Çayeli Lisesinden mezun olan herkes gibi bende lisemizle duygu planında bir bütün olmuşum yıllar yılı. Mezun olduktan sonra “Çayeli Lisesi “ adı her geçtiğinde kalbimin bir yerlerinden bir şeyler koptuğunu hissederim!

Çay Haber’de 28.03.2008 tarihinde yayınlanan “Çayeli Lisesi ismini geri istiyor” köşe yazımı mezun arkadaşlar bir kez daha oksun ve Lisemizin geleceği ile ilgili umutsuzluğuma herkes şahit olsun istedim!

O gün Edebiyat dersimiz vardı, dersin konusu “Divan Edebiyatı şairleriydi.” Dersin Hocası Merhum Muammer Okur, dersi anlatan talebe bendenizdim…  

Derste okumaya ve izah etmeye çalıştığım şiirin bir beyitin de;

“Gülerdi tahtı-ı zerrin üzre Cem Gülşen de güllerle/Sebu-endam sakiler elinden bade geldikçe.”

Ben beyti okurken, Hocamızın sınıfın başka bir bölgesine dikkatini verdiği anda ağzımdan, matrak olsun diye “Fenerbahçeli Cem” cümlesi çıktı! Muammer Hoca birden bizim tarafa dönerek bu cümleyi kimin söylediği sordu. Ben zaten dersi anlattığım için, Hocamıza benim söylememin imkânı olmadığını ifade ettim. Doğal olarak Muammer Hocam da, “evet biliyorum sen dersi anlatıyordun, fakat bu densizliği kim yaptıysa ortaya çıkmasını, aksi takdir de dersin sonuna kadar bütün sınıfı zan altına bırakacağını” söyledi…

Tabii hiç kimse üzerine almadı ve bende söylediğimi ifade etmeyince dersimiz kaynadı!

Burada şunu da ifade edeyim…

Merhum Muammer Hocamız, kızdığı zaman bile öğrencilerinin yüzünde tatlı bir tebessüme yol açan, duygulu ve samımı bir Hocamızdı.

 Her neyse, o gün suçluyu bulamamıştı Hocamız!

Bizlerde bir sonra ki derse kadar unutur diye düşünmüştük Fenerbahçeli Cem mevzuunu! Edebiyat Dersimiz gelmiş çatmıştı, her kes pür dikkat Hocamızın meseleyi unutup unutmadığını merak ediyordu…

Nihayet yoklama yapıldı, Hocamız tahtanın önüne geçti sınıfa bir göz atarak, “geçen derste ki Fenerbahçeli Cem densizliğini kimin yaptığını buldunuz” mu diye sordu.

O anda ben ve birkaç arkadaşımız şunu düşündük; eğer bu meseleyi bugün halledemesek, koskoca iki saat edebiyat dersimiz bize azap olacaktı!

Ben, anı bir kararla ayağa kalktım ve Muammer Hocama; “Hocam bir önce ki derste o densizliği yapan arkadaş çok üzgün ve onun için bugün ki dersinize de mahcubiyetinden dolayı gelemedi” dedim…

Herkes merak ediyordu aslında kim bu arkadaşımız diye. Çünkü sınıf arkadaşlarım da gayet iyi biliyorlardı ki, bu herzeyi yiyen bendim!

Muammer Hocam suçluyu bulmuş olmanın rahatlığı için de bana sordu; “söyle bakalım kimmiş bu arkadaşınız? “

Ben de o gün derse gelmeyen arkadaşımız Mehmet Kutlu’nun ismini telaffuz ettim!

