Aslında hiç keyfim yok,  yazmak istemiyorum bu hafta sizlere… Onlarca gazete ve dergi var, yüzlerce insan her gün yazıyorlar, fikirlerini okuyucularıyla paylaşıyorlar. Kimisini beğeniyor, kimisine öfke kusuyoruz yazdıkları nedeniyle. Bir o kadarda televizyon kanalı var ve her akşam yazarı, çizeri, akademisyeni yorumlarıyla evlerimize konuk oluyorlar.

Ülke meseleleriyle ne kadar ilgiliysek, yazılan ve konuşulan konular o oranda ilgimiz çekmekte haliyle… Magazin, spor, diziler günlük yaşantımızda hayli yer tutmakta. Bu koşuşturma içinde, bende sizlerle dilimin döndüğünce duygularımı ve fikirlerimi paylaşma noktasında oldum uzunca bir süre… Gündemi tayini eden konular üzerindeki yazdıklarımı, o günkü ruh halimin etkisiyle de yazdım zaman zaman… Katıldıklarınız oldu katılmadıklarınızda. Özellikle siyasi içerikli yazılarım, sizler açısından kabul ya da ret noktasında, daha çok irdelendiğini düşündüm.

Bu ülkede yaşayan hepimizin, mutlaka söyleyecek çok şey var, bundan eminim. Önemli olanın neyi nasıl söylediğimizden ziyade nasıl yaşadığımızla ilgili olduğudur. Benim bu sayfada sizinle de paylaştığım fikirlerim yazana kadar benim ama yazdıktan sonra, beğenseniz de beğenmeseniz de hepimizindir artık. Her gün onlarca yazarın yazdığı yazıları gibi…

Benim bu hafta sizlerle paylaşmak için aradığım resmi bulamadığım ya da bulduğum resimlerin ruhumu tatmin etmediğinden dolayı debelenip durduğumdan böyle bir yazı ortaya çıktı. Şimdi diyebilirsiniz, ülkemizin onca meselesi varken yazı yazmak için insan debelenir durur mu diye? Beni mazur görün diyeceğim o zaman sizlere sevgili dostlarım!

Bir Rize atasözünde; ormanın ezeli dilsizliğine karşı derenin öyle iniltileri vardır ki insana bütün bütün hüzün verir der… İşte iniltiler yumağı haline gelen meselelerimiz var ve maalesef çözüm ortaya koyması gereken iradeden mahrum bir şekilde ülkemizde hayat kısır bir döngüye dönmüş durumda…

Unutmadan şunu da söylemeliyim… Yazdığım yazılara yolladığınız yorumları en ince ayrıntısına kadar okuyup değerlendiriyorum… Sizlerin yorumları bana yol gösteriyor da ayni zamanda…

Yazıya başlarken, keyfim yok yazmak istemiyorum demiştim… Ama gördünüz işte size karşı sorumluluğumu yerine getirmek için yalan da olsa bir şeyler karalamışım. Bu yazımı da “ denize atılmış bir yazı “ olarak kabul etmenizi istirham ediyorum…

Allaha emanet olun. Görüşmek dileğiyle…