AKParti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci’nin kapısını çaldık. Karşımızda siyasiden çok gerçek bir vatansever bulduk. Temurci, Çayeli’nde bir lokantada başlayan siyasi hayatından bugünlere gelişini, umutlarını ve hedeflerini anlattı.

Sarı saçlı, yaramaz bir Rizeli çocuk düşünün... Çayeli’nin o dik yamaçlarında babaannesinin elinde Kur’an kursuna da gitti, mahallede top koşturup komşuların camlarını da kırdı! İsmi Selim olsa da, ruhu memleketinin kıyılarına vuran dalgaları gibi! Büyüdü o çocuk, 50 yıllık baba yadigarı kuru fasulye lokantasında garsonluk yaptı sonraki yıllarda... “ İyi servis yaparım, garsonluğum iyiydi! “ diyecek kadar mütevazı olan bu hizmet adamı, bir gün önüne servis açtığı Erbakan Hoca ile tanıştı! Siyasi sohbetleri etkiledi, koydu siyaseti kafaya o yıllarda... Aslında o dönem doktor olmak istiyordu ama kan görmeye dayanamadığını, kardeşinin eli kesilince anladı ve vazgeçti bu sevdadan... Daha büyük bir davaya adadı kendini... Bugün bir aile babası! Servise, hizmete hala devam ediyor... Ama AK Parti İstanbul İl Başkanı olarak... İşte karşınızda Selim Temurci dostlar! Bu kez ağırlıklı olarak siyasetçi kimliğiyle değil! Soyadını bir kenara astı ve Selim olarak konuştu... Bizlere çocuk Selim’in, genç Selim’in ve bugünün Selim’inin yüreğini açtı. Bu hafta da haber bahane dostlar! Ama sohbet hakikaten şahane, buyursunlar!

Başkanım siyasete ilginiz ne zaman başladı?

11 yaşındayken.

O kadar küçük yaşlarda neydi sizi siyasette çeken?

İlkokul son sınıfta Çayeli’nde Milli Gençlik Vakfı (MGV) dediğimiz yapıların yavaş yavaş kurulma çalışmaları yapılıyordu. Ağabeylerimiz vardı ve sohbetlere gidiyorduk. O yıllarda yavaş yavaş oluşmaya başladı siyasete ilgim ki o yıllar yani 1980’lerin sonrasından bahsediyorum, Türkiye’nin çok zor yıllarıydı! Turgut Özal’ın ortaya çıkışına kadar ara dönemde özellikle muhafazakar siyaset darbeyle kuşatma altına alınmıştı. Bu durum Rize’nin Çayeli ilçesinde de sohbetlerin arttığı, yeni düşüncelerin ortaya çıktığı bir dönemi tetiklemişti. Sonra da sürekli olarak içinde kaldık siyasetin.

O yaşlarda devlet meselelerini, sokaklarda maç yapmaya tercih eden bir birey olarak sizi farklı bir çocuk gibi mi hayal etmek gerekiyor?

Babam bu meselelerle çok ilgiliydi. Ailem Çayeli’nde 50 sene lokantacılıkla uğraşan bir esnaftı. Bölgeye gelen her siyasetçi bizim lokantaya uğrardı. Gelenler arasında rahmetli Türkeş’ten, Demirel’e, Necmettin Erbakan’a kadar isimler vardı. Siyasete ilgi biraz da buradan, her giden gelen insan bizde bir iz bıraktı.

Ya sonraki yıllar?

 Milli Gençlik Vakıfları’nın kurulmaya başladığı dönemlerde kurumsallaştı durum, niçin bu işi yaptığımız da somutlaşmış oldu. O yıllar bizim kuşağın, gelecek yıllara taşımış olduğu en büyük hazinedir. Büyüklerimizi dinledik, tecrübelerinden faydalandık, sohbet ettik. Öyle bir sürecin ve yapının içerisinde olmanın mutluluğunu hissettim.

Siyasetin temelleri aile lokantanızda atıldı yani...

