Örs, “İkizdere’ye taş ve toz ocağı istemiyoruz, çay fabrikası istiyoruz.” diyerek tepki gösterdi.

Hüseyin Örs’ün yaptığı basın açıklaması şu şekilde:

Rize İkizdere’deki taş ocağının oluşturacağı çevresel tahribat ve yöre halkının haklı tepkilerini dile getirmek amacıyla düzenlemiş olduğum bu basın toplantısına katılımlarınızdan dolayı hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Gönül isterdi ki; bu mübarek ramazan günü güzel şeyler konuşalım. Ancak günlerdir Rize’den, İkizdere’den yükselen bir feryat var. İkizdereli yaşlı-genç, erkek-kadın hemşerilerimin İşkencedere vadisinde açılacak olan taş ocağına karşı dayanışma içinde gerçekleştirdikleri bir mücadele var.

Türkiye büyük millet meclisinden bu mücadeleye destek veriyor, vatandaşlarımızı saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

İkizdere ilçesi, Rize ilinin en geniş coğrafi sınırlarına sahip olmakla birlikte ak parti iktidarı döneminde sürekli kan kaybeden bir ilçemiz olmuştur.  Güneyce nahiyesi kapanmıştır. Nahiye ve köy ilkokulları, ortaokul, İkizdere Adliyesi kapanmıştır. Şu an ilçede kamunun üretim yaptığı, istihdam yarattığı bir tek kurumu yoktur.1950’li yıllarda yapılan mevcut özelleştirilmiş, verilen ruhsatlarla İkizdere vadisi boyunca yapılan HES’lerde derelerin gürül gürül akan suları, kırmızı pullu alabalık avlanan, kano sporu yapılan dereleri kurutulmuş susuz bırakılmıştır. Sanayi ve tarım gelirleri açısından yeterli olmayan bölgede, turizm alternatifsiz ekonomik kurtuluştur.  İkizdere vadisi doğal sit, dünyada öncelikli korunması gerekli 200 bölgeden biridir.

İkizdere vadisi; Karadeniz’in termal ve kış turizmi için yeni turizm destinasyonu alanı olarak belirlenmişti.  Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘örnek yayla’ modellerinin uygulanacağı iki noktadan biri seçilmişti… Ama gelin görün ki; aynı zamanda tescilli doğal sit alanı olan İkizdere vadisi Gürdere ve Cevizlik Köyü’nün arasındaki İşkencedere vadisine bugün işkence ediliyor.

İyidere lojistik limanı inşaatının taşının temin edilmesi için açılacak taş ocağına karşı İkizdere halkının verdiği mücadele devam ediyor. Çünkü İkizdereliler şunu biliyorlar ki eğer bu taş ocakları faaliyete geçerse bu vadi asla eski haline dönmeyecek. Hatıraları ile beraber mevcut yaşam da taş ocakları ile beraber yok olup gidecek. “cennete gitmek için, ölmeyi beklemeyin. İkizdere’ye gelin. Yaşarken cennet görün.” Diyen yöre halkı yeşil vadinin doğal güzelliğinin yok olacağını, köylerinin ellerinden gideceğini düşünüyor.  Çünkü; yüzlerce yıldır var olan ata ocakları sönecek.   Halk göç etmek zorunda kalacak.  Bölgenin binlerce yılda oluşan doğal, coğrafi yapısı, dengesi bozulacak. Bölgeye özgü endemik bitki örtüsü, flora ve faunası yok olacak. Bu durumu kabullenemeyen yöre halkı günlerdir söz konusu alanda nöbet tutuyor.

Bu bölge organik çay tarımının yapıldığı bir bölgedir. Bu bölgede arıcılık yapılıyor. Yöresel deyimle “delibal” diye adlandırdığımız bal üretiminin yapıldığı bölge bu bölge.  Söz konusu taş ocağına 190 metre mesafede yerleşim yeri Gürdere köyümüz var.  Hal böyle iken; taş ocağında ısrar niye?

