Mayıs ayı geldi… Biliyorsunuz mayıs ayı yayla hazırlıklarının başladığı o tatlı heyecanların adıdır, bizim oralarda. Şimdi bir an için o güzel tadına doyamadığımız yayla hazırlıklarının olduğu günlere gidelim hep beraber…

Günler önceden başlayan koşuşturmanın tek bir amacı vardı… Yaylaya gideceğimiz günün sabahı hiçbir eksik ve gediğin olmaması noktasında. Bu hazırlık safhasında neler yapmazdık ki. Örneğin bizim evdeki telaşın önceliği, bu sene çoban olarak kimin yâda kimlerin gideceği konusuydu. Malum bizim evdeki çocuklardan her biri şehrin okulun yâda köyün stresinden uzaklaşmak, yaylanın keyfini sürmek için çoban olmaya talipti. Çobanı belirlemek için çok çöp çektiğimi bilirim ben. Bu çobanlık meselesi çok önemli idi, zira seçilen çobanın özelliğine göre yayla hazırlıkları şekillenirdi.

Daha sonra ki aşamada ineklerin “çernakları” alınacak ve onlar boyunlarına akşamdan takılacaktı. Bizim ahırda ğoper  destegül isimli bir ineğe takılırdı, çünkü o öncüydü bizim ahırda!

Yiyecek, içecek ve giyecekler günler önceden torbalara yâda çuvallara yerleştirilirdi. Rahmetli Ayşe Halam beş ay kalacağı yayla için ilaçlarını çoktan hazırlamış olurdu bile.

En nihayetinde, nalını, semerini, süslü alınlıklarını hazırladığımız katırlarla bir şölen havasında geçecek yayla göçüne hazır olacaktık.

Yeni nesil bilmez, sabah şafak sökmeden ahırlardan çıkan ineklerin havayı koklayarak, yayla yolculuğunu başladığını hissetmelerini. Biz ilk önce “çağçöre”  gittiğimiz için, güneşin ilk ışıklarını “ şarinçor “ da karşıladığımız çok olmuştur.

Burada bir hatıramı anlatmak istiyorum. Hayatımın ilk sigara paketini taşımaya başlamıştım. O yıl çoban bendim ve dört pakette uzun samsun almış, onları çoraplarıma koymuştum. Gel gör ki ,  “desikanın “ köprüsüne geldiğimizde, köprünün dere tarafından yok edildiğini görmüştük. Beni bir telaş aldı. Çünkü dereye girip öyle karşıya geçecektik ve benim çoraplarda dört paket sigara vardı. Muhammet (Rojon)  amcam da beraberdi ve sigaram olduğunu bilmemeliydi. Hemen geçiş yerinden 50 metre yukarı çıkarak, paketleri karşı tarafa attım. Tekrar aşağıya gelerek, çorapları çıkarıp karşı tarafa geçebildim. Geçtikten sonra, sigaraları almaya gittiğim de bir paket sigaranın dere tarafından yutulduğunu gördüğüm de çok üzülmüştüm.

 Şimdi bunları niye yazdım diye düşünecek olanlar olabilir. Evet, ben geçmişte yaşadıklarına sürekli atıfta bulunmamın tek nedeni var dostlarım… Geçmişi olmayanın geleceği de olamaz. Her şeyimizi kaybetmek üzereyiz, çok bireysel olduk ve bu konudaki üzüntümü sizlerle paylaşmak istedim. O kadar ki aylardır bu sitede yazı yazıyorum, benim köyümden bir Allahın kulu ne bir yazı, ne bir yorumla bu siteye katkı sağlamıyor. Bunun izahı nedir Allah aşkına söyler misiniz bana. Bütün köylülerime buradan sitemlerimi yolluyorum.

 Bu yazıyı da denize atılmış bir çiçek olarak kabul edin. Hepinizi Allaha emanet ediyorum.

  [email protected]