Darbe sonrası, yasaklar kalktıktan sonra Erbakan Hocamız Çayeli’ne gelmişti, lokantamıza uğradı. Erbakan Hoca’nın lokantamıza gelip, gitmesi beni ona çok fazla bağlamıştı.

Çalıştınız o halde siz de lokantada, el maharetiniz nasıl Başkanım?

Tüm ilkokul yıllarım dahil olmak üzere çalıştım lokantada. Pişirmek değil ama fena bir garson değildim hani! Uzun yıllar garsonluk yaptım.

DOKTORLUKHAYALİMDİ

Bugünleri hayal ediyor muydunuz?

Yok, kesinlikle! İmam Hatip 5’inci sınıfa kadar doktor olmayı düşünüyordum. Bir gün kardeşim elini kesti, o gün doktor olamayacağımı anladım! Bir damla kanın yere düşmesi devlet - millet meselelerini, Filistin’i, Müslümanların sıkıntılarını, dünyanın problemlerini daha fazla düşünmemiz ve hayatımızı planlamamız gerektiğini söyledi. Öyle bir kapı açılmış oldu ki 5’inci sınıftan sonra ağırlıklı olarak siyaset bilimi, kamu yönetimi ve hukuk okurum diye düşündüm.

SİYASET PLANLAYARAK YAPABİLDİĞİNİZ BİR İŞ DEĞİL!

Siyasette işler rast gitmeseydi...

Siyaset planlayarak yapabildiğiniz bir iş değil! Siz, siyaset yapma düşüncesiyle bu işin içinde olmuyorsunuz! Ülkeyi, dünyayı, ülkenin geleceğini, gençlerin bu konudaki rolünü orada size anlatıyorlar ve diyorsunuz ki benim de bir yerden tutmam gerekiyor! Politika yaparım ve yarın, öbür gün farklı makamlarda olurum filan gibi bir planlama olmaz!

HEPİMİZ İSTANBUL’DA GURBETTEYİZ! 

Kaç evladınız var?

3! 3’ü de ellerinizden öper! Büyük oğlum üniversitede  siyaset okuyor, ortanca yani kızım 10. sınıf öğrencisi en küçük oğlum da Yusuf Kemal ise 5. sınıfta... Üzülüyorum ama çocuklarıma çok fazla zaman ayıramıyorum. Hepimiz İstanbulluyuz ama İstanbul’da hepimiz biraz gurbetteyiz! Annem, babam doğduğum topraklarda, Rize’de. Gönül her ay gidip görmek istiyor, yaşları ilerliyor ama olmuyor. Hasretlikle yaşıyorum, o da benim biraz duygusallığımdan kaynaklanıyor!

Şiirler devam ediyor mu?

Şiirleri severim ama maalesef yazmaya devam edemiyorum.

Kitap yazmayı planlıyor musunuz?

Bize tebliğ edilen sorumluluk çok büyük... Son iki senemize bakarsan da siyasette teoriyle pratiği birlikte yaşadığımız ve darbe dahil her türlü sıkıntıyla karşı karşıya kaldığımız, gençlik dönemlerimizde duyduğumuz her tecrübeyi tecrübe ettiğimiz bir zaman dilimi yaşadık. Böyle bir zamanda sorumluluklarım baskın geldi.

Korkularınız neler?

Zor bir soru! Bir özel bir de genel korkum var. Özelde çocuklarımı çok iyi yetiştirip, bu ülkenin geleceğinde faydaları olsun diye arzu ederim. Aksi durumda, o vebali taşıyamam diye düşünüyorum. En büyük korkum bu! Genel korkuma gelecek olursak, 1980 sonrası Türkiye’de çok şey yaşandı. Şu 40 - 45 yıllık süreç bize çok şey öğretti! Bu toplumda şu ana kadar elde edilen bütün kazanımların geriye dönmemesi, bu tekerleğin tersine döndürülmemesi, bir daha eskiye dönmemek! Allah muhafaza böyle bir dönüş bizim hesap verebileceğimiz bir şey olmaz ve üzerimizde bu anlamda çok büyük bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum, büyük bir mücadeledir bu!

