Önceki yazımda da yazdığımız gibi biz Müslümanlar; Dini hayatımızı yaşarken, Kuran-i kerim’ le birlikte Hadis ve Sünnete de uygun bir İslami hayat yaşamalıyız. Peygamber efendimizin emir ve yasakları olan, “Hadis ve Sünnet” Yüce Rabbimizin, Kuran-i kerim’ de emrettiği; “Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne itaat edin….” Hükmü ilahisinin bir gereğidir. Yanı Peygamber efendimize; uymak ve ona itaat etmek, Yüce ALLAH’a itaat etmektir.

Kendimize gençlikte ve yaşlılıkta, ömrümüzün her döneminde sık sık şu soruyu sormalıyız: Dinimizi ne kadar yaşayabiliyor, yüce Kitabimiz Kuran-ı kerimi ne kadar okuyabiliyor ve anlayabiliyoruz. Okuyup anladıklarımızı da ne kadarını hayatımıza tatbik edebiliyoruz? Peygamber Efendimizin sünneti saniyesine ne kadar uyuyoruz. Kısacası, “DİNİ HAYATIMIZ NE DURUMDA?” Maalesef çoğumuzun bu soruya, “DİNİ HAYATIMIZ İYİ DURUMDA” diye cevap vereceğini zannetmiyorum. İnşallah yanılıyorumdur. Hâlbuki önceki yazımda da belirtiğim gibi, bu dünya hayatında en büyük kazancımız, en önemli varlığımız; “ALLAH’ IN RIZASINI KAZANMAK” olduğuna göre; “DİNİ YAŞANTIMIZ ÇOK İYİ DURUMDA” olması lazım gelir.

Dini hayatımız ve ya yaşantımızın, “ÇOK İYİ DURUMDA” olması için, başlıca yapmamız gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:

DOST DOĞRU VE SAĞLAM BİR İMAN: Yüce dinimiz, İslam dininin en büyük özelliği şudur: Önce inanılması gereken İNANAÇ-İMAN ESASLARINA en ufak bir şekilde dahi hiç tereddüt ve şüphe etmeden, çok sağlam ve kuvvetli bir şekilde inanmaktır. Bu inanca; İman veya İtikat daha çok, İMAN diyoruz. Bu konuda en önemli hususlardan biri de, İnanılması gereken İMAN EASALARININ “dost doğru” olmasıdır. Bu dost doğru İman hükümlerine “EHLİSÜNNET İSLAM İTİKADI” da denir.

Özetleyecek olursak, bir kişinin yüce İSLAM dinine girip, MÜSLÜMAN olabilmesi için yapılması gereken tek şey; Önce dost doğru İman esasları olan, EHLİSÜNNET İSLAM İTİKADI’ nı öğrenmek, sonrada orada belirtilen İMAN ESALARINA; Hiçbir şüphe ve tereddüt etmeden, çok sağlam ve kuvvetli bir şekilde inanıp İMAN etmektir. Bir kişi ancak Bu şekilde, İMAN EDEREK, İslam dinine girip MÜSLÜMAN olabilir. Bunun dışında sadece, Müslüman bir anne ve babadan dünyaya gelmekle veya Müslüman bir yerde yaşamakla, bir insan kendiliğinden Müslüman olamaz.

Dost doğru Ehli Sünnet İslam İtikadını, Muteber din âlimlerimizin yazdığı İLMİHAL kitaplarından öğrenebiliriz. Yalnız burada İman hakkında çok kısa, biraz bilgi vermek istiyorum. İmanın 2 çeşit açıklaması vardır. Birinci: Çok kısa açıklamalı, İCMALİ İMAN. İkincisi: Geniş açıklamalı, TEFSİLİ İMANDİR.

İCMALİ İMAN: En kısa açıklamalı İman demektir. Tek bir cümledir. Buna, Kelime-i Tevhid de denir. İmanın en kısa açıklaması olduğu için, Her Müslüman bilmesi ve inanması gerekir. Okunuşu: "La İlahe İllallah, Muhammedün Resulüllah." Anlamı ise: "ALLAH' tan başka hiçbir İlah yoktur. (İlah olarak sadece, illede) ALLAH vardır. Muhammed (s.a.v.) ALLAH 'ın Resulü yanı Büyük Peygamberi dir."

Kelimeyi Tevhid, her ne kadar İslam dairesinin giriş kapısı olan İMAN’ in en kısa ifadesi olmakla birlikte, bir kişi İslam dinine tam girmek için bunun yanında; birde bu sözlerin şehadet (çok kuvvetli bir şekilde inanmak) şeklindeki ifadesi vardır. Buna da Kelime-i Şehadet diyoruz. Kelimeyi Şehadetin okunuşu: "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve resûlü" Anlamı: "Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka hiçbir İlâh yoktur, ve yine şahitlik ederim ki Muhammed, Muhammed (s.a.v.) ALLAH 'ın yanı Büyük Peygamberi dir." Kelimeyi Şehadet aynı zaman İslamin 5 büyük şartından, olmazsa olmaz olan ilk şartıdır.

