Dr. Ali Rıza SAKLI

         Türk çaycılığında iki temel yaklaşım mevcuttur. Bu yaklaşımlar; ziraatçı yaklaşımı ve iktisatçı yaklaşımı olarak ifade edilebilir. Sektörün her iki yaklaşıma da ihtiyacı olduğunu, uyumlu bir kombinasyonla iki yaklaşımın bir arada var olması gerektiğini ifade etmek gerekir.

         Zihni Derin önderliğinde 1924’ten 1927’ye kadar yapılan çalışmalar, Rize’de çay yetişebileceğini ispata yönelik ziraatçı çabalarıydı. Bu çabalar, ekonomik yaklaşımlarla desteklenmediği için, Zihni Derin 1927’de Rize’den ayrılarak öğretmenlik görevi yapmaya başladı ve çaycılık faaliyetlerine ara verildi.

         1936 yılında, zamanın Tarım Bakanı’nın Rize ziyareti ile başlayan süreç, iktisatçı yaklaşımının devreye sokulmasıdır. Ziraî ekonomi profesörü Şevket Raşit Hatipoğlu’nun, çay konusunu araştırmakla görevlendirilmesi, onun “Çay İktisadiyatı” adlı eserini kaleme alması ve oradaki önerilerin uygulamaya konulması ile çayda yeni bir dönem başlamıştır. Bu araştırma, bütünüyle çayın ekonomik anlamda üretilmesi, işlenmesi ve pazarlanması konularını ele almış ve çayın ülkemize yerleşmesinde çok önemli bir işlev görmüştür.

         Türk çayının üç büyük önderi vardır. Bunlar; Ali Rıza Erten, Zihni Derin ve Şevket Raşit Hatipoğlu’dur. Bu üç kişiden herhangi birinin olmaması halinde, Türkiye’de çay tarımı yapmak mümkün olmayacaktı.

         Çaycılık tarihimize önemli bir yıl olan 1984’te, çayla ilgili önemli bir karar alınmış ve sonraki yıldan itibaren çayda özel sektör faaliyetlerine izin verilmiştir. Alınan bu karar daha sonra sektörde çok büyük sarsıntıların yaşanmasına yol açmıştır. Özel sektör tarafından kurulan 300’den fazla irili ufaklı fabrikadan 150’ye yakını kapanmıştır. Her kapanan fabrika ile birlikte, bölge insanının zar-zor bir araya getirdiği sermayeleri heba olduğu gibi, üreticilerin yaş çay bedelleri de fabrikalarla birlikte batmıştır. Halen, sektördeki özel sektör işletmelerinin bir kısmı, 1-2 yıl gibi çok uzun vadeli yaş çay bedeli ödemeleri yapabilmekte veya yaş çaya karşılık kuru çay vermektedir.

         1984’le birlikte başlayan süreçte, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Çaykur) çay konusunda Hükümete gerektiği gibi kılavuzluk yapamamıştır. Dünya çaycılığının iyi bilinmemesinden kaynaklanan sebeplerle, çayda özel sektöre izin verilmesi ile birlikte, bu kesimin sorunları ile ilgilenebilecek bir çay kurulu ve yeni kurulan fabrikaların çaylarını satabilecekleri bir çay borsasının kurulması sağlanamamıştır. Çaykur’daki bu yetersizliğin sebebi, bu dönemde ziraatçı yaklaşımın Çaykur’a hâkim olması gibi görünmektedir. !980’den sonra Çaykur’u bir süre yöneten makine mühendisi Yılmaz Telatar dışında, Çaykur Genel Müdürlerinin hemen tamamının ziraat mühendisi olduğunu unutmamak gerekir.

         Sektörel yapıyı dikkate almayan, başarılı bir çaycılık faaliyeti için gerekli ekonomik koşulları önemsemeyen bir anlayış, çaycılığımızın içinde bulunduğu sorunları elbette çözemeyecektir. Nitekim çay sektörü halen 5 maddelik bir Çay Kanunu ile yönetilmekte, sektördeki başıboşluk önce sektörün en zayıfı olan çay üreticisini zora sokmakta, sonra da sektördeki diğer aktörler bu durumdan zarar görmektedir.

         Halen Türk çay sektöründe çay kurulu ve çay borsası kurulmamıştır. Bu iki kurumun işlevlerini yerine getirecek başka kurum ve kuruluşlar da ortaya çıkmamıştır. Bu eksikliği giderebilecek bir çalışma olan Çay Kanunu Tasarısı çalışmaları, kamuoyunda gerektiği gibi ele alınmamış ve rafa kaldırılmıştır. Çay sektörü üzerinde kafa yorarken;  kişisel menfaatler bir tarafa bırakılmalı, sektörün bir kesimi değil tamamı için en iyinin ne olduğu düşünülmeli ve ona göre hareket edilmelidir.

         Türk çaycılığında, halen ziraatçı yaklaşımı ile yapılması gereken çok şeyler vardır. Bunlar; çay türünün güçlü klonlarla geliştirilmesi, çaylıkların yenilenmesi, nitelikli yaş çay üretiminin sağlanması, çayın standartlara uygun biçimde işlenmesi gibi, daha çok tarım alanları ile ilgili konulardır. Ancak, sektörün ana sorunu nitelikli bir sektörel yapıya kavuşturulması ve sektördeki her kesimin yararına olacak ekonomik altyapının kurulmasıdır. Bu ise iktisatçı yaklaşımının öne geçmesini gerektirmektedir.

Türk çaycılığının varlığını devam ettirmesi, hem kalite ve maliyet yönüyle hem de piyasa mekanizmalarına uyum yönüyle başarılı çalışmalar yapılmasını gerektirmektedir. Bu çalışmalar ise, iktisatçı yaklaşımının devreye sokulmasını gerekli kılmaktadır. Bu sebeple, hem ziraatçı hem de iktisatçı yaklaşımlarının çay sektörüne katkı yapmaları sağlanmalıdır.