Tarihimizin kaydettiği en büyük ihanet hareketlerinden biri, 15 Temmuz gecesi yaşanan, FETÖ terör örgütünün kalkıştığı başarısız Askeri darbe hareketidir. Yıllardır milletimizin büyük çoğunluğu tarafından hoca efendi olarak bilinip, oldukça büyük saygı gören F. Gülen adındaki şahıs; Meğer ne büyük canavar ruhlu hainmiş… O gece, yıllardır büyük bir gizlilikle, Şanlı ordumuzun içine yerleştirdiği haşası ruhlu, subay ve astsubaylar; Milletimize kurşun sıkacak kadar, onlarca insanın üzerine bomba atacak kadar gözleri dönmüş ve insanlıklarını kayıp etmişlerdi.

     Fetoşa edata tapan, bu asker elbisesi giymiş teröristler, O gece; Ellerinde Al bayrağımızdan başka bir şey olmayan sivil halk dahil, asker Polis 241 yiğit evladımızı hunharca, alçakça ve haince katlettiler.

     Milletimizin sokaklara çıkıp, tankların ve atılan makineli tüfek mermilerinin önüne hiç korkmadan Aslanlar gibi dimdik durması ve Özellikle Polis Özel Harekât Timlerinin can siperine gayretleri ve her şeyden önce Yüce ALLAH’ in inayetiyle; FETO nun başlattığı, kanlı, kirli ve kahpe kalkışma hareketi püskürtülüp başarısız kılınmıştır.  Böylece Tarihimizin kayıt etiği en rezil gecelerden biri olarak başlayan 15 Temmuz gecesi, yerini 16 Temmuz sabahına bıraktığında, ortaya bu kez; tarihimizin kayıt ettiği en büyük ve en şanlı destanlardan biri yazılmış oldu.

     Kısacası FETO hainlerince başlatılan  “kara gece, ihanet gecesi”   milletimizin, cesaret, azim ve kararlılığıyla “destansı bir aydınlık sabahına” dönüştü.

     Bugün çok iyi biliyoruz ve devlet tarafından da her fırsatta açıklandığı gibi, bu katliam varı başkaldırı girişiminin baş aktörü,  ABD’ nin adamı F. Gülen adındaki haindir.

    Düşünüyorum da hangi, bir cemaat lideri böylesine bir katliam emrini verebilir? Ve yine; zerre kadar ALLAH’ a ve ahiret (hesap) gününe inanan, kalbinde azcıkta olsa vatan ve millet sevgisi olan hangi subay, astsubay, uzman erbaş, kısaca hangi asker böyle bir katliam emrini hiç gözünü kırpmadan yerine getirebilir.

     Bu sorunun cevabı bana göre çok basittir. Anlamak için çok derin düşünmeye veya uzman olmaya da gerek yoktur.

     F. Gülen adında ki hain için söylenecek olan şudur:  Makam ve mevki için; vatana ihanet, cinayet ve katlıma dahil, “her türlü pis ve gayrı ahlakı yolları mubah görebilme duygusu”. Daha doğrusu, duygusuzluğu.

     Satılmış, vatan haini ve gaddar bu Fetoşun;  ona bağlı asker elbisesi giymiş teröristleri için, yapılacak değerlendirme de şudur: “Bir insana taparcasına bağlı olmak” ve onun getirdiği “haşaşilik” (aşırı sarhoşluk) hali.

     O hain darbe girişiminden bu günlere, iki aydan fazla zaman geçti. Bunca zaman zarfında O gece için yapılan yorum ve değerlendirmeleri okuyor ve dinliyoruz. Bu güne kadar edindiğim intibaa ya göre, bazı kişi veya kesimler bilerek veya bilmeyerek 15 Temmuz’ u doğru tahlil edememektedirler. Eğer O gece ve sonrasında oluşan olayları doğru değerlendiremesek istikbalimiz uğruna çok şey kayıp ederiz.

     15 Temmuz gecesi hakkındaki değerlendirmelerimizi maddeler halinde sıralayacak olursak.

1- O gece, başta MİT olmak üzere tüm istihbarat birimlerimizin ve Genel Kurmay’ in  Darbe girişimini çok geç fark edebilmiş olması çok büyük bir istihbarat zafiyetidir. Darbe girişimi öğrenildikten sonra GKB ve MİT Müsteşarının, Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızı olaydan haberdar etmemeleri de çok büyük bir hata olmuştur.