            Buraya kadar olan açıklamalardan açıkça anlaşıldığı gibi; Kelimeyi tevhid ve Kelimeyi Şehadet, İmanın ve İslam’ in yanı MÜSLÜMANLİĞİN ilk şartıdır. Bu sebeple bir kişi; Bu iki mübarek kelimeye samimiyetle, kalbiyle tastık edip, inanması ve ömründe en az bir defa, diliyle söyleyip ikrar etmesi, FARZI AYN yanı “İLAHİ BİR ŞARTTİR.”

KÜFÜR VE ŞİRK: İslam dinine giriş kapısı olan İmanın zıddı Küfür ve Şirktir. KÜFÜR bildiğimiz anlamda sövmek değil, İNANMAMAK veya İNACINI KAYİP ETMEKTİR. Kelime anlamı “ortak” demek olan ŞİRK ise, inandığı halde; ALLAH’ a Zatinde veya sıfatlarında ortak koşmaktır. Yahut noksanlıktan münezzeh olan yüce Rabbimiz için, haşa noksanlık, eksiklik vb. şeyler düşünmektir. Küfür veya Şirk bir Müslümanı dinden imandan çıkarır. Bu sebeple, Müslüman olmak kadar, imanımızı korumakta çok önemlidir. Bunun içindir ki eski değerli alimlerimiz bile, dualarında sık sık; “Yarabbi Küfürden şirkten sana sığınırım. Sen bizlere İman selameti ver” diye dua ederlerdi. Biz de her fırsatta bu ve benzeri şekilde dua etmeliyiz.

TAFSİLİ İMAN veya İMANIN ŞARTLARI: Yukarıda Kelime-i tevhidin açıklamasında çok kısa olarak anlatılan, İmanın şartlarının detaylı açıklamalı şekline; Tafsilatlı yanı geniş açıklamalı anlamında TAFSİLİ İMAN veya başka bir ifadeyle; İMANIN ŞARTLARI diyoruz. Bir Kişi Kelimeyi tevhidi Büyük bir samimiyetle, kalbiyle tastık edip, diliyle ikrar ettikten sonra; İmanın daha açıklamalı şekli olan; TAFSİLİ İMANI, yanı İMANIN ŞARTLARINI da öğrenip inanması lazımdır. Tafsili İman olan, İMANIN ŞARTLARI 6 dir. Bunlar sırasıyla şunlardır:

1- ALLAH’ İMAN: Yüce ALLAH vardır ve birdir. Zatında, sıfatlarında ve fiillerinde; Eşi, benzeri ortağı veya yardımcısı yoktur. Bilip bilmediğimiz her şeyi sadece o yaratmıştır. Ondan gayrı bir İlah, rab, halik-yaratıcı ve benzeri mabud yoktur. Akıllar onun zatini tasavvur edemez. Onun için ALLAH’ ın zatini düşünmek küfürdür. Yanı insanı dinden çıkarır; Çünkü O hiçbir şeye benzemez. O sebeple yüce Rabbimizin zatini değil, sıfatlarını, düşünüp imanımızı daha da güçlendirip sağlamlaştırmalıyız.

ALLAH Her şeyi bilir, her şeyi görür ve işitir. Hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey ona muhtaçtır. Mekândan ve her türlü noksanlıktan münezzehtir. Bu sebeple, haşa “yukarda ALLAH var” denmez. Lütfen dili böyle alışanlar, kendilerini düzeltsinler. Hiçbir şey Onun için imkânsız değildir. Çünkü ALLAH’ hu Teâlâ “KADRI MUTLAKTİR.” Her şeye gücü yeter, Hiçbir şey onun gücü ve iradesi dışına çıkamaz…

Ayrıca Hristiyanların inandıkları gibi, ALLAH için; haşa Baba, oğul ve benzeri şeyler düşünülemez ve söylenemez. Zira bu ve benzeri özellikler, ALLAH’ ın yarattıkları için geçerlidir. Hâlbuki ALLAH’ in zati sıfatlarından biri de, Onun yaratıklarına benzememesidir.

            Yegâne Rabbimiz Yüce ALLAH’ a inanacağız ama kafamıza göre değil. Yukarıda ana hatlarıyla anlatmaya çalıştığım gibi, dost doğru İSLAM İNANCINA yanı EHLİSÜNNET İTİKADINA göre inanıp iman etmeliyiz. Zira EHLİSÜNNET: İslam dinini; Peygamberimizin sahabesine anlattığı gibi, dost doğru şekilde hiç bozulmadan bu günlere gelmesini sağlayan, Muteber Âlimlerimizin oluşturduğu İlmiye gurubudur.

Zaten oldukça uzun olan bu yazıyı daha uzatmamak için,   şimdilik burada son vermek istiyorum. Sonraki yazıda kaldığımız yerden, İman esaslarının 2. Olan Meleklere imandan devam ederiz İnşallah. Hoşça kalın. ALLAH’ a emanet olun.