Necla Nazır’ın oyunculuk kariyeri ailesinin geçimine katkıda bulunabilmek için çalıştığı fabrikadaki arkadaşlarının ısrarı ile başladı. Ses Dergisi’nin açmış olduğu oyunculuk yarışmasına katıldı. Çok da istekli değildi; ama arkadaşları onun geleceğin starı olacağından emindi.

Deneme çekimlerine giderken arkadaşları pikap arabanın arkasına doluştu, o ise şoförün yanındaki koltukta oturdu. Arkadaşları haklı çıktı. Deneme çekimlerinden sonra birçok ünlü isimle film çekmeye başladı Nazır. Yeşilçam’ın bol kahkahalı, şımarık kızı Necla Nazır şimdilerde oyunculuktan ve eski pırıltılı hayatından çok uzakta yaşıyor. Geriye dönüp baktığında, “Oyunculuk aslında içine hiç giremediğim bir elbiseydi, çıkarıp attım.” diyor.

Bir dönem perukla katıldığı davetlerde dikkat çeken Necla Nazır daha sonra başını kapattı ve bu yönü ile çok konuşuldu. Oya Aydoğan gibi bazı isimler de onun bunalımdan kapandığına inandı. Fakat o, “Ben zaten namaz kılan bir insandım. Örtünmem de doğal seyrinde oldu.” diyor. Ünlü isimlerin türbanlı poz vermelerini samimi bulmayıp eleştiren isimlerin gündeme geldiği böyle bir dönemde Necla Nazır’ın başörtüsü macerası fazlasıyla kaydadeğer unsurlar içeriyor. Filmlerindeki kahkahaların içtenliğinden ve coşkusundan hiçbir şey kaybetmemiş olan Nazır, eski meslek ve camiasından olan kişilerin örtündüm-örtünmedim oyunlarını samimi bulmamakla beraber, kıyıcı ve sert yorumlar da yapmıyor: “Allah’ın kime, ne zaman nasıl hidayet ikram edeceğini bilemeyiz.” diyor.

Peruğu, Ferdi’yi alıştırmak için takmıştım

Uzun süredir dizilerde yoksunuz, sinemada da göremiyoruz sizi. Bu sizin tercihiniz mi yoksa başörtülü olunca zaten oyunculuğun önü kesiliyor mu?

Tabii ki her şey kendi tercihim, öyle olması gerekiyordu. Ben sinemaya geçtiğim günden beri seçici bir sanatçıyım. Hikâye konusunda bana uygun roller olduğu zaman ortaya çıkan bir sanatçıyım. Onun için uygun bir şey olduğu için dönem dönem çıkıyorum. 4 yıldır tamamen uzağım. Daha önce yine STV’ye bir dizi çekmiştim.

Başörtülü bir sanatçı olmak, oynayacağınız rolleri de çok kısıtlıyor. Zira bizde sinemada ya da dizilerde sadece hizmetçilerdir başörtülü olan. Başörtülü bir oyuncu olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir oyuncu olarak ben zaten her televizyonda oynamayan bir oyuncuyum. Öyle oyunculuk iddiası taşıyan biri de değilim. Bundan sonraki yaptığım her işte Allah’a hizmet vardır, Allah için yapıyorum. Onun dışında zaten böyle bir iddiam, bir beklentim yok. Bana bir dizi teklifi gelsin şu kanallarda falan oynayayım. Hayır, böyle bir şey yok. Ben yaptığım çalışmaları ve şu an yaptığımı sadece Rabb’ime hizmet için yapıyorum. Annelerin başı kapalı olur genelde, ama bizde sadece hizmetçiler filmlerde kapalı olabiliyor. Oysa anne rolü için benim saçımı niye illa ki göstermem gerekiyor? Hem benim evime gelenler genellikle beni hizmetçi sanıyorlar. Sanırım fazla mütevazılıktan kaynaklanıyor.

Sizin örtünmeniz çok konuşuldu. Oya Aydoğan, bunalımdan dolayı örtündüğünüzü iddia ediyor bir röportajında. Bu iddianın sizdeki karşılığı nedir?

Şimdi diğer arkadaşlarımı karıştırmak istemiyorum. Bu Allah ile kul arasında olan bir şey. Rabb’im ne zaman kime hidayet vereceğini kendisi biliyor. Onun için önemli olan samimi bir şekilde Allah diyebilmek. Ben zaten bir Eyüpsultan çocuğuyum. Çocukluğum Eyüpsultan’da geçti. Aile olarak da biz evimizde namaz kılan bir aileyiz, öyle sonradan öğrenmedik elhamdülillah. Çocukluğumdan beri babaannem bütün namaz dualarını öğretmişti. Gençken belki beş vakit namaz kılmıyordum; ama zaman zaman kılıyordum. Mesela ben her perşembe Eyüp Sultan Hazretleri’ni ziyarete giderdim. En ünlü olduğum dönemlerde bile bu böyleydi. Bu şekil ve bu yaşam biçimi bana çok yabancı değildi. Belki biraz görüntüm farklıydı. Ama kalbim hep Rabb’im ile birlikteydi. Zaten samimi olduğunuz zaman o şekil olarak kendiliğinden ortaya çıkıyor. Namaza başladım, başörtüsü taktım. Bir geçiş dönemi oldu tabii. Daha önce peruk taktım, denedim falan.

