Değerli Dostum, içimi sana açmak, dertleşmek  ve bu satırları sana yazarak rahatlamak istedim doğrusu!..

Bilmiyorum bu yazdıklarım seni ne kadar ilgilendirir ama bil ki her satırı yaşadıklarımın bir özetidir! 
Senin beni en iyi anlayacak kişilerden olduğuna inanmasaydım asla değerli zamanını almazdım bunu da biliyorsundur?

Sen beni tanıyorsun, biz  ezeli ve ebedi dostlarız…

Ama tanımayanlar olabilir diye mektubuma başlarken kendimi  okuyucuya da tanıtmak istiyorum!..
Ben bir kamu kurumunda memur olarak çalışıyorum. Bağlı olduğum kurumun birçok müdürlüğünde çalıştım bugüne kadar…

Bu süre zarfında birçok iktidar geldi, doğal olarak yönetim kadrosu da değişti.  Her gelen iktidar kendi ekibiyle çalışmayı seçti. Bir önce ki iktidarın atadığı yönetici kadrosunu kızağa almak alışıla gelen bir uygulama. Zaten kamu kurumlarında çalışan insanlar olarak alışkınız bu tıp durumlara…

Kim gelirse gelsin ben doğru bildiğim yoldan asla geri durmadım. Bir kamu çalışanı olarak iktidarın her yanlışını yüksek sesle dile getirdim, yazdım-çizdim en yakın dost ve arkadaşlarımın hatta akrabalarımın benden öcü gibi kaçtıklarına şahit oldum!

Başını biraz ağırtacağım dostum!

Ben inandığım gerçekleri sürekli dillendirmeye devam ettim bu iktidar döneminde…

İktidarlar gelip geçici ama insanın inandıklarını yaşaması, eleştirilerini daha bir özgüven içinde söz söylemesine vesile oluyor…

Ben bu iktidar döneminde de inandıklarımı hep söyleyedurdum. Kendimle ilgili özel durumu izah etmeyeceğim ama yaşadığımız son olaylar beni gerçekten kahretti bir kez daha!..

Lafı nereye getireceğimi anlamışsındır…

Yıllardır fikirlerimizin karargâhı olduğuna inandığımız Milliyetçi Hareket Partisi ve onun Genel Başkanı iktidarı en azılı eleştirdiğimiz şu dönem de bizi sukutu hayale uğrattı!

Merhum Tanpınar Hoca”Haksızlığı her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur” demişti yıllar önce. Maalesef bugün MHP’de bu sözün hayat bulduğu dönemi yaşıyoruz!

Şimdi değerli dostum, partinin Genel Başkanı ve bindirilmiş kıtalar eşliğinde hareket eden parti yönetimini eleştirmeyelim mi?

Eğer eleştirmeyeceksek; Tanpınar’ın ifade ettiği daha büyük haksızlıklarla karşı karşıya kalmayız mı?!

Düşünebiliyor musun Dostum? 

Şimdi biz bütün bunları, inandığımız davanın mensupları tarafından yaşatıldıktan sonra nasıl kalkıp haktan hukuktan adaletten bahsedebiliriz sorarım sana?

Şimdi sana sorarım sevgili dostum; her seçimden başarıyla çıkan ve yıllar için de ki bu seçim zaferlerini Cumhurbaşkanlığıyla taçlandıran sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı diktatörlükle itham eden sayın Devlet Bahçeli, kendi siyasi duruşunu neye benzetiyor acaba!?

Oysa bize Ocak’ta öğretmişlerdi ki; “Biz, Milliyetçi düşüncenin sahipleri; Türk varlığının, Türk tarihinin, Türk ruhunun son ihtiyaç akçasıyız! Bu akça da sokağa atıldı mı, paydos!”

Şimdi bu akçe sokağa atılmadı mı?

Benim zoruma giden de bu zaten!

Bunları sana yazdım belki senide sıkıntıya soktum.

Ama biliyorum ki sende Hak- hukuk denildi mi lafını esirgemez gereğini yaparsın!

Milliyetçi Hareket Partisi bir dava hareketi olarak Türk siyasi hayatına girdikten bu yana “tarihinin hiçbir devresin de, (buna 12 Eylül askeri darbesi de dâhil) bu kadar yoğun bir karanlığa gömülmemişti!”

Milliyetçi/Ülkücü camianın siyasi partisini idare eden kişiler aklını başına ne zaman alacak ve bu yoğun karanlığı darmadağın ederek yolumuza devam edeceğiz!

Yetersizliklerini sorgulayacakları yerde kendilerine muhalif olan İl teşkilatlarını kapatarak öfke kusan genel merkez ne yapmak peşindedir?

Bir siyasi parti, üyeleriyle, gönüldaşlarıyla, parti teşkilatlarıyla ve en önemlisi idealleriyle vardır. Bu oluşumun en büyük itici kuvveti olması gereken kişide o partinin genel başkanıdır. Ama maalesef, bugün MHP’de oluşturulmaya çalışılan kaosun baş aktörü de o koltukta oturan kişidir!

Bunları sana anlatarak içimi dökmek, üzüntümü hafifletmek istedim sevgili dostum!

Onun için ben, kendi mi “Don Kişot” olarak adlandırıyorum “yel değirmenleriyle” olan bu savaşta; seni de yol arkadaşım “Sencho Panza” olarak gördüğümü söylemek istiyorum!

Selam ve muhabbetlerimle sevgili Dostum…

Görüşmek üzere Allah’a emanet olunuz…