Kendime ait tanımlamayla,

 “kendine has özellikleri olan bir siyasi hareketin kendine has özelliklerinden bir kısmından vazgeçilmesi konusundaki mücbir baskının adıdır;28 Şubat

Bu konuda çok sözler söylendi, yazılar yazıldı, üzerine tezler hazırlandı. Bu nedenle benzer şeyler söylemekten sakınalım.

Üzerine düşünmeyi gerektiren birkaç kısa değerlendirme de biz yapalım.

28 Şubat 12 Eylül benzeri bir darbe olsaydı  müdahale sonrası siyasi hayat bu sefer engellenemeyecek bir iktidarı kaçınılmaz kılabilirdi.

Erbakan Hoca 54.hükümetin Başbakanı olarak tarihteki yerini almayacaktı.

Gömlekler çıkarılmak durumunda kalınmayacaktı. Terminoloji de aslolan “hırkadır”

Emin Çölaşan Hürriyette yazmaya, Ahmet Hakanda Kanal 7 de haber sunmaya devam ederdi.

Şevket Kazan bir Adalet Bakanlığı daha yapardı.

Şubattan eksik iki gün 365 güne eklenip yıl 367 ye çıkarılmazdı.

Mustafa Baş ile 28 Şubat arasında ne tür bir benzerlik vardır hala düşünmekteyim…

Doğarken aydın olanlar ile soyarken kurban olanların hikâyesine vesile olan Şubat soğuğu.

Geleneksel İslami anlayışın partisi durumunda bulunan Refah Partisi seçmen sayısındaki artışı kişisel bir dönüşüm sonrası artırmaktaydı. Devlet yönetiminde esneklik gösteremeyeceğine dair veriler nedeniyle tasfiye edildi.

Enteresan olan ise daha radikal diyebileceğimiz İslamcı anlayış kolayca esneklik göstererek siyasette aktör oldular. Gelenekseli dönüştürmeyi bekleyecek zamanı yoktu askerlerin. Radikal İslamcılar İslam’dan radikal bir dönüşle liberal oldular.

28 Şubatçılar ne yapıyorlar acaba.

”Rüzgar eken fırtına biçer” tadında bir vahlanma içerisindeler. Ülkenin hayrı, birilerinin vahlarından medet ummadan ne zaman gerçekleşecek.