İnsanoğlu gayreti sayesin de görevinin üstesinden gelerek başarılı olursa hiç kimse bu duruma şaşmayacak bilakis alkışlayıp taktır edecektir…

Bu durum,insanı doğru yoldan ayıran şeyin objektif tecrübelerimiz değil,olayları değerlendiriş ve muhakeme ediş tarzımız,fikirlerimiz ve hayata nerden baktığımızla ilgilidir….

İşte insanın ve hayatının ve bakış açısının en büyük yanlışları burada söz konusudur!...
İnsanın bakış açısı yanlışsa; olaylar ve meydan gelen hataların zincirleme sürüp gittiğini görebilmek o kadar zor da değildir…

İnsanın ya da yazımın konusu olan “hükümet edenlerin hatalarını” anlamak için sağlıklı bir bakış açısına ve vicdanlı bir yüreğe sahip olmak gerekir!...

Bugün hükümet eliyle ülkemizde hayat bulan hadiselerin temel amacı ; kişilerin üstünlüklerini kabul ettirmek için sürekli geçmişi karalayıp insanlar üzerinde korku tesis ederek dolambaçlı yollardan hedeflerine ulaşmanın çabası içinde olmalarıdır!...

Bu durumu kolaylaştıran geniş halk kitleleridir ve bu halın  en belirgin özelliği şudur.

Maalesef itaatkarlığa alışmış,hiçbir toplumsal derdi olmayan “ver yiyim ört yatıyım “ mantığı içerisin de ,birilerinin söyledikleri ve yaptıkları yanlışların peşine düşen “köle ruhlu insanlar” olmamızdır!...

Bu inciten ifadeyi üzülerek ve bilerek kullandım! 
Ne yapalım ki, insanımız artık kendi sözlerinin ve düşüncelerinin bir anlam ifade etmediğine kendisini ikna etmiş!

Varsa yoksa,oy verdiği partinin,bağlı bulunduğu cemaatin veya gurubun veya çalıştığı iş yerin de patronun, söz ve eylemleri daha değerli ve önemlidir onun için!...

Şimdi; buraya kadar yazdıklarımı müşahhas hale getirmek de benim size karşı vicdanı borcumdur!

Ben öteden beri insanın bir başkasına kayıtsız şartsız teslim olmasının, o kişiyi şahsiyetsiz hale getireceğine inanmışımdır!

Son günlerde kamuoyunu meşgul eden “MIT Müsteşarı olayı” birde bu açıdan irdelenmeyi hak ediyor kanımca!...
Bugün iktidarda bulunan siyasi irade, Cumhuriyetin ilk döneminden kendi iktidarına gelene kadar sürekli “özel mahkemelerin “ hukuk ve adaletten uzak uygulamalar yaparak; şapka kanunu,Dersim olayları,tecrit de yaşananlar,1960 ihtilalin de (Merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarını yargılayıp asan Yassı Ada Mahkemelerini hangi vicdan kabul edebilir ki!) olup bitenler gibi doğrusunu isterseniz benim de hak vermediğim bir sürü kötü uygulamaları dillerine dolayarak eleştirmişlerdi….

Bugün ise siyasi iktidar eleştirdiği ne kadar çok hukuksuz ve haksız uygulamalar varsa,kendi bakış açısıyla yeniden bu yanlış uygulamaları hayata geçirmenin çabası içinde olmuştur! Bunda da eski uygulamaları aratmayan oranda başarılı da olmuştur-olmaktadır!...

Silivri de kurulan özel mahkemeler anlatmak istediğim garabete en tipik örnektir!

Dün eleştirdikleri ne varsa bugün kendi iktidarlarında hayat buluyor derken kastımın ne olduğunu anlatabilmişim sanıyorum!... 

Öyle ki; Genel Kurmay eski Başkanı bu kurulan özel mahkemeler marifetiyle ifadeye çağrılırken,hukuk ve demokrasinin erdemlerinden dem vuran malum zihniyet,söz konusu MIT Müsteşarı olunca “olmaz böyle şey,inanamıyoruz” diyerek “erdem “ dediğimiz o şeyi ayaklar altına almaktan çekinmemişlerdir!

Üstelik, atadıkları bürokratın savcılık iddianamesinde geçen ifadeleri yenilir yutulur cinsten olmamasına rağmen “özel yasa” çıkararak iktidarın koruması altına da girebilmektedir adı geçen şahıs! 

Ya Sayın Başbakanın,”seçilmişleri atanmışlara yem etmem” demesine ne demeli! Yani seçilmiş olmak iktidarın seçtikleriyse pekala bu ülkenin üniversitelerin de okuyup kendilerini yetiştiren bürokratlar, seçilmiş diye, mesela hukuki anlamda da olsa atadıkları bürokrata her hangi bir yargı tasarrufunda bulunamayacaklarmıdır? 

Hem seçilmiş kişiler,milletvekilleri,belediye başkanları,il genel meclisi v.b gibi halkın oyuyla iş başına gelenler değimliydi? Ne yanı iktidarın kendisine bağlı atadıkları bürokratlarda bundan sonra seçilmiş kategorisinde mı olacaklar? 

Ve son günlerde bir kaşık suda fırtına çıkaranlar bilmelidir ki; bu olay da iktidar cemaat kavgası diye bir şey yoktur sadece hedef şaşırtarak hayata geçirmeye çabaladıkları gerçekler vardır!

Sızlanıp durdukları,kendilerini acındırdıkları,çektikleri sıkıntıları “din üzerinden “ pazarlayanların gelmiş olduğu bu nokta, en hafif tabiriyle “iki yüzlülük “ değilse nedir sorarım size Allah aşkına?!

Siyası iktidar ve ona bu hakkı verenler, toplumsal vicdanımızı ve gelecek umudumuzu yerle bir ettiklerinin farkında bile değiller!

Ve bu olup bitenler, ferdi açıdan her defasında da belirttiğim gibi, yine kuvvetliye karşı takındığımız şahsiyetsiz duruşu da  resmetmektedir!.... 

Görüşmek üzere,Allah’a emanet olunuz…