Yeşili mavi ile buluşturan doğası, tarihi kaleleri, evleri, şelaleleri ve yemeklerinin yanı sıra geniş kültürel çeşitliliği ve zengin gastronomi mutfağı ile çok önemli şehirlerimizden birisi olan Rize'de GastroRize Günleri nedeniyle doğanın kucağında, yerel lezzetler eşliğinde üç gün geçirdik.

Rize’de ilk durağımız, Çaymer (Rize Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi) Üretim Tesisi’ydi buradaki workshop’larda çay hakkında bilgi aldık ve yeşil çay yapımını izledik. Daha sonra üretilen farklı çayları tattık.

2018 yılında faaliyete geçen Rize Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÇAYMER) Projesi, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse ediliyor. Projenin genel amacı, Rize ve civarında yoğunlaşmış olan çay sektörünün rekabet gücünü ve üretim kalitesini artırmak, çay üreticisi KOBİ’lerin faydalanabileceği ortak AR-GE, inovasyon ve iş geliştirme alt yapısının güçlendirilmesi. Merkezde; pilot çay üretim tesisi, paketleme tesisi, laboratuvar dahil idari bina, tamamlayıcı çevre düzenlemeleri, çayhane bileşenleri Rize Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi şemsiyesi altında hizmet veriyor. Bize sundukları siyah çay, yeşil ve oolong çay üretimi yapıyor.

Çeçeva’da çay hasadı
Nasıl ki Isparta'nın Kuyucak Köyü mor lavantalarıyla ünlüyse dar yollardan neredeyse bir teker dışarıda tırmandığımız Çeçeva Köyü de yemyeşil çay tarlalarıyla tam fotoğraflık. Köyde, Rize Belediye Başkanı Rahmi Metin’in de katılımıyla sembolik (şu anda zamanı değil) bir çay hasadı da yaptık, ama sırf fotoğraf çektirmek için bile gelmeye değer. Çayla kaplı yamaçlar, uzaktaki başları dumanlı tepelere bakmaya doyum olmuyor.

Lale lokantasında öğle yemeği
Öğle yemeği için tekrar şehre inip Lale Lokantası’na geldik. 1973 yılında Rize’nin Çayeli ilçesinde, Ali Osman Temurci tarafından 4 - 5 masalık mütevazı bir mekân olarak kurulmuş. Bugün, Ömer Temurci, tarafından 400 metrekare alanı, 300 kişilik kapasitesi, 40 kişilik personeliyle hizmete devam ediyor. Kurufasulye, kavurma, pilav (yoğurt eşliğinde) ve sütlaçtan oluşan menümüz gayet lezizdi. Ben, kavurmalı pideyi de tatmak istiyordum, ama nefsime hâkim oldum ve kendimi “bir başka sefere” diye ikna ettim…

Fındıklı Çağlayan Vadisi
Fındıklı Çağlayan Vadisi, saklı cennetlerden biri. Eski ve yöresel adı Abu Viçe olan derin vadi, Kaçkar uzantısı Marsis Dağı’ndan akan hırçın dere sebebiyle Çağlayan adını almış. Köy, tarihi izler barındıran konaklar ve Laz Evleri örnekleriyle tanınıyor. Az rastlayabileceğimiz harika renkleri olan dev ortancalar arasından İnceler Konağı’na ulaştık. Yöredeki Laz Konakları arasında bulunan yapı, kestane ağaçları ve dere taşları ile yapılmış. Her uğrak yerimizde olduğu gibi orada da Rize çaylarımızı yudumlarken çatısı ahşap ve üzeri kiremit kaplı, kafes biçimindeki pencereleri ve tavandaki ahşap ızgaralarıyla, sürekli hava sirkülasyonu sağlayan serenderi inceledik. Rüzgâr geçirecek şekilde yapılmasının en önemli nedeninin, kurutma işleminin sağlıklı olmasını ve sürecin hızlandırılmasını sağlamak olduğunu öğrendik.

Akşam yemeği
Akşam yemeğimiz Kuzey Balık’taydı. Deniz mahsullerinden oluşan menü, kabak tatlısı ile sonuçlandı. Çaylarımızı şehri tepeden seyrederek Dağmaran’da içtik. 2004 yılında Dil ailesi tarafından hizmete açılan tesisin bir tarafı Kaçkar, Verçenik, Ovit Dağları, Handüzü ve Çağrankaya Yaylası, diğer tarafı ise Rize şehir merkezi ve Karadeniz’e kuş bakışı hâkim bir tepe üzerine kurulmuş.

Vakit epey geç olmuştu. Biz de sabah 06.00 uçağına yetişebilmek için çok erken kalmıştık, bu keyifli ve bilgilendirici günün sonunda artık otelimiz Ramada’ya dönmemiz ve biraz dinlenmemiz gerekiyordu.

Editör: HABER MERKEZİ