Bulunduğunuz camia itibarı ile başörtüsü takmak sizin için çok zor oldu mu?

Valla beni hiç kimse ilgilendirmiyor. Herkes kendinden sorumlu. Benim kapanmak için yola çıkış nedenim, ölümü düşünmem ile birlikte oldu. Ölüyorsunuz ve sevdikleriniz sizi orada gömüp bırakıyorlar, arkalarını dönüp gidiyorlar. Hiç kimse sizinle bir gece mezarlıkta kalıp yatmıyor. Tek başınıza hesaba kalıyorsunuz. Her an, her saniye yaşadığınız hayatınızın bittiği an aslında başladığı an. Çünkü şu an bitmiş bir hayat yaşıyoruz, ölmek için yaşıyoruz, bunun farkına vardım. Onun için de kapanmamın doğru olacağına karar verdim. Allah’ın emri başörtüsü. Kur’an-ı Kerim’de var bu ve böyle olması gerektiğini düşündüm. Allah için kapandım, kimse için kapanmadım. Evet, bir geçiş dönemi yaşadım; ‘Peruk taktım nasıl olur, olur mu, olmaz mı?’ diye. O dönemde de film çekmiyordum. Kapandığım dönem de çekmiyordum. Kapanmadığım dönem bir süreç var, benim çocuğumu baktığım bir dönem. O dönem sinema yoktu hayatımda, mecburi şartlarla bırakmıştım. Tuğçe’yi kendim büyütmek istedim. Zaten ortalıklarda görünmekten hoşlanan bir sanatçı değilim, özel hayatımla hele hiç gündem oluşturmak isteyen bir sanatçı değilim.

Bu değişim sanat camiasındaki ilişkilerinize nasıl yansıdı?

Zaten hiç kimse ile bir ilişkim falan yoktu. Maalesef öyle dışarıdan görüldüğü gibi camianın içinde arkadaşlığımız yoktur. Görüştüğümüz insanlar da yoktur. Ayrıca ben Allah’ın dışında hiç kimseye de hesap vermem gerektiğini hissetmiyorum. Bu türban konusu da açıkçası çok canımı sıkıyor, hep bunun üzerinde konuşulduğu için. Sanki ben çok acayip bir şey yapmışım. Neden? Ben çok anormal bir şey yapmadım. Ben Rabb’imin emrettiği, daha önce yapmam gereken bir şeyi gecikmiş olarak yaptım. Allah affetsin! İnsanlar Allah için kapanır. Kimse kimseye ‘sen kapanır mısın’ dediğinde kimse kapanmaz. Rabb’im ya nasip eder ya da etmez. Ben kendimi şanslı kullardan görüyorum. Elhamdülillah, çok şükür Allah benim kalbimdeki muradı verdi. Dilerim bütün ümmet-i Muhammed’e de nasip etsin, çok güzel bir şey.

Bir dönem peruk denediniz. Alıştırma dönemi miydi?

Şöyle; zorlandım ilk başta. Ben ilk önce eşim ne der diye düşündüm açıkçası. Çünkü benim bir hayatım var. Otuz yıl birlikte olduğum bir insan var. O nasıl karşılar diye düşündüm. İlk onu alıştırmak adınaydı o peruk. “Ferdiciğim, şimdi ben peruk takıyorum; ama belki kapanacağım, kapanmayı düşünüyorum.” diyordum. Biraz alıştırarak oldu. Zaten Ferdi Bey benim başörtülü halime ya da evde kullandığım tülbentli halime alışıktı. Ben namaz kılan bir insandım, ben sonradan namaz kılmaya başlamadım ki. Başörtüsünü taktıktan sonra hiç zorlanmadım. Sanki hep böyleymişim gibi geliyor bana. Hiç geçmişi düşünmek istemiyorum. Bu pişmanlık değil; ama keşke hep böyle olsaydım diyorum.

Televizyondaki dizileri, yeni çıkan oyuncuları takip ediyor musunuz?

Şimdi inanın gerçekten ben televizyon seyircisi değilim. Hiç yakından, uzaktan bir ilgim yok. Sadece “Yersiz Yurtsuz” diye bir dizi var Ferdi Bey oynuyor. Eşimden dolayı onu izlemek durumunda kalıyorum. Neden? Çünkü Ferdi Bey reklam arası telefon açıp “Neco o sahne nasıl olmuş, bu sahne nasıl olmuş?” diye soruyor. Onun dışında bana dizi sorsanız kim napıyor, kimler oynuyor bilmiyorum. Oyuncuları tanımıyorum, gençleri bilmiyorum. Bu benim ayıbım, çok da hayatımda eksik bir şey mi bilmiyorum, sanırım onu da düşünmem gerekiyor.

Vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz? Öncelikleriniz neler?

Ramazan dolayısı ile şu an çalışıyorum, setteyim. Onun dışında vaktim olduğunda tabii ki ibadetlerime dikkat ediyorum. Çok kaza namazlarım var, onları ödemeye gayret ediyorum. Sürekli böyle kendimle ilgili geçiyor. Özellikle Ramazan ayında kendimi affettirmek için gayret ediyorum. Bunun sonu yok.

Yenileri izlemiyorsunuz, peki kendi eski filmlerinizi izliyor musunuz?

Yani bazen tesadüf ederse Tarık Akan ile birlikte oynadığım Ateşböceği filmi var. Onu seviyorum ve izliyorum tesadüf ederse.

Oyunculuk iddianız artık yok sanırım?

Asla oyunculuk iddiam yok. Yani beni manevî anlamda tatmin etmesi gerekiyor oynayacağım rolün. Oyunculuk çok farklı bir şeymiş, onu fark ettim. Burada onu anladım. Ben gerçekten unutmuşum.

Dönüp baktığınızda oyunculuk size uzak bir şey miymiş?

Aslında uzakmış. Hiçbir zaman olmayan bir elbise ile üzerimde dolaşmışım, çıkarıp atıverdim. O elbise olmamış bana. Hiçbir fikrim zikrim yoktu oyunculuğa başlarken. Oyunculuk bir çıkış kapısıydı, onu yapmam gerekirdi. Sanatçı olmasaydım belki böyle olmayacaktı. Bir şey yaşamam gerekiyordu. Onun için onu yaşamam gerekiyordu, iyi ki de yaşamışım diyorum. Şunu da ayrıca belirtmek istiyorum; sanatçı olduğum dönemlerde sinemanın hiçbir kötülüğünü görmedim, hiç kimsenin hiçbir kötülüğünü görmedim. Çünkü bizim dönemimizde her şey o kadar güzel ve masumdu ki, kirlenmişlik yoktu. Yani insanlar çok saygılıydı. Okul gibi görüyorduk biz sinemayı. Buna rağmen beni hiçbir zaman oyunculuğun medyatik tarafı ilgilendirmedi. Ben her sabah evden giderken bir işe gidiyorum, ekmek parası kazanmak zorundayım, aileme bakmak zorundayım diye yola çıkardım. Bu bir fabrika işçisi olabilirdi, ki öyle geçti çocukluğum. Herhangi bir iş olabilirdi, öyle gördüm bir sanatçı gibi hayal edemedim kendimi. Onun için benimsemedim. Cezbetmedi beni hiçbir şey. Tam tersi insanlar “aaa Necla Nazır” dediklerinde utanır ve yerin dibine girerdim.

Yaşadıklarınızdan pişman olduğunuz bir dönem var mı?

Hiç sevmediğim bir dönem yok. Yaşamam gereken şeyleri yaşadım. Geçmişim olmalıydı ki, geleceğim olabilsin. Pişman mıyım, baktığım zaman hayır.

Başörtüsü kadının saygınlığını artırıyor

Son dönemde sanatçılar türbanlı görüntüleri ile gündeme geliyor. Bunun üzerine Reha Muhtar bir yazı yazdı ve onları samimi olmadıkları konusunda eleştirirken “Necla Nazır’ın suçu neydi?” diye sordu. Siz bütün bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Reha Muhtar’a çok teşekkür ediyorum. Beni ayrı tutmuş. Ben hiç kimsenin ismini ağzıma almadan bir şey söylemek istiyorum. Dediğim gibi Rabb’imin kime ne zaman hidayeti ikram edeceğini Allah’tan başka kimse bilemez. Bu arkadaşlarım beni hiçbir şekilde ilgilendirmiyor. Belki bugün böyle başlar yani -fotoğraf çektirmek için başlar- Allah bir gün gerçeğini nasip eder. Onun dışında asla böyle bir polemiğe girmek istemiyorum.

Eskisine oranla yaşam alanınızda başörtülü olmak zorluklar getirdi mi?

Ben tam tersini düşünüyorum. Hiç öyle değil. Rabb’im zaten sevdiğini sevdirirmiş. Kendi severse kulunu diğer kullar da o kulunu çok severmiş. Çünkü Rabb’im öyle emredermiş meleklerine. Tam tersine ben saygınlık getirdiğini, saygınlık kazandırdığını düşünüyorum. Lütfen yanlış anlaşılmasın saçı açık olan kadın saygın değildir gibi bir şey, haşa söylemek istemiyorum. Fakat kapalı kadın bana göre bir farklılık yaratıyor; ama bu samimiyse. Yapılan şey sadece Allah içinse bu kadına gerçekten bir farklılık getiriyor. Bir güzellik getiriyor ve ben bütün kapalı kadınları çok güzel buluyorum. Hepsi çok farklı, Allah tarafından yüzlerinde bir nur oluyor. Gözleri, bakışları farklı oluyor.

pazar/zaman

Editör: HABER MERKEZİ