Doğrusunu isterseniz bugün ülkemizde bir makama gelmek, para kazanmak ve oy kaygısının iç içe geçtiğini düşünüyorum!

Yoksa bugün ki siyasi ortamda “figüran” rolüne soyunan insanları anlamak ve anlatmakta zorluk çekebilirim!

Ömrümüz sınırlı ve bu sınır içerisinde de bedenen değişikliğe uğradığımız gibi fikri içerik açısından da önemli değişikliğe uğruyoruz…

Fakat ne hazin bir durum ki; bugün ki cemiyetin insanı, fikri değişikliğini bugünden yarına çok kolay değiştirebiliyor!

Bu fikri değişikliklerimiz, bizim kendimizden midir yoksa bazı çevrelerin bize dayatmalarından mıdır? Bizim için en önemli olması gereken düşüncelerimiz bu kadar kolay nasıl değişir bunu anlamakta gerçekten zorlanıyorum.

Şahsen, etrafımızda olup biten ve bizi her geçen gün biraz daha umutsuzluğa sevk eden olaylar karşısında, insanımızın bu kötülükleri müesseseleştirmek için katkı sağladığını görüyor ve üzülüyorum!

Ne olursa olsun her birimiz insanca yaşamak ve insanca muamele görmek istiyoruz. Geleceğimize dair endişeler taşıyoruz, ki bu insanı bir duygudur. Yine de insan, “insan gibi yaşamak” zorunda değil midir? Daha Türkçesi, ahlaki olan bu değil midir insan için?

Bugün insanı açmazları, ahlakı zaafları olanların idareci sınıfında bulunmaları sonucu idare edilen bizlerin gelecek endişesinden dolayı silik kalmamızın, figüranlığa soyunmamızın altında “insanca yaşamanın” çetin ama onurlu sorumluluğundan kaçmamız yatmaktadır!

İnsanımızın, yani; siyasetçisinden aydınına, işçisinden köylüsüne, meslek erbabından bürokratına, kısaca bu ülke insanının “düşünce noktasında ki ilkesizliği” bugün her dönemdekinden daha fazla ayyuka çıkmıştır…

Figüran olmayı kendi nefsine yedirebilen insanlara bu söylediklerim hikâye gelebilir bunun farkındayım elbette!

İnsana “bir lokma, bir hırka” vererek onun ruhunu esir almak bugün ki geldiğimiz noktanın kısa bir özetidir aslında. Halbu ki, insan maddesi ile önemsiz olabilir ama taşıdığı “ruhu” ile mükemmel bir varlıktır. O halde, insanın maddesi ve ruhuyla teslim olabilmesini nasıl ne şekil de izah edeceğiz!

Her defasında ifade ediyorum; bu ülkenin insanı kendisine yeni baştan çeki düzen vermelidir yoksa hangi konu olursa olsun bir adım yol alamayacağımız o kadar aşikârdır ki.

Ve tabii ilk önce iktidarı değiştirme yerine önce kendisini değiştirmesi gerektiğine inandığı an “figüran olmaktan” çıkıp “şuurlu bir birey olacağını” da asla unutmamalıdır…

Olayın en vahim tarafı da şudur aslında; “figüranlığa” soyunan insanlara karşı seslendirdiğimiz itirazlar karşısında bu role soyunanların teslimiyet gösterdiklerini gizlemeden yukarıya yağcılık yapmaya hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor olmalarıdır!

Demem o ki; siz ne kadar düşünce ortaya koyarsanız koyun, eğitiminiz, kariyeriniz ne olursa olsun, “bizim dediğimiz” doğrudur mantığına itiraz etmiyorsanız siz de “figüran” olmaya zaten gönüllüsünüz demektir!

Bu ülkede figüran olmayı en baştan kabul etmiş kişiliksiz insanları salahiyet mevkiine getirmek ne ahlaka nede hiçbir beşeri mantığa uymaz! İkiyüzlülük, adam kayırma ve ben yaptım oldu mantığı ile ters yüz edilen insanı gerçeklerimiz gözümüzün önünde cereyan ederken ideal olanı hala savunacak olanlarımızın varlığı elbette yok değildir bu cemiyette…

Zaten bu duruma itiraz etmeyen; “ne olmuş yani” diyen herkes benim gözümde “siyasi bezirgân” ve “siyasi figürandır!”

İnsanımızın neden birbirine karşı hürmetini, nezaketini, sevgisini ve merhametini azalttı sanıyorsunuz?

Neden birbirimize düşman olduk? Ve neden bugün geçmişimizi özler geleceğimizden endişe duyar olduk?

Bu durumun sebeplerini objektif kalarak düşünen ve sorgulayan her insanın göreceği gerçek şudur; parası olanın dünyaya olan tamahı, ilim adamının/aydınının korkak ve ikiyüzlü, siyaset adamının kendi insanına karşı hilekâr olduğu bir cemiyette bugün ki durumun kaçınılmaz olduğu gerçeğidir!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…