Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Girne'de kaldığı Mercure Oteli'nde sohbet ediyorum. Gül'e, 'Atatürk'ün makamında oturmak nasıl bir duygu? Köşk'ten içeri adımınızı attığınızda neler hissettiniz?' diye soruyorum.
Gül, 'Tabii çok onur verici, çok gururlandırıcı, bir o kadar da sorumluluk duygusu hissediyor insan. Böyle bir makamda oturmak, 70 milyonun sorumluluğunu üzerinizde hissettiriyor. Bu duyguları yaşadım. Halen de yaşıyorum. Cumhurbaşkanı, düşünün ki herkesin, milletin, devletin birliğini temsil ediyor. Her zaman bu sorumluluğu hissediyorsunuz' yanıtını veriyor.
Cumhurbaşkanı Gül'e, son günlerde Türkiye'nin gündemine gelen 'mahalle baskısı' konusunu açıyorum.
Şerif Mardin hocanın sözlerini anımsatarak, 'İleride kızların başını örtmesi için mahalle baskısı oluşabileceğini, kadınların korkması gerektiğini söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz' diye sorduğumda şu yanıtı veriyor:
'Türkiye'de mahalle baskısı olmaz. Neden olsun? Yıllardır bir arada yaşayan, kardeşçe yaşayan insanlar. Düşünün ki aynı mahallede ya da aynı yerde, başı örtülü bir kızımızla başı açık bir kızımız kolkola yürüyorlar. Sandviçlerini ikiye bölüyorlar, paylaşıyorlar. Bir ailede hem başı örtülü, hem başı açık kızlar olabiliyor. Biz böyle bir sosyal yapıya sahibiz ve yıllardar böyle yaşıyoruz. Bu bakımdan mahallede veya başka bir yerde böyle bir baskı oluşmaz.'
Cumhurbaşkanı Gül, Şerif Mardin'in çok değerli bilimadamı olduğunu, konuyla ilgili röportajında da çok iyi analizler yaptığını ancak, doğru okunması gerektiğini belirtti.


'Modernleşmenin sonucu'
Cumhurbaşkanı Gül ile üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasına yönelik anayasa değişikliği tartışmalarını da konuşuyoruz. Gül, başörtüsüne bireysel özgürlükler açısından yaklaşılması gerektiğini vurguluyor ve bugün başörtüsüyle üniversiteye gitmek isteyenlerin aslında modernleşmenin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Bu konudaki görüşünü şöyle açıklıyor:
'Şimdi bu konuya özgürlükler açısından ve modernleşme olgusuyla bakmak gerekir. Eskiden kızlarımız evde oturuyor, toplumsal hayata girmiyorlardı. Modernleşme zaten herkesin toplumsal yaşama katılmasıdır. Şimdi yüksekokula gitmeyi istemelerini böyle karşılamak ve anlamak gerekir. Okula gitmesi, evde oturmasından, toplumsal hayatın dışında kalmasından iyidir. Ama diyor ki, 'Ben dindar bir insanım, okula giderken de başımı örtmek istiyorum.' Bunu bireysel tercih ve özgürlükler açısından görmeliyiz ve modernitenin bir sonucu olarak algılamalıyız. Tabii şurası önemli: Bireysel olması lazım.'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin İran veya Malezya'ya döneceğine yönelik kaygılara ise katılmıyor. Cumhurbaşkanı, böyle bir dönüşümün mümkün olmadığını şöyle açıklıyor:
'Bunu söyleyenler yeterli bilgiye sahip olmayanlardır. Türkiye İran da olmaz, Malezya da olmaz. İran zaten tümüyle farklı bir yapıdır. Bunu bilmek gerekir. Bu nedenlerle Türkiye İran olmaz. Malezya da olmaz, çünkü orada da çok farklı bir sosyolojik ve kültürel yapı vardır. Malezya'daki sorunun esası dini değil millidir, etniktir. Kıyafetler de milli kıyafetlerdir. Bu ayrı bir kültür. Türkiye'nin sosyolojik ve kültürel yapısıyla hiç benzemez. Onun için ben bu kaygılara ve tahminlere katılmıyorum.'


Beşiktaş'ı izledi
Gül, sohbetimizin ardından Beşiktaş-Marsilya maçını izlemek istediğini söyledi. KKTC Cumhurbaşkanlığı'ndaki resepsiyonun uzaması nedeniyle maçın ilk yarısını kaçıran Gül, 'Bari ikinci yarıyı yakalayalım ve Beşiktaş'a şans dileyelim' diyerek maç için hazırlanan bölüme geçti. Ancak Gül'ün bu dileğine rağmen Beşiktaş, Marsilya'ya 2-0 yenilerek Cumhurbaşkanı'nı da üzdü.

haberturk.com

Editör: HABER MERKEZİ