Doğrusu Danıştay’ın ilk bine giren seçkin öğrencilere tanınan “eşitlik ayrıcalığı”nı iptal edeceğini bekliyorduk. Bekliyorduk ama Danıştay ilginç bir biçimde ilk bine giren seçkin öğrencilere tanınan “eşitlik ayrıcalığı”nı iptal etmedi. “Eşitlik ayrıcalığı” diyoruz çünkü YÖK yeni katsayı kararında alan dışı tercihlerde eşitliği sadece ilk bine giren öğrenciler mahsus kılmıştı.

Buna karşılık Danıştay ilk bine giremeyen ve bir buçuk milyona yakın öğrencinin alan dışı tercihlerindeki farkın artırılmasını istedi. YÖK’ün son düzenlemesinde bu fark 0,3 idi; 7–8 soruya karşılık gelen bu farkın kapatılması son derece zordu. Bu katsayı farkını aşabilmek için öğrencinin YGS'de % 2, LYSlerde ise % 3,5 daha fazla soru yapması gerekiyordu. Alan dışı tercihler en çok meslek liselileri etkiliyor. LYS’de sorgulanan dersleri almayan meslek liseli öğrenciler yarışa zaten çok geriden başlıyordu. Buna bir de varış noktasını daha uzatmak düşene bir tekme vurmak gibi bi şeydi. Ama Danıştay yaranın üzerine tuz biber ekti ve farkın daha da artırılmasını istedi.

Belli ki Danıştay ilk bine giren öğrenciler arasında eşitlik olmasına rıza gösterirken ilk bine giremeyen öğrenciler arasındaki eşitsizliğin artmasını istiyor.

Eşitlik ile ayrıcalık kavramlarının bir araya gelemeyeceğini hele hele “eşitlik ayrıcalığı” diye bir kavramın saçmasapan bir şey olduğunu biliyorum. Nitekim Google’a göre tırnak içinde “Eşitlik Ayrıcalığı” diye bir kavram kullanan kimse de yokmuş. Ama ne var ki Danıştay’ın kararı lisan-ı hal ile bize bunu söylüyor.

Gerçi yabana atmayalım ilk bine giremeyen öğrenciler arasında da “eşitsizlikte eşitlik” var. Hepsi aynı kaderi paylaşıyor.

Meslek lisesi öğrencilerin ailelerinin sosyolojik açıdan piramidin daha çok orta ve alt tabakasında yer aldığını söyleyebiliriz. Demokrasi demek bir açıdan, tabakalar arası dikey hareketlilik imkânı demektir; fırsat eşitliği demektir. Danıştay bize piramidin yukarısına doğru yükselmenin bir istisnai kimselere tanınan bir fırsat olduğunu söylüyor. Büyük çoğunluğun ise böyle bir fırsatı ve hakkı yok Danıştay’a göre.

Hadi eski Hindistan’daki kast sistemi demeyelim ama Danıştay’ın yarı kapalı bir toplumsal tabaklaşmayı ima ettiğini söyleyebiliriz. Danıştay’ın bu imayı allı pullu hukuk kavramlarıyla gizlemesinin bir faydası yok; çünkü sosyolojik açıdan manzara bu.

Yalnız daha ilginç nokta da şu, hukuk bürokrasisinin sosyolojik kökeni çok büyük ölçüde meslek liseliler ile uyuşmaktadır. Yani aslında meslek liselilerin mağduriyetini en iyi anlayan hukuk bürokrasisi olması gerekmiyor mu?

Ali Rıza Bayzan -
[email protected]

Editör: HABER MERKEZİ