Bugünlerde büyük bir coşku içinde 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nı karşılamaya hazırlanıyoruz.

Beden eğitimi öğretmenlerimiz titizlik içerisinde öğrencilerimizi hiçbir hataya mahal vermeden bu önemli güne hazırlamaya çalışıyorlar. Görevli öğrencilerimiz kafa olarak tamamen bayram gösterilerine angaje olmuşlar. Öğretmenlerimiz isyanlarda. Seslerini duyar gibiyim. ‘Konulardan geri kaldııııık’

Bayram günü gelip çattığında “bağımsızlık” üzerine konuşmalar yapılacak, şiirler okunacak. Tören alanındakiler, kendilerine tevdi edilen görevi huşu içinde icra etmenin haklı gururunu yaşarken, bir yandan da “Bu seneyi de atlattık, seneye Allah Kerim” diyecekler.

Bütün bunları görür gibiyim; çünkü daha önceki sene-i devriyelerden tecrübe sahibiyiz.

Ne yazık ki 19 Mayıs kutlamaları daha çok bir festival havası şeklinde gerçekleşiyor. İşin gösteri kısmı temel mihrak noktasını oluşturuyor. Çoğu zaman 19 Mayıslarda giyilecek kıyafetler polemik konusu olur. Efendim kızları kısa şort mu giysin yoksa uzun şort mu? Tişörtler şu renkte mi olsun, bu renkte mi olsun? Vs. vs. ..


Yıllardır bu böyle.19 Mayıs’ın bir türlü özüne inemedik, ruhunu kavrayamadık. Zarfa takılıp kaldık, mazrufa inemedik. Sadece 19 Mayıs değil, diğer milli bayramlarımızın da milliğini kavratamadık gençlerimize.


Gençlerimiz bu günü bir bayram günü, bir eğlence günü olarak algılamamalıdırlar.19 Mayısın içerdiği bağımsızlık düşüncesini idrak etmeliler. Unutmayalım ki “Zihinlerdeki kölelik en büyük yenilgidir!”


Bağımsızlık bitmeyen bir süreç, sönmeyen bir meşaledir. Ama bu meşale bayramlarda ellerde değil, ruhlarda yanmalıdır. Ruhlarda alev alev yanacak olan bu meşale gelecek nesillere aynı gürlükle, aynı heyecanla intikal ettirilmelidir.
19 Mayıs günü Türk tarihinin dönüm noktalarından biridir. Samsun’da yakılan bağımsızlık ateşi dalga dalga bütün yurt sathına yayılarak Anadolu’nun ikinci fethi gerçekleştirildi.

İşte 19 Mayıslarda bu ruh tekrar diriltilmelidir. Her 19 Mayıs yıldönümünde ruhumuzda derin fırtınalar kopmalıdır. Hayat yolunun karanlıkları içerisinde yolumuzu aydınlatabilecek ülkü meşalelerini gençlerimizin ruhuna işlememiz lazım.19 Mayıs da bunlardan biri olmalıdır.

Tarihi ile istikbali arasında köprü kurmakta zorlanan bir milletiz. Şuur ırmağımız bulanık akıyor. 19 Mayıs`ta başlatılan mücadelenin kime karşı yapıldığını gençlerimizin büyük bir kısmı bilmemektedir.

Bugün Ortadoğu’daki yangının tarihi arka planını bilmek istiyorsak, Irak’taki Amerikan zulmünü anlamak istiyorsak, bölücü terör belasının maksadını anlamak istiyorsak, 19 Mayıs'ın bugün neyi temsil ettiğini çok daha iyi kavramak durumundayız.

Bugün küreselleşme adı altında ülkemizi dışarıya bağımlı hale getirilmeye çalışılıyor. Soykırım naraları atanlar, terör örgütlerine kucak açanlar, dirliğimizi ve birliğimiz bozmaya çalışanlar, aramıza nifak tohumları ekmeyi tasarlayanlar ülkemizde cirit atıyor. Türkiye bugün yeni bir Kurtuluş Savaşı vermeye zorlanıyor. Bağımsızlığımıza yönelik tehditler gün geçtikçe artmaya devam ediyor. AB müktesebatı palavralarıyla ülkemizi kapıkulu haline getirmenin derin planları yapılıyor.


Bütün bunlar 19 Mayıs’ı yeniden yaşamayı ve yaşatmayı zorunlu kılıyor.

Gençlerimiz Enerji ve hamle potansiyelimizin mihrakını oluşturuyor. Yarınlarımızı düşünüyorsak bu sarsılmaz iradeyi harekete geçirmeliyiz. Bayrak şairimizin dediği “Yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan” dediği gençliği ihdas etmeliyiz.

Her 19 Mayıs’ta yeniden tarihe yönelmeliyiz. Nereye gittiğimizi bilmiyorsak dönüp nereden geldiğimize bakmalıyız.

Editör: HABER MERKEZİ