15 Temmuz’da ilk sıkıntı İl Başkanlığı’nda peydah oldu değil mi?

Evet! Burada havalimanına bir kısım yürüyerek, bir kısım araçlarla gitmiş olduk. Ama bu çılgınlık değil bir zaruretti...

Pişmanlıklarınız var mı?

Hayatımda ‘keşke’ demeyi hiç sevmiyorum. Bir karar alıyorum, Rabbimden o kararın hayra vesile olmasını istiyorum! Ondan sonra da dönüp hiç bir zaman ‘Ben bunu niye yaptım? ‘ dediğimi hatırlamam. Kararı alır ve uygularım. Hakkımda hayırlısı olduğunu düşünürüm. Hangi kararı alırsanız alın, ne olacağını takdir eden siz değilsiniz! Takdire saygı göstermek ve onu kabullenmek gerekiyor. 

‘Bir gün mutlaka’ deyip hedef koyduğunuz ne var Başkanım?

7 yıl oldu Hacca yazıldık. Kısa vadede hanımla beraber hacca gitmeyi bekliyoruz. Türkiye çok önemli bir sürecin arefesinde! 16 Nisan, 15 Temmuz’un final gecesi olacak! 16 Nisan’da Rabbim inşallah bizleri yeni bir zafere ulaştırır, dua ediyorum. AK Parti’nin çok daha güçlü bir şekilde bu ülkenin geleceğinde var olması en büyük hayalimdir. 15 yıllık çok büyük bir kazanım var. Cumhurbaşkanımızın partiyle ilişiğinin kurulacak olması bizleri çok yakından ilgilendiren bir meseledir. Ben iki yılı aşkın İl Başkanıyım. Cumhurbaşkanımızla birçok yerde bir araya geliyoruz ama partili olmaması sebebiyle, burada kendisini hiç ağırlayamadık. Bir imkan olur diye düşünüyorum. Aynı davada nereden geldiysek, nereye gideceğimizi de biliyoruz! Davada mücadele etmeye devam edeceğiz, Rabbim bizi bu yoldan ayırmasın.

Dava için nelerden geçersiniz?

Cumhurbaşkanımız bunu çok ifade ediyor, “Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü” diyor. Davamızdan vazgeçtiğimiz anda inancımızdan, geleceğimizden ve kendimizden de vazgeçtiğimizi unutmamak gerekir. Dava dediğimiz bizi yaşatan ve hayata bağlayan şeyin adıdır. O olmadığı zaman, maneviyat olmadığı zaman niçin siyaset yaptığınızın cevabı olmaz, niçin nefes aldığınızın cevabı olmaz, aslında hiç bir şey olmaz! 

Başkanım ölüm korkunuz oldu mu?

O gece beni en fazla üzen, Çengelköy’de genç bir kardeşimizin ‘Başkanım vuruldum!’  diyerek beni aramasıydı. “Hadi sokağa çıkıyoruz!” dediğinizde, insanlar da çıkıyor ve bunu demokratik bir tepki olarak yapıyorsunuz, milletin burada olduğunu göstermek istiyorsunuz. İnsanlara ateş açılır, insanlar şehit edilir gibi şeyleri düşünmek mümkün değildi! Bu alçakların insanlara ateş açtığını duyduğum ilk anda korku değildi hissettiğim! Çok büyük bir kızgınlıktı! Herşey Allah’ın takdirindedir! Ölümden hiç korkmadım! 

Siyasette kiminle yarışıyorsunuz?

Siyaset eğer bir yarış olarak düşünülürse, o yarış davanın hep daha iyiye daha güzele gitmesi içindir. Bu noktada kendimizi biriyle yarışıyor gibi konumlandıracak bir siyaset kesinlikle yapmıyoruz.

DEDEMİNHAYALİ DARBEYETAKILDI

Çocukluğunuzu anlatsanıza Başkanım...

