10 Ağustos 2014 de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan, son 12 yılın Başbakanı Sayın R. Tayip ERDOĞAN, Türkiye’ nin 12. ve en önemlisi halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmiştir. Vatanımıza ve milletimize hayırlı olsun.

12 yıllık devlet yönetim biçimiyle tanıdığımız yeni Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan,

yürürlükteki 82 Anayasasının geniş yetkilerini sonuna kadar kullanarak İcra’ nın başı gibi davranacak. Ülkemizi “Devlet Başkanı” gibi yönetmeye çalışacaktır. Bu durum, ilan edilmemiş “Başkanlık Sistemi” ne geçiş demektir.

Bu sebeple bence, Sayın Erdoğan Hukuken olmazsa da fiilen ülkemizin ilk Başkan’ıdır. 

Büyük bir ihtimalle görev süresi dolmadan ilk fırsatta Anayasamızı değiştirerek hukuken de “Başkanlık Sistemi” ne geçişi sağlayacaktır. Dolaysıyla Sayın Erdoğan için; Halk tarafından seçilmiş, Türkiye Cumhuriyeti’ nin 12. Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda 1. Başkanıdır, diyebiliriz.

Türkiye’ nin, özellikle muhalefetin şimdiden buna hazır olması lazımdır. Bu gerçeği kabul edemeyenler ilerde hazımsızlıktan, mide spazmı geçirebilirler, benden söylemesi J))

Bugün 77 milyonluk Türkiye içinde Cumhurbaşkanlığı makamını; hem liyakat hem de hakkaniyet bakımından en çok hak eden tek kişi, hiç kuşkusuz Sayın R. Tayip ERDOĞAN’ dır. Bu seçimi ilk turda yaklaşık % 52 oyla kazanmış olması; Milletimizin bu gerçeği görüp, kabul ederek Sayın ERDOĞAN’ a hak ettiğini teslim etmiş olması anlamına gelir.

Gerçekten yeni Cumhurbaşkanı’ mız bu günlere kolay gelmedi.

Nice zorlukları, nice badireleri, nice çirkin tuzak ve komploları atlatarak bu günlere geldi. En önemlisi kefenini giyerek; dar ve tehlikeli geçitlerden, zorlu yollardan geçerek bu günlere ulaştı. Bunun içindir ki Devletimizin bu en tepe, en yüksek makamını; çok ağır siyası bedeller ödeyerek fazlasıyla hak etmiştir. 

Sayın ERDOĞAN 12 yıllık Başbakanlık döneminde bana göre, Cumhuriyet tarihinin en başarılı yönetimini sergilemiş, Ülkemize son 100 yılın en parlak ve en güçlü dönemini, ALLAH’ ın izniyle yaşatmıştır.  2. Abdülhamit Han’ dan sonra memleketimiz en güçlü ve en etkili dönemine bu zaman zarfında ulaşmıştır. Bu durum değişmez bir gerçek (Realite) tir. Bazılarının siyası rekabet veya ideolojik tavır taassubuyla yahut menfaat kaybından dolayı bu gerçeği görüp teslim etmemeleri; bu konudaki hakikati değiştirmez.

Bilindiği gibi Sayın Erdoğan’ ın CB seçilmesinden sonra İktidar partisi, AK Parti Genel Başkanlığı’na ve Başbakanlık’ a Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu getirildi. Bana göre çok doğru ve çok yerinde bir seçim olmuştur.

Bu hareketiyle Sayın Erdoğan, yıllar önce rahmetli Özal Cumhurbaşkanı seçildiğinde yaptığı hatayı yapmamıştır.

Çünkü rahmetli Özal kendinden boşalan Başbakanlık koltuğuna; önceleri düşük profilli bir isim olan Sayın Akbulut’ u daha sonrada partisinin muhafazakâr misyonuna uygun olmayan M. Yılmazı getirmişti. Böylece kendisi Çankaya’ ya çıktığında, kendi elleriyle sıfırdan kurduğu partisi tarafından dışlanır hale gelmişti.  Hâlbuki ta ta baştan beri Ekrem Pakdemirli’ yı ANAP Genel Başkanı ve Başbakan olarak seçtirtseydi, o durumlara düşmeyecekti.  

Sayın Erdoğan Bu konuda en doğrusunu yaptı. En uygun ve en doğru olan kişinin, yanı Sayın DAVUTOĞLU’ nun kendinden sonra boşalan makamlara getirilmesini sağladı.

