Aileye yeni bir bireyin katılacak olması, minik bir bebek haberi, müjdedir çoğu aile için. Sevincin yanı sıra bir telaş da başlar. “Nasıl büyüteceğim?” diye. Önceki yazımda çocuk gelişimi ve yetiştirmeyle ilgili geçmişten günümüze geçen süreçte yapılan araştırmalara, ortaya konan teorilere, değişen ölçütlere kısaca değinmiştim. Bu kadar değişkenin içerisinde anne baba olma heyecanı yaşayan ebeveyn ne yapacak peki?

Mutlu haberden sonra ilk yapılanlardan biri doktor seçimidir, hamilelik boyunca bebeği izleyebilmek için. Doktor seçiminde doktor ve ebeveyn arasında da güven bağı oluşumu önemlidir. Tavsiyeler alınır çevreden, internetten yorumlar okunur. Kimi   için doktorun mezun olduğu, uzmanlığını aldığı okul, deneyimleri önemlidir. Kimi fotoğrafına, kimi yaşına bakar. Kimi çok daha fazla ayrıntı öğrenmek ister. Eğer çok kaygılıysanız, ayrıntılar sizin için çok daha önemlidir. Aileden duyulan doğum hikayeleri de etkendir bu kaygıda. Genetik faktörler önemli olsa da, her yeni hamileliğin yeni bir öykü olduğunu unutmayalım. Çok ayrıntıya dalıp boğulmayalım.

Çocuğun doğumundan sonra artık çocuk için doktor seçilecektir ve bu seçim aşaması da benzer şekilde yapılır. Önerilerini, yönlendirmelerini yapabileceğiniz doktoru seçin. Çok ayrıntılı kontrolleri yaptıramayacaksanız, bu ayrıntılar sizin kaygınızı artırıyorsa doktorunuzla bunları da konuşun. Çocuğunuzla ilgili size önerdiklerini yapamayacaksanız ve yapmadıklarınızla ilgili yanlış bilgiler verecekseniz süreç sekteye uğrayacaktır. 

Çocuğun yetiştirme sürecinde anne baba arasındaki tutum farkları da soruna sebep olacaktır. Bu nedenle önce anne babanın birlikte karar alması önemlidir. Biri çok otoriter davranırken, diğeri çocuğa sınır çizmezse tutarsız bir ortamda yetişen çocuk, anne, babaya farklı davranmayı öğrenir. Çocuğun kişiliğinin gelişimi bu tutarsız ortamda olumsuz etkilenir. Doktordan, pedagogdan önce anne-babanın birlikte karar vermesi daha önemli olacaktır.

Kimi ebeveyn çocuğunun fiziksel gelişimine daha çok odaklanır. Aslında kendi hikayelerimiz de önem taşır burada. Yeme problemi olan ebeveyn, çocukluğundaki fiziksel gelişimi yetersiz bulan ebeveyn buna daha çok odaklanabilir. Kimi ebeveyn de kendi sorun yaşadığı için ailesinin baskısının sıkıntısını hatırladığı için çocuğun beslenmesinin önemsememeye çalışır, fakat bir şekilde de takip eder. Çocukluğunda ilgisizlikten şikayet eden, çocuğuna daha çok ilgi gösterebilir. Hatta otoriter aileden geldiği için sorunlar yaşadığını düşünen ebeveyn olunca daha serbest, çocuk merkezli bir tutum sergileyebilir. Büyük bir kısımsa farkında olmadan kendini yetiştirenler gibi davranır. Yeni bir davranış sergilerken, daha önce yapmadığımız bir şeyse, ilk aklımıza gelen çocukluktaki kendi deneyimimizdir. “Bu durumda annem, babam ne yapardı?” der, cevabı da uygulamaya çalışırız.

Çocuk yetiştirme için kitaplar, yazılan makaleler, öneriler okuduğunuzda birbiriyle çelişenleri görebilirsiniz. Kimi çocuğunuzu dinleyin, cezalandırmayın, bağ kurun diyebilir. Kimi de kurallar koyun, uymazsa cezalar verin de diyebilir. Kimi çocuğunuzla aynı odada yatın 1 yaşa kadar derken, kimi 6 aylıktan itibaren ayrı oda önerebilir. Aslında okuduğunuzda size daha yakın gelen, sizin kişilik özelliklerinizle de ilgili. Yapabileceklerinizi, yapamayacaklarınızı düşünün. Okuduğunuz yazar iyi bir uzman, çok başarılı olabilir fakat uygulayamıyor ve tutarsız davranıyorsanız çocuğunuza daha çok zarar verebilirsiniz. Çocuğunuza tutarlı davranmak her zaman daha doğru olacaktır. Uyguladığınız yöntemin başarısız olduğunu düşünüyorsanız değiştirebilirseniz de. Destek aldığınız doktorunuzun, pedagogun önerilerini yerine getiremiyorsanız başarısız bir süreç olacaktır. Kendinizi yaptıklarınızı, yapabileceklerinizi de düşünün. 

Doğum sonrası depresyonu geçiren annelere destek olunması da önemli. Yapamadıkları için kendini suçlamak yerine, çocuğuna gösterebildiği ilginin çok daha önemli olabileceğini ve anneyle çocuğun bağ kurabilmeyi başarmasının sonraki yaşantıdaki değerini unutmamak gerekir. 
Mutlu ailelerde, mutlu çocuklar yetiştirebilmek çoğumuzun özlemi. Şartlar her zaman buna elvermeyebilir. Sorumluluk duygusu sizin çabanızda etkin. Sorumluluk duygusunu abartıp, kendinizi, ailenizi, çocuğunuzu çok yıpratmayın. Sorumluluktan da kaçıp çocuğunuzu da heba etmeyin. Arada durup, yaptıklarınızı gözlemleyin ve yolunuza devam edin.