İlk insandan günümüze milyarlarca yıl geçti…

İnsanoğlu en başta, Peygamberler vasıtasıyla, zulmün, esaretin, tüm kötülüklerin önüne geçmek için ilahi emirlere muhatap oldu…

Peygamberlerin açtığı bu ilahi yoldan; Allah dostları, fikir adamları, sanatkârlar, siyasetçiler gelip geçti tarih boyunca…

Ürettikleri kültür ve medeniyet, insanın daha mutlu yaşamasının önünü açtı…

Yine de insan, arzuladığı, özlemini duyduğu mutlu ve huzurlu bir hayata kavuşamadı!

Bugün geldiğimiz noktada insanın durumu daha karmakarış bir hal aldı. İnsanın mutluluğu için her birimiz ve her kuruluş, kuşkusuz karşısında bulunan kişileri ve yaşadığı cemiyeti tanımak zorundadır ve ona göre kendisini konumlamalıdır…

Bu bağlam da, başarılı olabilmek için ”insanı tanımak” şarttır…

Zaman bize öğretmiştir ki, en haklı ve en doğru fikirler “ehliyetsiz ellerde” başarısız duruma düşmüştür!

Bugün inandığını ve inandıklarını hayata geçirdiğini zannedenler ne insanı tanımaktadır ne de anlama noktasındadırlar!

Türkçesi şu; bu ülkenin yöneticileri ne kendilerinin ne de yaşadığı cemiyetin meselelerine vakıftırlar! Daha çok kendilerinin ve çevresinde ki insanların ikballerini düşünüyor izlenimi veriyorlar bana!

Bu milletin bir kısmı her dönem “öz yurdun da garip, öz vatanında parya” psikolojisi içindeolmasının temel nedeni de budur.

Ve bu durumu tersine çevirme iddiasında olanlar bugün bu psikolojiyi daha da derinleştirmişlerdir!

Yıllar yılı gözlemlediğim bu durumun bugün değişik bir versiyonu ile karşı karşıya olmak şüphe yoktur ki; inancımıza ve geleceğe olan ümidimizi dumura uğratmaktadır!

Bu milletin ihtiyacı olan ne varsa istismara uğramaktadır bugün ki Türkiye’de!

Milletimizin yukarda bahsettiğim psikolojiden kurtulmasının gittikçe zorlaştığı da üzüntü veren bir durumdur.

Ne olursa olsun, insan, insanca yaşamak ve muamele görmek istiyor…

İçimizde birçok endişeler taşıyoruz. Hayatımızı yaşanmaz kılan bir sürü olaylar cereyan ediyor ülkemizde.

Bu ülkenin insanı hangi görüşte olursa olsun “insan gibi yaşamak” hakkına sahip değil mi?  

Gücün boyunduruğuna girenler “insanca yaşamanın” çetin sorumluluğunu üzerinden atarak kendi onurunu ayaklar altına almış olmuyor mu?

Her dönem şahit olduğumuz şeyleri neden bir daha yaşayalım, olup bitenleri fark etmek o kadar mı zor!

İktidardasınız eyvallah. Memlekete hizmet etmeye gayret ediyorsunuz ona da eyvallah. Ama bu size; makam ve mevkileri kendi yandaşlarınıza birer arpalık tarzında dağıtma hakkını vermez!  İşine geldiği için buna ses çıkarmayan halkımız bilmelidir ki o makam ve mevkiler birer yetki belgesi olmaktan öte bir değer ifade etmemektedir!

Daha önce de bir vesile ile ifade ettiğim gibi, “insana bir lokma bir ekmek vererek onun ruhunu esir almak bu gün ki geldiğimiz noktanın kısa bir özetidir!”

Şimdi bunları yazan birisi olarak yazdıklarımı anlamamak için elli dereden su getirenlere şunları da ifade etmek isterim doğrusu…

Aynada kendisini hiç seyretmeyen, kendi aynasından sürekli başkalarını seyreden, bunun için hayatını tamamen kendi dışındaki insanların üzerinden akort edenlerden olmamak için azamı dikkat gösteren bir kişi olmama rağmen niyet okuyucu insanlar tarafından anlaşılamadığımı ve hor görüldüğümü biliyorum!

Ben ne okuyucuyla didişmek nede onları hizaya getirmek için yazı yazıyorum! 

İktidar dalkavukluğu yapan meşhur(!) yazarlar gibi değil“fikir namusuna” riayet

ederek sadece inandığım gerçekleri kaleme almaya çalışıyorum!

Niyet okuyuculuğu yapan dostlarım bilsinler ki; insan maddesi ile önemsiz olabilir fakat taşıdığı“ruhu” ile mükemmeldir benim için!

Ben, insanın maddesiyle ve ruhuyla teslim alınmasına isyan ediyorum!

Bugün ki cemiyette bütün zıtlar iç içe geçmiş gözümüzün önünde hayat buluyor!

Maalesef, insanımız bu olumsuzlukları bertaraf edecek bir dünyayı kuramadı bu güne kadar ve bu gidişle de kuramayacaktır!

“Emaneti ehline vermeseniz kıyameti bekleyin”

”Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyen Sevgili Peygamberimizin yolunda olmak için; kendilerine telkin edilmiş fikirleri sorgulamadan alıp, o fikirleri baş tacı etmekten bir beis görmeyen insan olmaktan uzaklaşmalıyız artık!

İşte bu riyakârgidişe başkaldıran; ”hayır!”;“Durun kalabalıklarbu cadde çıkmaz sokak!” diye haykıran insanların sesi daha gür çıkmalı artık bu güzel ülkede…

Benimbıkmadan usanmadan anlatmaya çalıştığım dünyevi gerçeğimiz budur!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…