Ormanları yaylaları ile dereleri gölleriyle, deniziyle cennet bir köşe olarak ifade edilen doğu Karadeniz’de birbiri ardına yapılan HES’ler, maden arama faaliyetlerinde olduğu gibi burada da ali-cengiz oyunu var.  Yılda 100 bin metreküp taş çıkarılması planlanan projede nakliye için kullanılacak yol tamamen ormanlık alan içinde olup, alternatif bir güzergâh belirlenmemişti.   Şirketin proje dosyasına koyduğu başka bir bölgeye ait fotoğrafı, İşkencederesine aitmiş gibi sunduğu iddiası var.  Bu araştırılmalıdır.

Söz konusu alan “kayın ve kestane ağaçlarıyla kaplı bir orman arazisidir. Projenin tamamı orman arazisindedir. Hal böyle iken taş ocağında ısrar edilmesi yapılması hangi akla hizmet etmektedir?  İkizdereli vatandaşlarımız “lojistik liman, yol ve benzeri yatırıma değil, yanlış yer seçilen taş ocağına karşıyız” diyorlar.  Bölgede halkı hayat damarlarının kesileceklerine inanıyorlar. Ve yetkililerin de bunu görmesini, duymasını istiyorlar. Bu projeden vazgeçilmesini talep ediyorlar.  Bölgede Türk Bayrakları ile donattıkları ağaçlarda bu nedenle günlerdir nöbet tutuyorlar. Bölge sakinleri “önceleri atalarımız kendilerini vahşi hayvanlardan korumak için ağaçların üzerine çıkardı. Şimdi biz ağaçları korumak için ağaçların üzerine çıktık” diyorlar. İktidar sahipleri halkın bu haklı tepkilerine kulak versinler.

Acele kamulaştırma kararı verilen, dünyada koruma altındaki 200 vadiden biri olan Rize’nin İkizdere ilçesindeki İşkencedere Vadisi’nde iş makineleri çalışmaya başladı. Köylülerin tepkisine rağmen, taş ocağının yapılacağı bölgeye ulaşmak için orman içinden yol açmaya başlayan dozerler, ağaçları söktü. Ağaçlarda bulunan arı kovanları parçalandı. Çalışma sırasında köylülerin evlerine giden kaynak su boruları da kırıldı. Tüm bu olanlara karşı iktidar mensupları bırakın susmayı adeta taş ocağı firmasının avukatı gibi davranıyor. Haklı tepkilerini dile getiren vatandaşlarımızı terör örgütleri ile ilişkilendirme gayreti içine düşmüşler. İkizdere’de 24 Haziran seçimlerinde cumhur ittifakının oyu neredeyse %90 sevilerinde. %90 seviyesinde oy aldığınız bir ilçede vatandaşlarımızı, haklı tepkilerinden dolayı terör örgütleri birlikte anmak, iktidarın kendine oy veren kitlelere dahi ne kadar uzak olduğunun göstergesidir.

İktidar mensuplarına sesleniyorum:

Sorunun başlangıcından beri bir gün dahi olsa, gitmediğiniz ya da gidemediğiniz İkizdere’de milletin talep ve şikayetlerini dinleyin.  Ne diyor İkizdereli: “İkizdere’ye taş ve toz ocağı istemiyoruz, çay fabrikası istiyoruz”

Ne diyor İkizdereli “turizm cenneti İkizdere’yi cehenneme çevirmeyin”Rantçıların değil halkın sesine kulak verin. Bu feryadı artık duyun ve İkizdere’deki doğa katliamını durdurun. İktidardan ihale almada dünya sıralamasına girenlerin yanında olmayın! Ağacını, ormanını, deresini, gelecek nesillere bırakma derdinde olan milletin yanında olun.

Mübarek ramazan günlerinde ormanını devletten korumaya çalışan genç-yaşlı, kadın-erkek yöre halına yapılan bu zulme son verin. Bu memleket, bu cennet vatan, atalarımızdan bize miras olduğu kadar, gelecek kuşakların bize emanetidir bunu unutmayın. Mirasyedi hoyratlığıyla değil, Muhammedd’ul Emin anlayışıyla emanete sahip çıkmalı, gelecek kuşaklara aktarmalıyız.

Onun için İkizdere’deki vatandaşlarımızın bu haklı davalarında yanındayız. Diyor hepiniz en derin saygılarımla selamlıyorum:

Editör: HABER MERKEZİ