Son günlerde Türk Halkı Başbakanın ve AKP Hükümetinin Yavru Vatan Kıbrıs üzerinden gerçekleştirmeye çalıştığı diğer ucube işlere şahit olmaktadır. Sayın Başbakan kısa bir süre önce Kars'ta garip nesnenin heykel adı altında tarihi bir mekana kendi dönemlerinde, kendi Belediye Başkanlarınca dikilmiş olduğunu unutarak ya da bu gerçeği başta Karslılar olmak üzere Türk Milletinin unuttuğunu düşünerek gündeme "ucube" tartışmasını taşımış ve böylelikle insan aklıyla alay etmenin en güzel örneklerinden birine daha imza atmıştır. Kars'ta  ki bu belki de dünyanın heykel olarak adlandırılan yegane demirli beton yığını aslında Ermeni iftiralarının kabul edildiğini anlatabilmek için oraya dikilmiş bir büyük utanç abidesidir. İşte Sayın Başbakan kendi ucubeleri üzerinden oluşturduğu sahte gündemin ateşi daha sönmeden birdenbire Kıbrıs'a yönelerek orada müttefikleri Rum Politikalarının Hizmetkarı Türklük Düşmanı bir takım odakların yaptığı eylemleri bahane ederek sanki önceden bunlardan haberi yokmuşçasına, bunları bilmezmişçesine adayı eleştiri bombardımanına tutmaya başlamıştır.  Bu olay aslında sandık yaklaştıkça Sayın Başbakanın zihin bulandırma ve bundan nemalanmaya yönelik toplum mühendisliği harikası yeni girişimlerinin en önemlilerinden birini daha teşkil etmektedir. Ayrıca bu çabaların diğer bir nedeninin Sayın Başbakanın Kıbrıs'ta AB ve ABD'ye verdiği düşünülen bir takım sözlerin orada yapılan seçimler sonucu iktidara gelen Milli Hükümet nedeni ile çıkmaza girmesinde  yatması da  işin başka bir boyutudur. Bu şekil bir davranış ile tavşana kaç, tazıya tut denmektedir. Bir yandan istenmeyen KKTC Cumhurbaşkanı ve Hükümeti halk nazarında zor duruma düşürülmekte, diğer yandan Kıbrıs Türk Toplumu galeyana getirilerek Ana Vatana  küstürülmek istenmektedir. Böylelikle Türkiye ile araları açılan, horlanan Kıbrıslı Türklerin kendilerini Rum'un kucağına atacakları hesaplanmaktadır. Bu şekil hesaplara yönelmenin Rum'un bitmek tükenmek bilmeyen şımarık kaprisleri karşısında tıkanan toplumlararası görüşmelerde en doğal hakkını savunan Kıbrıs Türkünün direnç ve  azmini kırmak için AKP ile AB arasında yeniden ısıtılan senaryonun farklı bir rol paylaşımından kaynaklandığı çok açıktır. Yavru Vatan Kıbrıs'ın siyasi atmosferini takip eden herkes orada Rum Hizmetkarı bir takım odakların yabancı lobilerin de desteği ile  Türkiye aleyhtarı gündem oluşturmayı amaçladıklarını bilir. Yaşanan son gelişmeler de bunların faaliyetlerinin başka bir örneğidir. Ancak tabloda ki en hayret verici nokta bu Türk Düşmanı grupların kurucusu ve teşvikçisi Mehmet Ali Talat ve Ekibinin bizzat AKP Hükümetince desteklenerek Kıbrıs'ta işbaşına getirilmiş olmasıdır. Şimdi Sayın Başbakan  bu olaylar üzerine hem kendi yarattığı Frankeştayna çatmakta, hem de onun koordinatörü Mehmet Ali Talat'ı Ankara'ya çağırarak, şu an eski Cumhurbaşkanı dışında hiç bir resmi sıfatı olmayan bu zat ile saatlerce istişarelerde bulunmaktadır. Kapalı kapılar ardında ne görüşüldüğü hakkında en ufak bir bilgi yoktur, Türk Dışişleri Bürokrasisi devre dışıdır. Kıbrıs'ın Resmi Hükümeti ile temas yoktur, Milli Kahraman, Kurucu Cumhurbaşkanı  Rauf Denktaş'ın adı bile ağza alınmamaktadır. Tablo çok açık ve ibret vericidir. Diğer bir vahamet ise Büyükelçinin görevden alınarak yerine Tüm Kıbrıs Türk Halkının tepkisini çeken bir memurun atanmasıdır. KKTC Türkiye tarafından tanınan bağımsız bir Devlettir. Buraya daha önce dış politikada örneği olmadık şekilde Türk Dışişlerinde bir ilk olarak Diplomat yerine bir Bürokratın Büyükelçi olarak atanmasının amacı çok açıktır ve bu gelişme AKP'nin Kıbrıs ile ilgili gizli gündeminin şifrelerine işaret etmektedir. Kıbrıslı Türkler horlanarak, Ana Vatandan soğutularak Rum'un kucağına ve ateşe itilmektedir. Yeni bir Girit Senaryosunun sahneye konmasına  Yunanistan yerine  bu sefer    bizzat Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti kalkışmaktadır. İşin acı yanını işte bu gizli oldu bitti planı teşkil etmektedir. Söz konusu saklı niyetler konusunda bizzat bir  AKP'li Bakan açık vermiştir. AKP Destekli Mehmet Ali Talat Hükümetinin en önemli icraatlarından biri uzun yıllardan beri Avrupa Göklerinde KKTC Bayrağını şanla, şerefle dalgalandıran Kıbrıs Türk Havayollarının aşırı istihdam ve borçlandırma yolu ile batırılması olmuş, KKTC Bayraklı Uçaklar Avrupa Hava Meydanlarından çekilmiştir. Kendilerinin bu başarıları üzerine Rum'dan ve AB'den aferin aldıkları çok aşikardır. Şimdi bu olayları bütün açıklığı ile bildiği düşünülen bir Bakan faturayı Yeni Hükümet ile Kıbrıs Türk Halkına çıkarmakta, zihin bulandırma ve ajitasyon metotlarını en dikkat çekici şekilde uygulamaktadır.

MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli de yapmış olduğu son Grup Toplantısında bu ayrıntılara şu sözleri ile dikkat çekmektedir; "Düne kadar Başbakan’ın koruyucu kanatları altında beslenen ve başı okşanarak cesaretlendirilen Kıbrıs’taki bazı mahfiller, ne gariptir ki bugün Türkiye’ye çek git demektedir.Bunlar 2004 yılında da, ‘Yes Be Annem’ diyerek Annan Planına destek vermişlerdir ve AKP’yle aynı safta buluşmuşlardır. Başbakan Erdoğan’ın daha önce ittifak kurduğu, emel ve amaç birliği içinde olduğu bu çevrelere gösterdiği tepkiler ise danışıklı dövüşten ibarettir."

AKP klasiklerinin bir ürünü olan Mehmet Ali Talat ve Ekibi tarafından yönlendirilen bu Rum Hizmetkarı Odakları temsil eden bazı sendika başkanlarının öğretmen olmaları dikkat çekici olup, aynı zamanda bu durum çok tehlikeli bir gidişata da işaret etmektedir. Eğitim bir toplumun var oluşunda kilit rol oynayan sosyolojik oluşumlara temel teşkil etmektedir. Daha önce ki yazımda da değindiğim üzere Kıbrıs'ı Ana Vatandan koparmak isteyenler bu fitne kazanını   Eğitimde kaynatmaya başlamışlardır. AB, Kıbrıs Türkünün önce çocuklarında ki Türklük Bilincini ortadan kaldırmaya yönelik bu projelerle işe başlamış ve teslimiyetçi Talat ile onun işbirlikçi Hükümetinin de desteği ile gerekli fonlar sağlanmış, başta tarih kitapları olmak üzere Türklük ve İslamiyet Kıbrıs Türk Eğitiminin içeriğinden çıkarılmıştır. Böylelikle Yavru Vatanda Çocuklara sahte bir Kıbrıslılık Aidiyeti aşılanmaya çalışılmış, gençler kurtuluşu Türklük Şuuru dışında Avrupa Ülkelerinde ve AB Hülyaları içerisinde aramaya başlamışlardır. Ancak AB ve Rum Tarafı kaynaklı  bu planın foyalarının ortaya çıkması neticesinde Kıbrıs Türk Halkı gerçeği görmüş ve işbirlikçi, teslimiyetçi ekip önce Hükümetten sonra da Cumhurbaşkanlığından uzaklaştırılmıştır. Ancak  devir alınan enkaz tüyler ürpertecek boyutlardadır, Kuzey Kıbrıs ekonomisinin temel direklerinden biri olan tarım ve hayvancılık  yok edilmiş, devlet üretme çiftlikleri yağmalanmış, hatta Avrupa'da insanlık dışı ambargolara rağmen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Bayrağını şan ve şerefle göklerde taşıyan Havayolu Şirketi bile ortadan kaldırılmıştır. Şu an KKTC Hükümeti bu enkazı ortadan kaldırmak için olağan üstü bir çaba sarf etmekte, ama ne yazık ki tüm bu emekler AKP Hükümetinin Kıbrıs'ı gözden çıkarmış politikaları ile örselenmekte, Sayın Başbakan bizzat yaylım ateşi açmaktadır. Eğitim kitaplarının değiştirilmiş bulunmasına, öze dönülmüş olmasına