Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli Bey’in çağrısı üzerine 27.Mart.2010 Cumartesi günü Kutlu Vatan Toprağı Şanlıurfa Türk Milleti için adeta yeni bir uyanışı, yeni bir kucaklaşmayı simgeleyen çok özel bir olaya şahit oldu. On binlerce Şanlıurfalı;

Verilecek Toprağımız,

Paylaşılacak Vatanımız,

Bölünecek Devletimiz,

İndirilecek Bayrağımız YOKTUR

Söylemleri ile büyük bir coşku içerisinde biz AKP’nin teslimiyetçi politikalarını ret ediyoruz, bizim Türk Milleti’ni otuz altıya bölen Başbakan’ın işbirlikçi çözülme projeleri ile işimiz olamaz haykırışları ile Milliyetçi Hareket Partisi’ nin “Bin Yıllık Kardeşliği Yaşa ve Yaşat”  açık hava toplantısına koştu. Şanlıurfa’nın Topçu Meydanı doğulusu ile batılısı ile kuzeylisi ile güneylisi ile Türk Milleti’nin MHP ve onun Genel Başkanı ile kucaklaşmasına ve AKP’nin Habur’da teröristlere kurduğu çadır mahkemeli, eli kanlı katillerin ayağına gönderilen müsteşarlı, Kandil koordineli, İmralı imzalı, okyanus öteli idareli bölme ve parçalama politikalarına indirilen bir şamara şahit oldu. Şanlıurfa Türk Milleti’nin işbirlikçisi, teslimiyetçisi, kötü adamları, Damat Ferit’i, Sevr hayalcileri, ihanet şebekeleri ile birlikte top yekûn 9. Haçlı Seferi müsveddelerinin karşısında adeta yeni bir dirilişinin başlangıç noktası oldu.

Kutlu davanın bu şahlanışının sergilendiği Şanlıurfa’nın Türk Milleti açısından neden bu derecede önem arz ettiğini anlamak içinse tarihe bakmak gerekmektedir. Şanlıurfa Sümerlerden başlamak üzere 55 asırlık bir Türk Yurdudur, şehrin İslam Sancağına ve onun Yüce Peygamberine kavuşturulması ise 1094 yılında Selçuklulara nasip olmuştur. Aslında Şanlıurfa insanlık tarihinin en eski yerleşkelerinden biridir, Kur'an, İncil ve Tevrat’a göre Peygamber Hz. İbrahim’in doğum yeri ile ateşe atıldığı mekân olarak kabul edilir. Ayrıca Peygamber Hz. Eyüp de bu şehirde doğmuştur. Şehrin bütün bu özelliklerinden dolayı Türk ve İslam Dünyasının başına bela olan Haçlı Seferlerinin birincisi kapsamında Kudüs’e yürüyen ana koldan ayrılan eskadronlar asıl rotanın dışında doğuya doğru ilerleyerek 10.Mart.1098’de Şanlıurfa’yı ele geçirmişler ve Türk-İslam Dünyasının bu nadide şehrinde Edessa Kontluğu’nu kurmuşlardır. Ancak Zengi Hanedanının kurucusu Büyük Türk Komutanı İmadeddin Zengi Urfa'yı kuşatarak uzun süren muhasaradan sonra 24.Aralık.1144'de şehri Haçlılardan geri alarak Urfa Kontluğu'na son vermiştir. Türk Ordusunca elde edilen bu zafer Haçlılara karşı Türk-İslam Âleminin ilk büyük başarısı olarak kabul edilir. Bu başarı gerçekten de Haçlı belasının bu coğrafyadan def edilmesi yolunda işgalcilere karşı Anadolu dışında çok ezik kalan Müslümanların tekrar eski şereflerini kazandıkları bir dönüm noktası olmuştur. Bu olaydan 776 yıl sonra Şanlıurfa bir kez daha Haçlıların işgaline uğramış ve Şanlıurfalılar 11.Nisan.1920 günü İşgalci Fransızları vatan topraklarından kovarak Kurtuluş Savaşımızın başka bir dönüm noktasına imza atmışlardır. İşte 27.Mart.2010 günü Genel Başkanımızın konuşmaları ile Şanlıurfalılar adeta Haçlı belasını def etikleri tarihin, işgalci İngilizleri, Fransızları kovdukları günün ruh haletini yaşamışlar ve Türk’ün şanlı tarihinin yaprakları arasından fışkıran bir güçle ülkemizin başına günümüzde bela olan 9.Haçlı Seferi karşısında ki şahlanışı sergilemişlerdir. O gün Şanlıurfa Büyük Türk Milleti’nin haçlı zihniyeti karşısında yeniden oluşturduğu dönüm noktasına şahitlik etmiş ve kurtuluşun adresi olan MHP’nin tek başına iktidarı bütün emareleri ile müjdelenmiştir.