2- Cumhurbaşkanımız R. Tayip Erdoğan’ ın hem telefonla bazı TV kanallarına bağlanarak hem de AK Parti Ankara il başkanını arayıp sokağa çıkın talimatını vermesi, Türk demokrasi tarihine geçecek önemli bir olaydır. Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine; AK Parti İstanbul ve Ankara İl merkezleri birer karargah gibi çalışarak; sakağa çıkan halkımızı yönlendirip, darbecilerin işgal ettikleri yerlerin karşısına çıkartıp, Milletimizin başlattığı, sivil halk direnişini çok iyi organize ettiler.

3- Darbe girişimini durdurmak için sokaklara çıkanlar, sık sık söylendiği gibi her kesimden insanlar olmamıştır, Bana göre 3 kesim insanlar sokağa çıkıp tankların, tüfeklerin karşısına durmuşlardır.  Bu kesimler: AK Partililer, MHP liler ve Bazı bozulmamış dost doğru tarikat mensuplarıdır.

     Bu 3 kesimin de ortak özellikleri şunlardır: “Dindar ve vatansever” olmak.

    Bunlara ben, “Vatansever Muhafazakar” veya daha yaygın kullanılış şekliyle “Milliyetçi Muhafazakar” da diyorum. Toplumumuzun bel kemiğini ve vatanımızın bekasını oluşturan da bu kesimdir. Diğer kesimdeki vatandaşlarımızı her hangi bir şeyle suçlamıyorum. Fakat şu da bir gerçek ki; Bu toprakları ta 26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferiyle bize vatan yapanlarda ve sonrası binlerce savaşlarda bu aziz vatanımızı koruyup yüceltenlerde hep bu, “Dindar ve vatanseverler”  veya başka bir deyişle, “Milliyetçi Muhafazakarlar” olmuştur.

4- O gece sokağa çıkan; “Dindar ve vatansever - Milliyetçi Muhafazakarlar” kişiler, sadece bir demokrasi aşkıyla sokağa çıkmadılar.  Onlar bu FETO darbesinin,  perde arkasında ABD ve müttefiklerinin olduğunu iyi biliyorlardı. Bu sebeple Darbe girişimi başarıya ulaşması halinde, ülkemiz üzün süre ABD işgali altına kalacağını da anlamışlardı. İşte bu saikalarla, darbe girişimine karşı durmakla, Milli mücadeledeki vatan savunmasını yapmak arasında hiçbir fark yoktur, düşüncesiyle; canları pahasına o gece darbeye karşı çıkarak, vatanımızı kordular.

     Bu da gösteriyor ki,  o gece şehit olanlar vatanları için, yanı ALLAH için öldüler ve dolaysıyla şehittirler. Bu vesileyle başta o gece şehit olanlar olmak üzere, tüm şehitlerimizin aziz ruhlarına birer Fatiha okuyalım.

5- Darbe girişiminden sonra, Ordumuzun FETO cu Subay ve Astsubaylardan temizlenmesi hareketi doğru olduğu kadar, Sivil kurumlarda; özellikle MEB bünyesinde Öğretmenlere karşı yapılan görevden uzaklaştırmalar da, bir o kadar yanlış olmuştur. Neden?

     Eminim ki Silahlı kuvvetler içinde Fetoşun sempatizanı olduğu halde onun kanlı bir darbe hareketine girebileceğine ihtimal vermeyen ve bu menfur olaydan sonra, ondan nefret etmeye başlayan çok sayıda Subay Astsubay vardır. Fakat hangilerinin, bu konuda gerçekten samımı olduklarını kestirmek çok zor.   Ayrıca ordudan atılması gerekenleri atmamak ilerde çok daha büyük, telafisi imkansiz olaylara sebebiyet verebilir. Yine de haksız yere kimsenin ekmeğiyle oynamamak, Kimseye haksız yere suçlu damgası vurmamak için; kılı kırk yararcasına çok dikkatli olmak lazımdır.

    Başta MEB’ liği ve dolaysıyla öğretmenler olmak üzere,  sivil kurumlardaki Memurlar için, ordudaki kadar katı olmaya gerek yok bence. Zira bu konuda bir yanlışlık yapılmış olsa da Ülkemiz bundan bir zarar görmez. 

