lakin “bilenlerle – bilmeyenler” ayrılmalı.

En sevindiğim de, otoritelerin: “Bu sınavları, çok kitap okuyanların başarabileceğini”  söylemesi oldu.

***

Öte yandan Can Dündar, -pek tabii ki kendisine göre- bir sorunun zorluğundan yola çıkarak, sınavı ıskalamaya çalışmış gazetedeki köşesinde. Çocuğunun sınavı boykot etmesine sevinmiş. Sonra eskisine rücû ederek, öğrencilerin sokaklardaki sınav boykotlarından dem vurmuş.

Oysa Erkin Koray, ta baştan beri çocuğunu okula göndermeyi hiç düşünmemişti bile.

Bunlar da bir görüş elbette. Sorgulanabilir de, yargılanabilir de. Hatta saygı bile duyulabilir. (Yeni müfredatın arzuladığı insan tipini dikkate alırsak.)

Ancak şu var, “hem parası olmayan hem de arkası güçlü olmayan”ların az da olsa yükselmelerinde tek basamak, sınavlardır. Onun için bizim gibi sıradan yurttaşların sınavları boykot etme gibi bir lüksü yok.

***

O zaman, “sınavsız bir dünya” kurulana kadar; sınavlara girmeliyiz, “alın teri” demeliyiz.

Tamam mı Orhan!

Editör: HABER MERKEZİ