Kozan İmam Hatip Lisesi 11. sınıf öğrencisi Tevhide Kütük, öğretmenler günü nedeniyle düzenlenen kompozisyon yarışmasında birinci oluyor. Törende ödülünü almak üzere sahneye çıktığında kaymakam ve garnizon komutanı talimat veriyor: ‘İndirin onu.’

Suçu neydi?

Dağlıca baskınını mı gerçekleştirdi?

Gabar’da askerlerimize pusu mu kurdu?

Yeni terhis olmuş 33 askerimizi Bingöl’de otobüsten indiren o muydu?

Ben Tümgeneral Yılmaz’ deyip komutandan istihbarat mı zarfladı?

Hayır...

Başörtülüymüş. Sahneden inerken gözyaşlarına boğuluyor küçük Tevhide: ‘İniyorum ama neden?’ Cevap arıyor, bu anlamsızlığa. Aldığı cevap karşısında büsbütün yıkılıyor: ‘Senin kılık kıyafetin uygun değil.’

Göz yaşları sel olup akıyor.

Kozan Belediye Başkanı Kazım Özgan devreye giriyor: ‘Yapmayın, sırası değil. Gerekirse soruşturma açarız.’

Dinleyen yok.

Biliyorum, bu sahnelere aşina gözlerimiz. Sırf eşi baş örtülü diye cumhurbaşkanının önünde köşe kapmaca oynayan paşalara bile tanık olmadık mı, yakın tarihte?

Bu komedi daha ne kadar sürecek, bilmiyorum. Ama artık birilerinin kafasına ‘dank’ etmeli. Çünkü; Ötekileştirici, ayrıştırıcı, farklılaştırıcı, itici, kırıcı ve çatıştırıcı yaklaşımlar, toplumun birleşme yerlerini kanatıyor.

Kanama devam ettikçe, buna en çok sevinenler kuşkunuz olmasın Türkiye’nin kaosa sürüklenmesi ve parçalanmasını isteyenlerdir.

Geçenlerde Dağlıca yazılarım üzerine arayan bir emekli subay anlattı: ‘5 yıl Doğu’da görev yaptım. Bir gün elimize bir bildiri geçti. T.C komutanlarına diye başlıyordu. PKK, oturmuş subaylara hitaben bir bildiri hazırlamış.’

Nasıl yani?’ diye sordum.

İbret vericiydi: ‘Subaylara şöyle sesleniyorlardı: Sizin ne kadar zor şartlarda çalıştığınızı biliyoruz. Başörtüsü yüzünden çoğunuz dışlanıyorsunuz. Eğer bize katılırsanız kesinlikle başörtüsü sorun olmayacaktır. Çok özgür çalışırsınız.’

Düşünebiliyor musunuz? Bebek katilleri, Türk subayına ‘Gel bize katıl, bizde başörtüsü sorunu yok’ diyebilecek kadar cüretkar davranabiliyor.

Öfkem büyük ama ne çare. Önemli olan, bundan ders çıkarmasını bilmektir.

Merak edenler için eklemeliyim, bildirinin örneği emekli subayın arşivindeymiş. Tahminim odur, Genelkurmay’ın arşivinde de vardır.

Ayrıca, yorum yapanlara kolaylık olsun. Birinci kuşak akrabalarımda ve etrafımda türbanlı bir kişi bile yok. Hani, bazıları türbana tepki gösterirken ‘ Benim annem de başörtülüdür...’ diye söze başlar ya, o misal...

Temel hak ve özgürlük alanları genişletip ortak paydada buluşabilirsek, inanıyorum ki, doğacak sinerjinin önünde kimse duramaz. 84. yılını geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti’ni kimse yıkamaz, kimse öyle numara falan da veremez.

Yeter ki, ‘Benim cumhuriyetim’ değil, ‘Bizim cumhuriyetimiz’ diyebilelim...

([email protected])

Şamil Tayyar

Editör: HABER MERKEZİ