rağmen Kıbrıs'ta şu anda görev yapan bazı öğretmenlerin üye oldukları sendikaların meydanlarda Türkiye aleyhtarı hakaretamiz pankartları ile sergiledikleri görüşleri ile asıl büyük tehlike gün ışığına çıkmaktadır. AB fonları sayesinde Avrupa'da "eğitime" alınan ve "ikna edilen" bu öğretmenler bugün ne yazık ki Anavatana ve Türklüğe hakarete varan söz ile eylemleri dışında Kıbrıslı Türk Öğrencilere AB ve Rum Görüşlerini empoze etmekte, onların kurtuluşu ve refahı Türk Milleti dışında Avrupa Coğrafyasında veya azınlık konumunda Rum'un kanatları altında aramasına sebebiyet vermektedirler. Öğretmenlik görevinin kutsallığını hiçe sayarak grev yapan, Türkiye Aleyhtarı pankart açan,  Kıbrıs Türk Hükümetini zora sokan bu zihniyetin sebebiyet vereceği tahribatın ileride tamir edilmez yaralar açacağı aşikardır. Anavatanda sahte şeyhlere kul yetiştiren AB ile ABD kaynaklı projeler Kıbrıs'ta şekil değiştirererek Resmi Devlet Okullarında AB ve Rum Hayranı Türklük bilincinden yoksun gençlerin sayısının giderek artmasına, Kıbrıs Türklük Çınarının içten çökertilmesine sebebiyet vermektedir.

Tüm bu politikalara ilaveten bizzat Sayın Başbakan ve Hükümetince Anavatan ile Kıbrıs Türkünün arasına Azerbaycan benzeri nifak tohumları serpilmekte, Soydaşlarımız çalışmayan, üretmeyen, Devlet Hazinesinden sürekli para çekenler olarak gösterilmekte, Yavru Vatan para yiyen bir dipsiz kuyu olarak nitelendirilmektedir. Diğer yandan Kıbrıs Türkünün bu söylemler ile onuru kırılmakta, Anadolu'dan size artık medet yok savları ile denize düşen yılana sarılır misali Rum'un kucağına itilmektedir. Değerli bir Kıbrıslı Türk Siyasetçinin dediği gibi Erzurum'da ki önemsiz bir Kış Olimpiyatı için harcanan paranın bile çok altında olan kaynağın lafı edilmekte, Anadolu Türkünün insanlık dışı ambargolar altında ezilen Kıbrıslı Kardeşleri için boynunun borcu olan bu yardımlar başa kakılarak, küstürme ve itme politikaları sahneye konmaktadır.

Son günlerde yaşananlar ve özellikle Türkiye karşıtı gösterilerde başı çeken sendikaların içinde  öğretmenlerin olması bu tehlikeli Girit Oyununda gelinen ibret verici aşamayı ve AKP'nin bu gelişmelerde ki rol paylaşımını bütün açıklığı ile gözler önüne sermektedir.  Kıbrıs Türk varlığının ve  geleceğinin teminatı çocukların bu tür sürekli grev yapan, Türkiye aleyhtarı gösterilerde bulunan, yedikleri ekmeğe ve Türklük Bilincine ihanet eden, minicik beyinleri zehirleyen şürekanın elinden çok geç olmadan kurtarılması Milli bir görev ve zorunluluktur.

O. Cem Kazmaz