Neden Davutoğlu?

Ak Parti iktidarının ilk gününden beri Sayın Ahmet Davutoğlu her zaman,  liderinin en yakınındaki isimlerden biri olmuştur. Türk dış politikası önceleri Başbakan danışmanı, 2009 dan sonra da Diş İşleri Bakanı olarak onun fikirleri doğrultusunda oluşturuldu.

“Osmanlı coğrafyasındaki ülkelerin Türkiye’ nın liderliğinde bir araya gelip daha yakın ilişikler içinde yeni bir güç oluşturması” idealini ortaya atıp bu yeni milli mefkûrenin fikriyattan fiiliyata geçmesi için çok çaba sarf etmiştir. Bu konuda da hayli mesafe aldığına inanıyorum. Yanı o hem bir hoca hem bir fikir hem de bir aksiyon adamıdır.

Bu zaman zarfında özellikle sıyası alanda zaman gelmiş Sayın Davutoğlu, Sayın Erdoğan’ a yapması gereken pek çok şeyi arz etmiştir. Önüne yol haritası koyuştur. Sayın Erdoğan’ da bunları hiç tereddütsüz uygulamıştır. Kısacası basınımıza, kamuoyuna yansıyan hiçbir uyumsuzluk, kırgınlık ve huzursuzluğun aralarına geçmediğine göre; demek ki çok iyi bir uyum içinde çalışmışlardır.

Şimdi de de pek bir şey değişmeyecektir. Yine çok uyumlu bir şekilde çalışacaklarına eminim. Sadece makamlarının derecesi yükseldi. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’ na, Davutoğlu ise Başbakanlık’ a yükseldi.

Güzel ülkemize siyası istikrarı, bu konudaki huzur, güven ve mutluluğu çok fazla gören kriz severler; ilk günden beri Ahmet Davutoğlu ile T. Erdoğan arasında “Arıza” çıkartmaya çok çalıştılar.

Sayın Davutoğlu seçildiği ilk günde; “Milletten gücünü alanlar ve arkadaş olanlar arasında ihtilaf çıkmaz. Birlikte yeni Türkiye’ yi inşa ederler” şeklindeki açıklamaları, daha şimdiden devletimizin en tepe noktasında nifak tohumları ekerek  “İhtilaf çıkartıp uyumsuzluk oluşturmaya” çalışanlara, tokat mahiyetinde mükemmel bir cevap olmuştur.

Anlayacağınız, yeni Cumhurbaşkanımız Sayın ERDOĞAN ile Başbakan ve Hükümetimiz tam bir uyum içinde çalışacaklardır. Bu iki makam arasında; fitne, fesat, ayrılık ve gayrılık bekleyenler, böyle bir beklenti içinde olup ta boşuna sevinmesinler.

Bu hususta ayrıca bir konuya daha değinmek istiyorum. Hatırlarsınız, bazı kesimler Sayın Erdoğan’ ın, sözünden hiç dışarı çıkma ihtimali olmayan düşük profilli birini yerine geçireceği söylendi. Erdoğan ise tam tersini yaptı. Yanında bulunan dava ve çalışma arkadaşları arasında en yüksek profilli olan, en yüksek karizmaya sahip olan Ahmet Davutoğlu’nu, kendi yerine getirdi. Sebebi ise çok basit.

Sayın Erdoğan, Başbakanlık ve hükümetin gündelik işleriyle artık uğraşmak istemiyor. O sıradan olaylar dışında memleketimizin; daha önemli, daha ali (yüksek ve yüce) meseleleriyle, daha az yorulan ve böylece daha zinde kafayla uğraşmak istiyor.

Bu sebeple gözünün arkada kalmaması, sıradan, küçük ve orta ölçekli devlet işlerinin laikiyle yapılabilmesi için, düşük profilli birini değil de sadakatine de inandığı liyakatli, yüksek profilli birini kendi yerine getirdi.  Bence de doğrusu buydu ve Sayın Erdoğan bu konuda, memleketimizin milli menfaatlerini şahsi arzularının üstünde görerek en doğru olanını yaptı.

Halk iradesiyle oluşan ülkemizin en tepe noktasındaki bu değişikliğin bu yeni yöneticilerimizin, beraber uyum içinde çok iyi ve çok doğru çalışarak vatanımıza ve milletimize ziyadesiyle hayırlı olacaklarına inanıyorum.

