Yıllar yılı süren “başörtüsü dramı” bugün her zamankinden daha farklı bir boyutla karşımızda… ilk defa olarak (belki de) siyasi irade bu konuda MHP ‘nin kararlı ve yapıcı tutumuyla beraber çözüme yaklaşmış bulunmaktadır. Bu çözüm nasıl ne şekilde hayat bulacaktır, yaşayıp hep beraber göreceğiz nasipse…

Benim burada irdelemeye çalıştığım konu “başörtüsü dramına” bir takım çevrelerin yaklaşımı ile ilgili olacaktır… Günlerdir bu konu ile ilgili TV lerde, gazetelerde insanlar görüşlerini açıklıyorlar ve hep birlikte biz de söyleyeceklerimizi düşündüklerimizi etrafımızla paylaşmaktayız.

Ben “başörtüsü dramına” çok daha farklı bir bakış açısıyla bakmak ve bu konudaki görüşlerini “ hakarete” vardıran sözde bu ülkenin aydını ile ilgili tespitlerimi yapmak istiyorum… Hemen her gün bu ülkenin değerleri ile kabulleri ile alay edercesine söz söyleyen, yazı yazan insanların, gözümüzün içine baka baka nasıl “ hakaret” ettiklerine şahit olmak eminim ki, benim gibi sizin de kanınıza dokunuyordur.

Ne demek istediğimi daha iyi ifade etmek için sadece bir örnek vereceğim. Geçen akşam Sky Türk kanalında, çağdaşlığı, kurduğu ve yönettiği derneklerle malum olan yaşlı bir hanım profesör ve yaşlı bir iş adamının “hezeyanlarını” “hakaretlerini” yüreğim cız ederek seyrettim… Bu yaşlı beyinler, söz konusu, eşcinsellerin hakları, yabancıların hakları, ülke birliğini dinamitleyen kişilerin hakları… vs. oldu mu özgürlük fedaileri oluyorlar. Ama gelin görün ki söz konusu bu ülkenin büyük çoğunluğunun değer olarak gördükleri olunca işi hakaret boyutuna taşıyabiliyorlar. Bu hakaret bu gün “başörtüsü dramı” üzerinden yapılmaktadır.

Şimdi düşünüyorum, mesela Emine ŞENLİKOĞLU Hanımefendi çıksa bir TV programına ve başı açık olan hanımefendilere bu beyinsizlerin iffetsizce başörtülülere hakaret ettiği gibi hakaret etse, hayır hakaret değil sadece “siz başörtüsüne karşısınız, karşı olduğunuz içinde çağ dışısınız, gericisiniz onun için, siz bu ülkede okuyamazsınız, kamu kurumlarında çalışamazsınız” dese ne olur düşünebiliyor musunuz? Ama çağdaşlıktan, medeniyetten, insanlıktan nasibini almamış bu özürlü beyinler her gün gözümüzün içine baka baka bu ülkenin değerlerine “hakaret” edebiliyorlar.

Gündelik hayatımızda insanların birbirlerine saygı çerçevesinde ilişki kurmaları, hak ve hukuklarına riayet etmeleri ahlaki bir davranıştır. Bakın her gün “hakaretlere” maruz kalan başörtülüleri koruyacak bir hukuksal dayanaktan da yoksundur bu ülkenin insanları. Eğer öyle olmasaydı; devletin adaletini hukuk zemininde temsil eden ve uygulayan bu ülkenin adalet kurumlarının başında ki zatlar, yukarıda irdelemeye çalıştığım söz de aydın geçinenlerin ekmeğine yağ süren açıklamaların sahibi olamazlardı…

Farkındaysanız, başörtüsünün İslami bir emir olduğu noktasında herhangi bir cümleye yer vermedim yazımda. Bunun izahını devletimizin anayasal bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı çeşitli vesilelerle açıklamışlardır.

Şimdi bütün sorumluluklar AKP ve MHP’ nin üzerindedir. Bu iffetsizce gidişe ya “dik durarak” son verecekler yâda geri adım atarak “başörtüsü dramının” devam etmesine rıza göstereceklerdir. Zira her geri adım atıldıkça “hakaretin” dozu da artarak devam etmektedir. Ben kendi adıma artık “ hakarete” maruz kalmak istemiyorum.

Allaha emanet olun. Görüşmek dileğiyle…