Dünden bugüne değişmeyen kanaatim, bütün namuslu insanların hakkın ve adil olanın yanında, nerde, hangi şart altında olurlarsa olsunlar bulunması yönündedir…
Bu tespit ve kanaatim genel bir ahlakı kuraldır. Namuslu insanlar batılı yanı doğru olmayanı savunacak durumda olmazlar,olmamalıdırlar!...

Bu tespitten sonra asıl anlatmak istediklerimi cümlelere dökebilirim artık!...
Teyze oğlu Cemal Toplak kardeşimle İzmir Hisar önün de bir kafe de oturup çay içelim dedik…
Yan masaya dört kişi geldi oturdu. Yüksek sesle konuşmaya başladılar. Etrafta ki insanlara aldırmadan her dakika ses tonlarını yükselterek hararetli bir şekilde konuşuyorlar ve ağızlarından en galiz küfürlerde çıkıyordu!

Doğal olarak konuşmalara şahit olduk…
Bir tanesi şöyle diyordu… Bunlar(polisleri kast ediyor) bizim mahalleye geldikleri zaman davranışları burada olduğu gibi değil. Kimlik soracaksalar,beyefendi kimliğini rica edebilirmiyim? Ya da arama yapacaksalar ,arabadan inermisiniz? gibi nezaketli cümlelerle hitap ediyorlar. Hele bir efendi davranmasınlar da görsünler günlerini!...Üstelik etrafında oturan insanlara aldırmadan ve ukalaca bir kibir içerisindeydiler bu konuşmayı yaparlarken.Etrafta oturan biz dahil sadece dinliyorduk bu hakaret içeren konuşmaları!...

Düşündük orada..İzmir’in göbeğinde,umuma açık alanlarda bu kadar fütursuzca ve ahlaksızca devlet otoritesine(yanı işini yapan güvenlik görevlilerine) karşı çıkan insanlar ve onları aşağılar şekilde değerlendirmeye tabi tutanlar,Doğuda ki illerimizde nasıl davranırlar! Bunları düşünmek bile insana ne büyük ızdırap veriyor…Orda görev yapan,halkın güvenliğinden sorumlu olanlar kim bilir neler yaşıyorlar!...Hatırlarsanız,Diyarbakır da DTP’li bir milletvekili, polis amirine nasıl tokat atmıştı ve bir iki cılız kınamayla geçiştirilmişti!...

Sohbet uzun, ben size kısaltarak anlatmaya çalıştım. Bu ve buna benzer sohbet ve davranışlara artık her yerde rastlamak her birimiz için olağan sayılmaya başlandı!...
Teyze oğlu Ak Partili…

Tayyip Erdoğan’ı çok seviyor. Bu konuşmadan o kadar muzdarip oldu ki, bana,Abi Tayyip Bey çok güzel işlere imza attı ama ben İzmirliyim.Bura da doğup büyüdüm.Bu son yıllara kadar böyle şeyler hiç duymazdık ne oldu bu son senelerde!?

Ben teyze oğluna dilimin döndüğünce bu durumun nedenlerini anlatmaya çalıştım. Tatmin oldu mu bilmem ama sizlerle de paylaşmak isterim geldiğimiz noktanın vahametini!...

Bu konuda ki söyleyeceklerim hüküm değil sonuçtur önce bunu belirtmem de fayda var…
Açılım gününden bugüne kadar geçen süre içerisinde ki olaylara bakarsak ne demek istediğim daha iyi anlaşırlı sanıyorum…

Daha önce sizlerle paylaştığım gibi…
İktidarın alt yapıdan mahrum, doğru hazırlanmamış(bana göre yanlış) açılım politikası sonucu,bölücüler önce Doğu illerimizde daha sonrada büyük şehirlerimizde her gün ayaklanma provaları yaparak devleti zaafa düşürmenin çabası içerisinde olmuşlardır…
Bu olup bitenlere “özgürlük kılıfı” uyduran iktidar ve yandaşları,bu duruma karşı çıkan insanları “ırkçılık” ve “özgürlük düşmanı”  suçlamaları yaparak bölücülerin ekmeğine yağ sürmüşlerdir!...

İdare edenlerle aymazlık yapanlar arasında adı konulmayan bir mutabakatın olduğuna inananların sayısı artarken,idare edenlere oy verenlerin bu olup bitenler karşısında “iktidarın bir bildiği var” inancından hiçbir eksilme olmamaktadır!..
Maalesef bu durum ülkemizin birliği dirliği açısından hiç de iyi gözükmemesine rağmen,bu gidişi de durdurmak şu dönemde mümkün de görünmemektedir…
…Ve ne hazındır ki bu kahredici durum karşısına çıkanlarda sele kapılmış bir saman çöpü gibi sürüklenerek hak etmedikleri söz ve davranışlara muhatap olmaktadırlar!..

Yapılacak iş nedir diye kendi kendime soruyor ama bir cevap da alamıyorum!
Ya bu gidişi oluruna bırakacak,sessizce bir kenara çekileceğiz yada tarihi tecrübelerimize müracaat ederek bu yaşanılan “fetret devresini” ,devletin adıl otoritesi ve adaletli hukuk anlayışına yükselterek ,idealist bir gençlik yetiştirip yarınımızı teminat altına alacağız!
Kısaca, insanımıza yol-su-elektrik alt yapı hizmetleri yapıyoruz diyenlerin,sadece bu argümanlarla yani insanın madde ile doymayacağını artık anlaması gerekmektedir!..
Olayın bu yönünü teğet geçerek ne kalkınmamız gerçek anlamda hayat bulacak nede insanımız bu güzel ülkede huzur bulacaktır…

Hükümet, “demokratik açılım “adını verdiği” bu sürecin sonucun da, ,“özgür Kürdistan”’diye ülkeyi kan gölüne çevireceklerin olabileceğini düşünememiş,inişli çıkışlı siyaset üretmeye başlayarak bölücülerin ekmeğine yağ sürmüştür!...

Bir tarafımız sanki kırık dökük gibi! Giriş cümlemde ifade ettiğim gibi,namuslu ve hakperest insanlara çok büyük işler düşmektedir…
Kardeşlik edebiyatı yazımda ifade etmeye çalıştığım gibi; bir tarafımızda cehennemler kaynıyor,diğer tarafımız da cennete açık kapılarımız bizi çağırıyor…Önemli olan bizi biz yapan değerlerimize sarılmak,ülkemizde birilerinin yapmaya çalıştığı ikiliğe mani olarak “gönül gözümüzü” daima açık tutmamızdır!...

Sonuç olarak, o gün orda yaşadığımız, içimizi burkan o sohbetin asıl müsebbibi o kişiler değildir!

Hasılı kelam; bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olmanın haysiyeti ve sorumluluğundan bihaber yaşayanların kalplerinde ki nefretin asil sahibi kim ve kimlerdir? 
Bu soruyu hepinizin idrakine soruyor ve vicdanınızda cevaplamanızı istiyorum!?

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…