    ÇOK ÖENEMLİ BİR HUSUS

6- Asıl Önemli konu: Yazımın başında da dediğim gibi unutmayalım ki; F. Gülen adındaki bu şahıs yıllardır milletimizin önemli bir kesimi tarafından hoca efendi olarak bilinip, oldukça büyük saygı ve sevgi görüyordu.  Hatta bugünkü iktidar, 3-4 yıl öncesine kadar, her türlü istihbarat ve devlet imkânları ellerinin altında olduğu halde onlar bile, aynı şekilde Fetoşa inanıyorlardı. Bunu asla kınama veya eleştiri amacıyla söylemiyorum. Sadece biraz sonra yapacağım tespitimde bir mukayese yapabilmemiz amacıyla söylüyorum.

    Adil olmak, hakkaniyetle karar verebilmek amacıyla empati yapalım. Ona gerçekten çok inanan insanların, 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsünden önce; onun gerçek yüzünü görebilmeleri çok kolay olmasa gerek.  Bu sebeple Fetoş Teşkilatının,  gerçek yüzlerini gizlemek amacıyla, zahiren yapmış oldukları hizmetlerine kanarak, ona inanmaya devam eden;  iyi niyetli, bu konuda saf ve masum insanları suçlu görmek, bence biraz haksızlık olur.  Bu hususta, 15 Temmuz milat olmalıdır.

   Şahsı görüşüm: Fetoşun yönetim kademeleri dışında, 15 Temmuz’ a kadar iyi niyetle ona inanan alt tabakadaki kişileri mazur görmeliyiz. Ayrıca onları da kazanmış toplumun sağlıklı katmanlarına katmış oluruz.  

     Bütün bu sebeplerden dolayı; Sadece Fetoşa bağlı memur derneğine üye oldu veya Bank Asya’ da mütevazı bir hesap harekatı olmasına rağmen, bu insanları memurluktan atmak bence çok büyük haksızlık olur. Tahminim Bu atılanların en az % 90 dan fazlası, Fetoş tarafından çok feci şekilde  kandırıldığına inanıp, ona ateş püskürmekteler.  

     Bu açıklamalar ışığında Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere yetkililere bir çağrıda bulunmak istiyorum.

     Büyük çoğunluğunun yukarıda anlattığım sebeple, 15 Temmuzdan sonra, malum kişiye nefret beslemeye başladığına inandığım Fetoşun tabanından, 50.000 leri aşan sivil memurlar görevden uzaklaştırıldı. Bunlar ne yapacaklar? Sadece kendileri değil, bakmakla mükellef oldukları çoluk çocuklarıyla nasıl hayatlarını idame edeceklerdir. Büyük çoğunluğu küçük memur, yanı dar gelirli olduklarını düşünürsek; görevden uzaklaştırma kriterlerini tekrar gözden geçirmekte yarar var bence. Adil davranmak ve bir haksızlık yapmamak adına. Daha da önemlisi bu insanları kazanmak adına.

     Bu arada yazıma son vermeden önce, bazı kişilerin hakkımda bir kötü zanda bulunarak günaha girmemelerini önlemek amacıyla söyleyeyim: Hiçbir zaman FETO ile hiçbir ilişkim olmamıştır.  PRENSİP OLARAK, DOST DOĞRU OLDUKLARINA İNANDIĞIM; TÜM İSLAMİ CEMAAT, TARIKAT VE HİZMET KADROLARINA SEMPATIYLA BAKAR ALLAH İÇİN HEPSİNİ SEVERİM.

     Mavi Marmara gemisi olayına kadar F. Gülen cemaatine de böyle bir “DOST DOĞRU İSLAMİ CEMAAT” olarak inanıyordum. Hiçbir zaman hiç bir bağlantım olmadığı halde, sadece sempati duyuyordum.  Ama o olayda Fetoş’ un malum demeci gözümü açtı. Ondan sonraki olaylarda, Özellikle MİT tırlarının durulmasından sonra, ondan nefret etmeye başladım.  17 ve 25 Aralık ta da bu nefretim tavan yaptı.

     Yanı anlayacağınız FETO hakkında benim gözüm, pek çok kişiden önce açıldı.  Cenabu ALLAH, bu milletimizin karşısına, bir daha FETO ve benzeri bela ve musibet çıkarmasın… Âmin.