Burada görevi boyunca, yeni Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu hocamıza çok iş düşmektedir. Ahmet hoca bir yandan hem hükümette başarılı olmalı hem de cumhurbaşkanımızla arasını bozmaya, aralarında fitne ve fesat çıkarmaya çalışacak olan şer güçlere asla fırsat vermemelidir. Bu konunun önem ve ehliyetini o, bizlerden daha iyi bildiğine eminim. Ama biz yine vatan görevimizi yaparak bir hatırlatmak istedik.

Son olarak çok önemli gördüğüm bir konuyu da açıklamak istiyorum. Devletimizin en tepesindeki iki büyük makam; Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamları, aslında bu iki makamın ayrı ayrı olması büyük bir yanlışlıktır. Devletin tepesinde iki başlılık arz etmektedir. Bu yeni süreçte bu iki makam benim öngörüme göre o kadar uyumlu çalışacak ki, hukuken iki, filen tek makam gibi olacaktır, İnşallah.

Cumhurbaşkanı T. Erdoğan, Başbakan A. Davutoğlu olacak görünürde ama ülkemizin tek bir lideri olacak. O da R. Tayip ERDOĞAN’ dir. Zaten doğrusu da budur. Çünkü bir ülkenin bir lideri olur.

Hatırlayın geçmişte Özel-Yılmaz, Demirel-Çiller ikileminin hatta en son A. Sezer-Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli didişmesinin ülkemize ödettiği bedelleri. 10 yıl içinde iki büyük mali kriz, 50-60 Milyar dolarlık banka soygunları ve nihayet yüksek faizle borçlandırılan hazinenin eski parayla en az 100 katrilyon değerinde devlete ödetilen çok ağır bedeller.  Geçtiğimiz son 12 yılda bunların hiç biri olmadığı gibi, o dönmedeki kalkınmanın belki de en az 10 katı kalkınma ve büyüme sağlandı.

Şimdi soruyorum size bu durum iyimi yoksa kötümü?  Elbette ki hiç şüphesiz milletçe yaşadığımız son 12 yıl, ondan önceki yıllardan hele hele bir önceki 1992-2002 arasındaki 10 yıldan çok daha iyi dönemdir.

Benim naçizane tespitim; Allah korusun, çok büyük bir deprem veya iç savaş gibi çok olağanüstü olumsuz bir durum olmadıkça ki inşallah olmaz, bundan sonraki 10 yıl, çok başarılı ve parlak geçen son 12 yıldan daha iyi olacaktır.  

Peki kahin olmadığıma göre ki olmakta istemem, bu kanaate nasıl varıyorum. Cevabı çok basit:

Geçtiğimiz 12 yılın son 7 yılında Cumhurbaşkanlığı’ nı Sayın Abdullah Gül yapmakta idi.  Yanı devletin en tepe noktasında kı iki ayrı makam tek makam gibi kullanıldı. İşte son yılların hızlı kalkınma ve güçlenmemizin en büyük sebebi buydu.

Bugün Ak parti Genel başkanlığı ve Başbakanlığa getirilen Davutoğlu hocamız, Türkiye’mizin son lideri Sayın ERDOĞAN ile daha da iyi ve daha uyum içinde çalışacağına inanıyorum. İnşallah Davutoğlu bu konuda bizleri ve bu temennide bulunan yüce milletimizi haksız çıkarmaz. Çünkü Allah göstermesin, Başbakan Davutoğlu’ nun Cumhurbaşkanı ERDOĞAN ile yapacağı en küçük bir uyumsuzluk veya çıkaracağı en basit bir arıza bu memleketimize çok büyük bedellere mal olur. Bunun en büyük ceremesini de halkımızın fakır-fukara ve garip-guraba kesimi çeker.

Beni sayın ERDOĞAN’ ı savunmakla suçlayanlar, şimdi anladınız mı benim niçin böyle davrandığımı.

En son olarak şunu bilmemizi ve hiç aklımızdan çıkarmamamızı isterim. Milletleri ayakta tutan en önemli dünyevi sebep DEVLET tir. Devletleri de ayakta tutan en önemli amir, LİDERLER dir. Eğer bu konuda bana inanmıyorsanız açın tarih kitaplarını, sadece 1071 Malazgirt zaferiyle başlayan Anadolu Türk tarihini inceleyin. O zaman daha iyi anlarsınız ne demek istediğimi.

Selam, dua ve saygılarımla.  Yüce ALLAH c.c. ne emanet olun.