Aynı bahçedendi hasadımız, yarım asırlık ömrümüz kadar. Gülmenin en pahalıya gittiği dükkanlarda fiyonklarımızla cümbüş dağıtırdık. Bir ömür; ikimizde neşeliydik o yıllarda…

 

Kardeş, sevgili, ana-baba akraba ve arkadaş…Dostum bak bi “n’oldu bize”?

 

Aramızdan geçmeyenler önümüzde yığılı şimdi. Bu dedikodu furyasına fırtınaya yakalandık, hiç ayrılmazdık bak şimdi çatladık.

 

Ne soktular iki dostun arasına; ideoloji, kavga, kavram, felsefe, devlet, siyaset, futbol ve gol…

 

Ah be dostum, yarım asırlık çınardık ikimizde, bak şimdi kuruduk, kurutulduk. İçimizi kemirdi kurtlar, sudan kesildik, hayattan koptuk ve …. Yıldık, sarı yapraklarımızın üzerine… ah be dostum az mı bekledik birbirimizi okulun köşelerinde, teneffüse çıkınca siyah önlüklüler, bir topun peşinde bitirmedik mi teneffüs ettiğimiz havayı ders saatine kadar.

 

İlk defa seninle görmüştüm vefa denen insani vasfı. O yokluk günlerimde sen vardın sadece yanımda. Git dediğimde sana, “sen bana git diyecek kadar iyi değilsin” diyecek kadar sahip çıkmıştın bana. Dostum, aramızdaki bu uçurumun sebebi ne şimdi?

 

İlk sevdamı sana açmıştım da “ondan sana yar olmaz” dediğinde yine ilk sana kızmıştım. Zeytin ekmeği ve bir de arasına katık yaptığımız “paylaşmayı” nasıl da yerdik iştahla seninle.

 

Dostum, gel artık bu yollar bizi bize düşüren, huzurumuzu ayaklar altına alan ayrılık yollarıdır. Biz bu toplumun içinde yaşamadık mı yıllarca? Şimdi öyle gitmek olmaz. Hem nereye gideceksin? Evinde burada eşin de burada, dostun da burada…

 

Yıllarca damla damla biriktirdiklerimizi öyle bir günde alamazlar elimizden. İçimizde derin bir miras var; kültür var, din var… Birbirini sevenler öyle dargın kalamazlar.

 

Forma renkleri gibi parti renkleri, tarla sınırları gibi ideoloji sınırları ve mahpus duvarı gibi nefret duvarı bu millet için bir anlam ifade edemez dostum, bunu sen benden daha iyi bilirsin. Hani biz Nuh’un gemisine binmeye gönüllülerdendik. Şimdi kürekleri çekme vakti geldiğinde can simitlerine sarılıp atlamak olur mu?

 

Ebedi dost kalanlara….