Rahmetli dedemin en büyük hayali babamın Kur’an kursuna gitmesi, orada okuması ve hafızlık yapmasıymış. 1960’da darbe oluyor, dedem köyde darbeden haberi yok ve tutuyor babamı kolundan kursa gidiyorlar. Karadeniz dağlık, o zamanlar şimdiki gibi yollar da yok! Epey yürüyorlar ve vardıklarında dedem darbeyi öğreniyor ve “Çocuğu al geri götür! “ diyorlar. Darbeden dolayı Kur’an kursuna gidemeyen babam gurbete çıkıyor, çalışıyor, sonra dönüyor ve evleniyor. Biz doğduktan sonra da hayali, doğacak çocuğunu Kur’an kursuna vermek oluyor! 1981 - 1982 yıllarında Kur’an kursuna gitmeye başladım ve hafızlık yaptım. 

En büyük çılgınlığı neydi Selim Temurci’nin?

İlk defa cevaplıyorum! Üniversite’ye giriş öncesinde aileme “İstanbul’a gideyim, üniversiteleri bir gidip göreyim! “ dedim. Babam İlahiyat okumamı istiyordu, tercihimi Boğaziçi Üniversitesi’nden yana kullandım ki çok az tercih yapmıştım. Şimdi düşünüyorum çok riskliydi ama yaptım. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okudum. Bir de çocukken gökyüzüne, uzaya çok meraklıydım. Şimşek çaktığında bütün çocuklar içeri girer, ben tam tersi dışarı çıkar seyrederdim. Yukarıda neler olup bitiyor, en büyük merakımdı o zamanlar...

MAKAMIOLANLARINDEĞİL DAVASIOLANLARINZAFERİ

15 Temmuz gecesi vatan sevgisi ile aile arasında kaldığınız bir sınavdı... O gece ne değişti?

Bizim için en büyük imtihan ve güzellik benim o gece burada olmamdı. O gece aslında kimin nerede olduğundan ziyade ki evinde oturup çoluk çocuğuyla çayını yudumlayan insanlar da vardı, esas önemli olan o gece ne yaptığımızdı... Biz bu anlamda kendimizi önemli görmüyoruz. Ben önce teşkilatları davet ettim, Cumhurbaşkanımızın davetiyle milyonlarca insan ayağa kalktı ve sokaklara indi. 15 Temmuz makamı olanların değil davası olanların zaferi oldu! Vatan ve aile meselesinin iç içe girmiş olduğu iki şey olduğunu düşünüyorum. O gece büyük oğlum Rize’de dedesinin yanındaydı. Sadece onunla konuşabildim. ‘ Baba ne oluyor? ‘ diye sordu, ‘ Oğlum bir takım şeyler oluyor düzelecek!’ dedim. Detaylı bir açıklama yapamadım. Güzel bir anı olarak kaldı oğlum Cumhurbaşkanımızın yanına gitmemi söyledi ve telefonu kapadı. Ben o gece ailemi arama fırsatı bulamadım. Dostlarımız hanımı, çocukları alıp başka bir yere geçirmişler, biz bir şey yapamadık ki! Velhasıl vatanınız, devletiniz yoksa aileniz olsa bile ne kadar mutlu olursunuz? Önemli soru bu! Bu yüzden artık klişeleşti ama mesele memleketse gerisi teferruattır! Rabbimize hamdolsun, öyle bir gece yaşanırken hiç kimse ‘Ailem ne olur, çoluk çocuğum ne olur, ben ne olurum?’ düşüncesiyle hareket etmedi.

Başkanım ölüm korkunuz oldu mu?

