Hiç kimse “Irmağın getirdiğini dere nasıl götürsün” demesin.

Çünkü bizim memlekette (Rize) küçük su kaynaklarına ‘ırmak’ nispeten daha büyük olanlara ‘dere’ derler. Dolayısıyla küçük ırmakların getirdiğini büyük dereler taşır ve denize götürür.

Normali budur, ama son yıllarda yapılan yanlışlar sebebiyle artık ‘ırmak’ların getirdiğini ‘dere’ler götüremiyor. ‘Küçük’ ırmaklar öyle taşıyor, öyle kabarıyor, öyle ‘enkaz’ taşıyor ki değil dereler; neredeyse denizler de bunları taşıyamayacak.

Lâfı biraz dolaştırdık, şimdi esas meseleye gelelim: 13 Temmuz 2020 Pazartesi günü Çayeli’nin bazı köylerini etkileyen bir fırtına meydana geldi. İkindi vakti başlayan fırtına, Madenli beldesini (Madenköy) ve Ağaran Şelâlesi civarındaki köyleri daha fazla etkilerken bu şelâle sularının da katıldığı Şairler Deresi taşarak bendini aştı. Derenin denize döküldüğü yerler tam anlamıyla çamur deryasına döndü ve neredeyse Çayeli şehir merkezine girişte bulunan ‘Çarşıbaşı’ndaki köprünün üstünden aktı. 

Bir gün önce benzer bir afat Artvin’in bazı ilçelerinde yaşanmıştı. Hatta o gün İstanbul’daki arkadaşlarla görüştüğümüzde “Bizim vadide fırtına yok, her şey yolunda” diye bilgi de vermişti. 

Fırtınanın yaşandığı gün (13 Temmuz) ikindi vakti köyden Çayeli’ne inmek için hareket ettik ve Buzlupınar yakınlarında fırtınaya yakalandık. Tabiî ki Senoz Vadisi civarında böyle fırtınalar sık yaşandığı için yolların kapanacağı aklımıza gelmedi. Yola devam ettik ve ‘Taş ocakları’ mevkiindeki ‘Ofuran Irmak’ın alışılmadık şekilde kabardığını, sularını etrafa saçtığını görünce durumun ciddiyetini biraz daha anladık. Mecburen yola devam ettik, çünkü geri dönmek de aynı şekilde riskliydi. Çayeli’ne yaklaştıkça fırtınanın arttığına şahit olduk. Derken, ‘Habibli Mahallesi’ civarında toprak kayması sebebiyle yolun kapalı olduğunu gördük ve arabamızı nispeten güvenli bir yere çekip yolun açılmasını bekledik. Bir müddet sonra ‘kepçe’ gelip yolu açınca sevindik, ama sevincimiz kısa sürdü. Çünkü Madenli Beldesine 300 metre kala yolun tamamen kapandığını gördük. Bu arada yolda biriken araçlar çoğaldı. Derken bir haber geldi ve Madenli girişinde durumun felâket olduğu ve yolun açılmasının 2 ya da 3 saat sürebileceği ifade edildi. Bildiğimiz bir yol... Ne olup da bu kadar ‘iş’ çıktığını, yolu görünceye kadar anlayamadık. Saatler ilerledi, bu arada sosyal medyadan da durumu paylaşınca merak edip arayanlar oldu. Neticede gece 23.30 civarında yol açıldı ve Çayeli’ne hareket ettik.

Sabah olunca felâketin büyüklüğü biraz daha iyi anlaşıldı. Madenli civarındaki ‘ırmak’lar çamur olup akmış ve ana yolu  doldurmuştu. Ağaran Şelâlesi ve Şairler Deresi boyunca sıralanan köylerde çok fazla toprak kayması yaşanmış. Sel sonrası paylaşılan fotoğraflardan yola çıkan ve çevreyi bilmeyenler “Dere kenarında ev yapılır mı?” diye soruyor. Tabiî ki yapılmamalı, ama bazı fotoğraflarda ‘dere’ gibi görünen yerler dere değil, bildiğimiz yol... Menfezler tıkanınca ırmaklar yollardan akmaya başlamış. Madenköy’deki küçük ‘ırmak’larda ise büyük ihmal var. Çünkü ‘ırmak’ların menfezleri çok küçük yapılmış. Haliyle toprak kayması olunca ortaya bu felâket çıktı.

İş makinasıyla enkaz ve ‘çamur’ kaldıran bir operatör, “Selin çamurunu temizleme çalışması bir ay sürebilir diye hesapladık” diyor. Hakikaten büyük bir mağduriyet var. Fakat fırtına dar bir alanda etkili olduğu için hadisenin büyüklüğü anlaşılamıyor. Aşırı yağmur ve sel felâketleri bölgemizde her zaman yaşandığına göre yollar, dereleri, ırmakları buna göre değerlendirmek lâzım. “Sular boşuna akmasın” diyerek yanlış işler yapmayalım. Irmakların getirdiğini derelerin götürebileceği bir sistem kuralım vesselâm.

Editör: HABER MERKEZİ