Tam isim ağzımdan çıkar çıkmaz, sınıfın kapısı açıldı ve içeri Mehmet arkadaşımız girdi! Bütün sınıf gülerken, Mehmet arkadaşımız mahcup bir edayla ne olduğunu anlamaya çalışıyordu…

Ama en önemlisi Hocamızın tavrıydı. Sadece arkadaşımıza değil bütün sınıfa dönerek; “benim gözümden hiçbir şey kaçmaz, bir daha dersinde bu tür ciddiyetsizlikler istemediğini uzun uzun anlatmıştı bizlere…

Şunu da ifade edeyim ki; sınıf arkadaşlarımdan hiç birisi beni Hocamıza şikâyet etme yoluna gitmeyerek, “Çayeli Liselili” olmanın ne demek olduğunun resmini vermişlerdi!

Uzun süren dostluklar, evlilikler, aşklar neler ve neler bitebiliyor bu hayatta… Zaman fikirlerimizi dahi değiştirebiliyor…

İş dünyamız zenginleşebiliyor…

Yeni dostlarımız yeni çevremiz olabiliyor…

Bütün bunların değişmesine yâda gelişmesine rağmen ben kendi adıma söyleyebilirim ki; kişiliğimi oluşturan önemli kilometre taşlarından birisi olan “Çayeli Liselilik” aidiyeti hiçbir zaman bitmedi ve bitmeyecektir de!

İşte, yıllar önce “Çayeli Lisesi ismini geri istiyor” yazımda bu cümleleri ifade ederek, dernek kuran ve etkinliklerle “Çayeli Lisesi Mezunlarını” bir araya toplayarak, gelecek adına bize umut aşılayan değerli dostlarıma bir teklif yâda öneride bulunmuştum! 

Söylediklerime ne kadar kulak astılar onu kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum! 

Buluşma duyurusun da belirtildiği üzere, sizlerle lise yıllarımda yaşadığım bir hatıramı paylaştım

Sevgili Hocam Muammer Okur, Çayeli Lisesinde okuyan her öğrencisine aslında bu anlattığım olayda da olduğu gibi; asla isimler üzerinde oynanmamasını ve meseleyi sulandırmamamızı salık vermişti!

Ben inanıyorum ki; Hocamızın talebeleri olan eski mezunlar ‘Çayeli Lisesi’ ismini yeniden iadeyi itibarla taçlandıracaklardır!  

Bu yazının üzerinden koca bir on yıl geçti!

O gün bu yazıyı yazarken ne kadar umutluydum! Bu umut sıradan bir düşüncenin yansıması değildi elbette. Yıllarca birlikte aynı sıralarda dirsek çürüttüğümüz sınıf arkadaşlarımız, okul arkadaşlarımız ve çok değerli hocalarımıza kadar hepimizin bir yerlere gelmiş olmamızdan kaynaklanan bir umuttu benimkisi!

Benim bu yazıma ilgi göstermeyen Çayeli Liseliler; geçen gün önüme düşen sosyal medya paylaşımda gördüğüm üzere, Çayeli Lisesinin eski bir resmini yüzlerce kez paylaşmış ve binlerce kez de yorum yapmışlar! Bir umuttur diye yeniden Çayeli Lisesi üzerine yazı yazayım istedim. Okulumuzun sadece ismi gasp edilmedi, eskisinin yerine yapılan yeni binamızda gasp edildi ama her meselede olduğu gibi bu konuda da iktidarın her dediğine “emredersiniz “ diye baş sallayanlarımız olduğu için kimseden ses çıkmadı ve bu gidişlide çıkmayacak gibi!

Hepimizin bir hikâyesi oldu mezun olduktan sonra bu hayat yolculuğunda.

Ama gördüm ki bu süre boyunca “Çayeli Lisemizin hayat hikâyesi nedir onu hiç birimiz merak etmedik, düşünmedik bile!”  

O gün sormuştum, bugün yine soruyorum cevap alamayacağımı bile bile; Çayeli Lisesinin değerli mezunları;” Okuduğumuz, sıralarında dirsek çürüttüğümüz, bahçesinde volta attığımız, hatıralarımızın en güzellerinin geçtiğine inandığımız Çayeli Lisemizin şu anda ki durumundan memnun musunuz?”

 Allah’a emanet olun, görüşmek üzere…