O gece beni en fazla üzen, Çengelköy’de genç bir kardeşimizin ‘Başkanım vuruldum!’  diyerek beni aramasıydı. “Hadi sokağa çıkıyoruz!” dediğinizde, insanlar da çıkıyor ve bunu demokratik bir tepki olarak yapıyorsunuz, milletin burada olduğunu göstermek istiyorsunuz.İnsanlara ateş açılır, insanlar şehit edilir gibi şeyleri düşünmek mümkün değildi! Bu alçakların insanlara ateş açtığını duyduğum ilk anda korku değildi hissettiğim! Çok büyük bir kızgınlıktı! Ne denli büyük bir sorumluluk üstlendiğimizi bize tekrar tekrar hatırlatan Rabbime hamdolsun! Herşey Allah’ın takdirindedir! Ölümden hiç korkmadım! Çocukluğumdan beri birçok kere yaşamışımdır, riskler almışımdır ve zaman zaman farklı olayların içinde de bulunmuşumdur.

HAYALLERİMİZDE ROL MODELİMİZ DE HOCAMIZDA BELLİ

Siyasette rol modeliniz kim?

Babam, büyüklerim rahmetli Adnan Menderes’i anlatırdı. Menderes dedelerimizin, büyüklerimizin hayatında çok önemliydi. Daha sonra rahmetli Erbakan Hoca ve üniversite yıllarımda Turgut Özal’lı yıllar... Allah mekanlarını cennet eylesin! Erbakan Hoca ismiyle müsemma hepimizin hocasıydı, büyüğüydü! Gençlik kollarından beri bu yapıların içinde olduğumu düşündüğümde Türkiye’de siyaset yapan herkesin bu düzlemden meseleye baktığında bence Türkiye’de bizim bu anlamda rol modelimizin Recep Tayyip Erdoğan olması gerektiğini düşünüyorum. Recep Tayyip Erdoğan’ın da hocası Erbakan! Günümüzü konuştuğumuzda Recep Tayyip Erdoğan’ın, sadece bizlerin değil gençlerin de rol modeli olması lazım diye düşünüyorum. Hayalleri olan bir liderdi ve hamdolsun o hayallerini gerçekleştire gerçekleştire bir noktaya geldi! Tek hayali milletine hizmet etmekti! Erbakan Hoca dediğim gibi ismine yakışır şekilde bizim hocamızdı. Hocamız Erbakan, rol modelimiz de Recep Tayyip Erdoğan diyebilirim.

HERGÜNYARIM SAAT DEOLSA KİTAPOKURUM

Herkes sizi sakin, ciddi mizacı olan vatanperver bir siyasetçi olarak tanıyor. Selim Temurci nasıldır? 

İmam Hatip yıllarında şiir yazdım, hutbeler okudum, camide yaklaşık 5 yıl mukabele okudum. Çocukluğumdan beri sürekli topluluğun önünde oldum. Ailem herşeyin önünde. Mütevazı olmak, şefkat, merhamet, adalet... Bunlar bir Müslümanda olması gereken vasıflar, elbet eksiklerimiz vardır her kul gibi! İnsanlar ismimle müsemma, biraz da görüntüm itibariyle sakin olduğumuzu düşünürler ama maalesef öyle değilim! Kızmamız, tedbir ya da karar almamız, uygulama ve planlama, veyahut performansa dayalı takip gerektiren işler yapmak zorunda kaldığımız zaman çok otoriter olabilirim. Sonuç odaklı bir yapım var. Bu arada sporu çok severim, uzun yıllar futbol, voleybol ve masa tenisi oynadım. 

Başka?

Kim olursanız olun her şeyden önce insani bir yönümüzün olduğunu unutmamak lazım. Hep birlikte mücadele ettiğimiz zamanlar var ve bu zamanlar olmadan hayatta sadece rol yaparız! 15 Temmuz’u hatırlayın! Bazen öyle zamanlar gelir ki karar almanız ve uygulamanız gerekir. Tüm bu koşuşturma içinde her gün yarım saat bile olsa mutlaka birşeyler okumayı isterim. Siyaset aileye ayıracağınız zamanı epeyce elinizden alıyor. Küçük oğlum bu durumdan muzdarip!

Gökay Kalaycıoğlu

Editör: HABER MERKEZİ