Okullarımızda Milli Eğitim Bakanlığınca özendirilen güzel çalışmalar yapılıyor. Bunlar, liderliği, seçme ve seçilmeyi, iletişimi, demokratik tavrı, tahammülü, rekabeti ve hoşgörüyü öğreten çalışmalar. Mesela Okul Meclisleri projesi bunların başında geliyor. İlk ve ortaöğretim düzeyindeki bütün okullarda her sene Ekim ayı içinde öğrenci temsilcisi diye ifade ettiğimiz okul meclis başkanı seçiliyor. Seçilen başkanlar belediye meclisi toplantılarına katılma hakkını kazanırken, öğrenci sorunlarına çözüm arama, okulu dışarıdaki etkinliklerde temsil etme ya da öğrenci topluluğu ile okul idaresi arasında köprü olma gibi bazı görevleri yapmaya aday oluyorlar. Bunun için de samimi bir çabayla projeler üretmeye en azından birey bazında bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Aslında bu proje hakkıyla uygulanabilse ülkemizde devlet-toplum ilişkilerini dönüştürebilecek hatta siyasete hak ettiği itibarı yeniden kazandıracak bir içeriğe sahip. En azından yeni yetişen nesillere demokrasiyi uygulamalı olarak öğrenmek suretiyle onu içselleştirme imkânı buluyorlar. Birçok insan daha öğrencilik yıllarında seçim, oy verme, etkili iletişim, liderlik yapma, topluma hitap etme ve lobicilik gibi çalışmaları bu şekilde öğrenebiliyor.



Çayeli de geçtiğimiz hafta ilçe öğrenci meclis başkanını belirleyerek temsilcisini seçmiş oldu. Önümüzdeki hafta yani 4 Aralık 2008 günü Rize de İl Öğrenci Meclisi başkanlığı seçiminde bu öğrenci ilçemizi temsil edecek. Her ilçe burada temsilcisini seçtirerek ilimizi 23 Nisan da TBMM’de temsil etme onurunu elde etmek istiyor. Bu haklı bir istek. Sahibine onur veriyor. Bu isteğin sebep olduğu rekabet ortamı okul, ilçe veya il temsilciliğini işlev noktasında gölgeleyerek çalışmalarından çok anlamını ön plana çıkarıyor. Belki bu yüzden çalışma amacından uzaklaşarak dar düşünce kalıpları içerisine hapsolup yozlaşıyor. İlçe veya il temsilcisini çıkardıktan sonra işin bittiğini düşünen yetişkinlerin temsilci seçilmeyi başlangıçtan çok bir son olarak gören kısır anlayışı yüzünden bu kurum bir türlü derinleşemiyor. Bugün kimin seçileceğinden çok seçilenin neler yapacağı konusunda tartışıyor olmayı dilerdik. Ne var ki mevcut tabloya baktığımızda buna imkân göremiyoruz.

Öğrenci temsilciliğinin yukarıda bahsetmeye çalıştığımız sığlığından kurtulması için iki hususu vurgulamak lazımdır ki bunlardan birincisi yetişkinlerin yani idareci, öğretmen ve velilerin bu işten ellerini çekmeleri en azından sadece rehberlik düzeyinde işe dahil olmaları ikincisi ise bu temsilcilik kurumunun mali ve yönetsel yetkilerle desteklenmesidir… Bütçesi olmayan, projeleri için ders saatlerinden fedakârlık yapmak zorunda kaldığında devamsızlığı işleyen, yetişkinler tarafından kişiliği ve projeleri itibar görmeyen bir temsilci ne yapabilir? Mevcut durumda onlardan seçilebilmek için proje geliştirmeleri istenirken hatta bu yolda seçmenlerine vaat de bulunması tavsiye edilirken iş uygulamaya geldiğinde önlerine engel çıkarmanın anlamı nedir? Bu bir oyun mu? Öyle anlaşılıyor ki biz yetişkinlerin demokrasi anlayışı öğrencilere öğretilmeye çalışılan ve uygulamalı olarak öğretilen demokrasi anlayışından epey farklı, temsilci seçilenlerin projelerini gerçekleştirmek için bu anlayışla da mücadele edecekleri anlaşılıyor.



Okul meclisleri projesinin sağlıklı biçimde icrası içinde barındırdığı birçok fırsatla genç beyinlerde sivil toplum kavramını geliştirerek onları çözümün bir parçası haline getirebilir. Demokratik bir yaklaşımla okullardaki sorunlar öğrenci temsilcisi eliyle öğrencilerin yönetim sürecine katılımını sağlamakla en aza indirgenebilir. Bunun için doğal olarak temsilci seçilen kişinin liderlik vasfını geliştirmek gerekiyor. Onun temsilci olduğunu göz ardı ederek geçmişteki hataları yüzünden suçlu muamelesi yapmakla, yaptıklarına devamlı şüpheli gözlerle bakmakla veya projeleri lüzumsuz işler gibi görmekle temsilcinin liderliği geliştirilmez. Temsilci seçilen kişiye okula ait boş bir oda tahsis edilirse okul, okulluğundan bir şey kaybetmez, temsilciye çalışmaları süresince devamsızlık konusunda anlayış gösterilirse okullarda disiplin bozulmaz, onlara özerklik verilirse okullarda anarşi çıkmaz.

Birçok okul idaresi temsilciliği okulun reklâmı için araç olarak görüyor. İlçe veya il temsilcisi seçilen öğrencilerin çalışmalarında onun geldiği okulu ön plana çıkarması isteniyor. Onu seçen okul idareleriymiş gibi ya da temsilciye ait yetkileri okul yönetimleri vermiş gibi okul temsilcisini altın bir kafese hapsedip çalışmalarında mutlak bir vesayet kurulmak isteniyor. Ona özerklik tanıyarak hatta onun geldiği okuldan bağımsızlaşmasını sağlayarak yeni ufuklara yelken açmasına sıcak bakılmıyor. Dolayısıyla temsilcinin okula fazla yer vermeyen ilçe ve ille ilgili projelerine yeterince ilgi gösterilmiyor. Oysa başarı ustalık ister, ustalıksa özgür seçimler sonucu yaşanan olaylar neticesinde kazanılan tecrübeyle mümkündür. Okul yönetimlerinin temsilciye mi kendilerine mi güvenmedikleri sorgulanmalıdır.

Burada okul, ilçe ve il temsilcilerine de sorumluluklar düşüyor. En ufak işleri için dahi öğretmenlerine başvurmak yerine hata yapma riskini göze alarak arkadaşlarıyla çalışmalarını sürdürmelidirler. Kendi ayakları üzerinde durmak için yetişkinlere danışmak doğru bir tutum olmakla birlikte uçmak için kendi kanatlarını geliştirmek yerine yetişkinlerin kanatlarında ısrar etmek onların zararınadır. Yeni bir şeyler yapmak için yüzlerini kendi içlerine çevirmek okul idarelerine çevirmekten daha tercihe şayandır. Yoksa bağımlıkları hep devam edecek.

Editör: HABER MERKEZİ