Rize’nin çok büyük bir sıkıntısı var. Güvekelebeği olarak bilinen çirkin ve zararlı bir uçan haşerat tüm şehri istila etmiş adeta. Geceleri avluda, balkonda oturmak ne mümkün. Binlercesi ışığa uçuşuyor. Ayrıca sebze ve meyvelerin özsuyunu emiyorlar.

Geçen ay Rize’deydim. Bizim köy evinin bahçesinde oturuyoruz. Güvekelebekleri gözümüze, kulağımıza sorti yapıyor. “Nerden çıktı bu kelebek?” deyiverdim. Meğer İsrail, Rize çayını bitirmek için bu kelebekleri şehrin üzerine salmış. Bunu söyleyen ve onu tasdik edenler üniversite mezunu başarılı, iyi para kazanan işadamı kuzenlerim.

Üşenmedim. Kâğıt kalem getirdim ve böyle bir operasyonun işini bilen, parası kıymetli bir Yahudi kafası için hiç de rasyonel ve karlı olmadığını ispatlamaya çalıştım. 3920 kilometrekare bir alana bu kelebeklerin dağıtılması ve çoğalmasının sağlanmasının oldukça pahalı bir iş olduğunu, Rize çayının dünya piyasasını sarsacak bir hacme sahip olmadığını sabırla izah ettim. Baktım olmuyor. Daha masum bir komplo ile kalplerine girmeyi denedim. Milli çayımıza göz dikmeleri durumunda uluslararası medyada çıkarılacak 10 tane sansasyonel haberle itibarsızlaştırmayı başarabileceklerini anlattım. Az bir kıpırdanma oldu gibi ama tam manasıyla ikna oldular mı emin değilim.
Komplo teorilerine iman, bildiğiniz şirktir. Çünkü ancak Tanrı’nın gücünün yeteceği şeyleri bir insan grubunun yaptığına inanılır.
Zaten komploculuğa teşne olan toplumumuzun tepesinden komplo teorileri yağdıran dizilerinden dolayı Osman Sınav’ın, Necati Şaşmaz’ın ve Hidayet Karaca’nın yatacak yeri yoktur.

‘Deli Yürek’, ‘Kurtlar Vadisi’, TRT’nin bilumum MİT dizileri ve tabii ki STV dizileri... Bu dizilere aşırı dozda maruz kalanlar çocuklardan uzak tutulmalı, şahitlikleri geçici süreyle kabul edilmemeli.

Hal böyle iken bakın ne olmuş:
Türk Emniyet Teşkilatı STV dizilerini saniye saniye analiz edecek, dizilerin şifrelerini çözecek bir tim kurmuş. Çünkü Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen talimatlarını bu diziler aracılığıyla veriyormuş. Dizilere reklam amaçlı ürün yerleştirmelerden sonra talimat yerleştirmeyi icat etmek ırkımıza nasip oldu, dünya televizyonculuğuna armağanımız olsun.

Analiz edilecek senaryo bir Christian Nolan’ın ‘Momento’su olsa David Lynch’in ‘Mulholland Drive’ı olsa içim yanmayacak. Güzel dilimiz Türkçede ‘sok gözüne parmağı’ deyiminin kısaltması olarak kullanılmaya başlanan bir fenomenden yani ‘STV dizisi’nden söz ediyoruz. Hani “Türkçe Olimpiyatı gibi başarılı bir prodüksiyonu yapan bunu nasıl yapıyor. Bu nasıl bir oksimoronluktur” dediğimiz diziler.

Yahu, ne şifresi. Ah, keşke. Keşke.
Kötü adamın ve kötü kadının bir alnına yazılmıyor kötü oldukları bu dizilerde. Meşhur ‘Karanlık Kurul’ sahnesinde “Efendim, bu iyi insanların canını okumak için hangi hain tuzakları kurmamızı tavsiye edersiniz?” cümlesini bizzat kulaklarımla duymuşluğum var.

Komplodan beyni sütlaç kıvamına gelmişleri ağırlamak zor tabii. En iyisi bizim kuzenlere uyguladığım taktiğe geçeyim. Gülen, “MİT TIR’larını durdurun” talimatını vermek için niye onlarca oyuncu, çekim ekibi, yazar istihdam etsin. Bir adamın uçak biletine bakar. Topu topu mesajı ulaştırması gereken 3-4 kişi.

O değil de. Emniyet bu ise emniyette değiliz. Paralel yapı da gerçekse ülkemiz bu mücadeleyi şimdiden kaybetmiştir. Geçmiş olsun.(postmedya.com)

 

Editör: HABER MERKEZİ