Aslında Şanlıurfa’da yaşanan atmosfer yurdun diğer yörelerinden hiç de farklı değildir. İzmir’de İşgalci Yunan’a ilk kurşunu sıkan Gazeteci Hasan Tahsin Bey ne ise, Şanlıurfa’da Fransız’ı kovan Jandarma Komutanı Ali Rıza Bey’le Ermeni Çetecileri def eden Belediye Başkanı Hacı Mustafa Bey odur, Rizeli İpsiz Recep ne ise, Siverekli Ali Saip Bey ve Cudi Paşa odur, Gaziantep’te Şahin Bey, Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam ne ise Şanlıurfa’da Badıllı Sait Bey ve İzollu Bozan Ağa odur, hepsi Yüce Türk Milleti’nin asil evlatları, bu kutlu vatan toprakları için birlikte savaşmış kahramanlardır. İşte bu bin yıllık kardeşliğin tecellisi Şanlıurfa Meydanında bir kez daha hayat bulmuş ve Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli Bey’in yurdun diğer köşelerinde yaptığı içerik ve anlamı yönünden benzeri konuşmalarda olduğu gibi Şanlıurfalılar aynı coşkuyu, aynı sevinci, aynı kederi paylaşmışlardır. Konuşma metninde yer alan;

Ben buraya, sizlerden oy toplamaya, aklınızı çelmeye gelmedim.

İnançlarınızı istismar etmeye, ayırmaya, bölmeye, küstürmeye gelmedim.

Önce Şanlıurfalıyla kucaklaşmak, Şanlıurfalı ile dertleşmek için geldim.

Sonra da Başbakan Erdoğan’ın kafasındaki Sivas-Gavurdağı sınırını yıkmaya geldim.

Buraya, bizim için uydurulan fitneleri, iftiraları ve gıybetleri aşmaya geldim.

Ayrılmanın değil kavuşmanın, farklılaşmanın değil buluşmanın dilini konuşmaya geldim.

Bin yıllık kardeşliği yaşamaya ve yaşatmaya geldim ve üç hilalin mesajını getirdim.

Bu asil millet, her lokma ekmeğinin yarısını paylaşmak istiyor. Bundan emin olun.

Gönüllere sığmayan, tarihi aşıp gelmiş eşsiz sevgisini bölüşmek istiyor. Buna inanın.

Daha iyi bir hayat, daha mutlu insanlar, daha güler yüzlü çocuklarınız olsun diye dua ediyor. Buna güvenin.

Biliniz ki yalnız değilsiniz.

Büyük Türk milleti ailesinin annesi, babası, evladı, dedesi, ninesi ve torunusunuz.

Söylemleri ile başta başbakan ile AKP Kadroları, kötü adamlar, Kandil koordinatörleri, AB ve ABD işbirlikçileri tarafından MHP’nin Sivas – Gavurdağı hattının ötesine geçemediği şeklinde sürekli işlenen fitne hesabı silinmiş, bizzat Şanlıurfalılar tarafından bu yıkım projesi, yani 9.Haçlı Seferi birincisinde olduğu gibi önce gönüllerde def edilmiştir.

Bütün bu yaşananlar içerisinde gördüklerime ve duyduklarıma bir parantez açmak istiyorum. Şanlıurfa’ya yapmış olduğum bu dördüncü ziyaret kapsamında açık hava toplantısının bir gün öncesinde, esnafı ziyaret etme ve onlarla bolca sohbet etme imkânı buldum. Şehirde sanki o ana kadar hiç hissetmediğim kutlu bir rüzgâr esiyordu, Haçlıları kovan, İngiliz ve Fransız’ın atan o irade adeta yeniden canlanmıştı. Vatandaşlar MHP ve onun Genel Başkanı ile kucaklaşmak için sabırsızlıkla adeta saat ve dakikaları sayıyor, terörün, yokluğun bunalttığı gönüller üç hilal ve ona sandıkta atacakları oy ile kurtuluşa ulaşmak istiyordu. Bir taksi şoförünün, biz evde Kürtçe konuşuruz, yaşlı annem Türkçe bilmez, terör örgütü ve yandaşlarının yaptıklarına son vermek, ülkenin birliğini ve kardeşliğimizi sabote eden bu AKP’ye artık yeter demek için kendi lisanı ile oyunu Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’e vereceğini söylüyor, biz artık bıktık, biz kopamayız, hepimiz biriz, birlikteyiz sözleri oldukça duygulanmama sebep oluyordu. İşte Türk Milleti’nin yok edilemez değeri buydu, Haçlı Zihniyetinin ve İşbirlikçilerinin bunu anlaması ve yok etmesi mümkün değildi.

Bu duygu, düşünce ve kucaklaşma ile sona eren Şanlıurfa açık hava toplantısı bir kez daha ortaya koymuştur ki bin yıllık kardeşliğin dağıtılmasına, ülkemizin bölünme ve çözülme sürecine sürüklenmesine, yurdun birkaç Sevr uzantısı işbirlikçinin elinde oyuncak olmasına asla izin verilmeyecektir. Damat Ferit uzantılarının, teslimiyetçilerin, yurtdışında her şey olup, Ankara’da Türk olamayan müsveddelerin oyunlarına gelinmeyecektir. Yüce Türk Milleti doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisi ile yeni bir Kuvayi Milliye Ruhu içerisinde önümüzde ki seçimlerde tüm bunlara dur diyecek ve MHP’nin tek başına iktidarında Türkiye’nin bölünmeyeceğini, oyunlara gelmeyeceğini dosta, düşmana bir kere daha gösterecek, Türkiye Cumhuriyeti ebedi vatan Anadolu’da sonsuza kadar payidar olacaktır. Ne Mutlu Türküm Diyene!