İnsanlık dünyanın dört bir yanında İslam’a koşuyor. Futbol camiası da bundan payını alıyor. Son dönemde Frank Ribery, Eric Abidal, Nicolas Anelka gibi oyuncuların Müslüman olmaları ve huzuru İslam’da bulduklarını açıklamalarına şahit olmuştuk. Bu oyuncular zincirine Türkiye’den bir halka daha eklendi. 6 yıldır ülkemizde top koşturan Ç.Rizespor’un Kolombiyalı oyuncusu Victoria Rave, eşi Paula ile birlikte Müslümanlığı seçti.

İSLAM, HİÇ GÜNDEMİMDE YOKTU

-En başından başlayalım, nasıl bir süreç sizi bugüne getirdi?

Paula: 6 senedir Türkiye’deyiz. Türkiye’de olduğumuz sürece çevremizden, arkadaşlarımızdan İslamiyet’le ilgili birtakım bilgiler edindik. Daha sonra ben internetten merak edip araştırma yaptım. İlk başta Müslüman olmayı istediğimden dolayı bir araştırma içinde değildim. Benimkisi tamamen meraktı. Sonra öğrendiklerimden etkilendim. Daha ince bilgileri ise sağ olsun Emrah’ın eşinden aldım. Geçenlerde de bir camiye giderek kelime-i şahadet getirip İslam’ı seçtim.

-Türkiye’ye gelmeden önce İslamiyet hakkında bilginiz var mıydı?

Paula: (Mahcup bir halet-i ruhiye içinde) Sadece korkum vardı.

Victoria: Kolombiya’da bizim Müslümanlar hakkında duyduklarımız dehşet verici şeylerdi. Televizyonda hep intihar bombacılarını görüyorduk. Onun dışında bize okulda veya herhangi bir yerde İslam dini ile ilgili pek bir bilgi verilmemişti. Biz de açıkçası böyle bir dini araştırma, öğrenme gereği hiç duymamıştık.

-Peki bir Müslüman ülkeye transfer olmak riskli değil miydi senin için?

Victoria: Dediğim gibi ilk geldiğimde ne din hakkında ne ülke hakkında bir fikrim vardı. Ama bizim orada futbol oynayan herkes ülke dışına çıkmayı hayal eder. Aileye bakmak için, daha fazla para kazanmak için bu şart. Ben de her şeyi göze alarak Türkiye’ye geldim. İlk geldiğimde Paula yanımda yoktu. O benden 2 ay sonra geldi. 6 senedir buradayız. Geldiğimiz günden beri hiçbir problem olmadı. (Allah’a şükür diye ekliyor Paula, Türkçe konuşarak).

CAMİLER HUZUR VERİYOR

-Türkiye’de nasıl bir İslam ile karşılaştınız?

Victoria: Kolombiya’da duyduklarımız, gördüklerimizin hiçbiri burada yoktu. Açıkçası intihar bombacılarının olduğu bir ülke hayal etmiştik; ama Türkiye umduğumuzdan çok farklıydı. Herkes normaldi.

Paula: Kolombiya’da durup dururken insanlar İslamiyet’i araştırmaz. Gördükleriyle kalırlar. Biz de o şekildeydik. Araştırma yapmamıştık. Ama duyduklarımızla gördüklerimiz birbirinden oldukça farklıydı.

Victoria: Allah’a şükür Türkiye’ye gelip İslam dininin diğer yüzünü görme şansı yakaladık. Gerçek yüzünü.

-Camiler sizi etkiledi mi?

Paula: İstanbul’daki camiler etkiledi. Orada Sultanahmet ve Yeni Cami’yi gezdik. Çok huzur verici, kutsal ve güzel yapılardı. Manevi bir atmosfer vardı ve içerisi çok temizdi.

-İslamiyet’e merak, gelir gelmez mi başladı?

Victoria: Hemen araştırma yapmadık. Zamanla oluştu bu.

RÜYADAN BİR HAFTA SONRA…


-İslam dinini seçmeden önce başınızdan ilginç haller geçti mi? Rüya görme mesela?


Paula: Ben Müslüman olmadan bir hafta önce denizin içinde bir sürü yunus balığı gördüm. Müslüman olduğum gün hocaya gördüğüm rüyayı anlattım. Hoca ‘çok güzel bir rüya gördün’ dedi. ‘Bu rüya Müslüman olmaya hazır olduğuna işaret olabilir’ dedi. Victoria Müslüman olmadan önce de bir rüya gördüm. Rüyamda yolda yürürken çok geniş bir caddenin bir köşesine geldim. Bu geniş caddeden karşıdan karşıya geçecektim. Caddede çok araba vardı. Bir ses bana ‘Dur geçme, bekle, Victoria seninle gelecek. Onunla beraber geçersin’ dedi. Bir hafta sonra da Victoria, Müslüman oldu.

-Son karar verme aşaması nasıl gerçekleşti?

Paula: Her şey doğaçlama gelişti. Hiçbir hazırlık yapmadım. Yarın Müslüman olacağım deyip de Müslüman olmadım yani. Bir planlama ve zamanlama yoktu.

-Victoria, eşinin Müslüman olmasını nasıl karşıladın?

Victoria: Müslüman olduğunda bunu saygıyla karşıladım. Hatta destekledim. Hatta bilgi edinmesine yardımcı olmaya çalıştım. Namazlarını saygıyla izledim. Onun Müslümanlığı seçmesini pek problem etmedim.

ALLAH’I DAHA İYİ HİSSEDİYORUM

-İki din arasındaki fark neydi?

Paula: Bana göre Hıristiyanlık çok serbest. Pratikte bir şey yapmazsınız. Pazar günü kiliseye giderseniz. Ama Müslümanlıkta ibadet daha fazla. Günde beş vakit namaz kılmak Allah’ı daha çok hissetmemi sağladı.

-Peki daha önce Hıristiyanlığın gereklerini yerine getiriyor muydunuz?

Victoria: Dua ederdik. Onun dışında Hıristiyanken haç çıkardırdık. Onu yapmıyoruz artık. Pazar günleri de bazen kiliseye giderdik o kadar.

Paula: Açıkçası ben dua ediyordum; ama günah çıkarmayı aklım almıyordu. Sonuçta günah çıkarmama uğraşan da bir insandı.

-Şimdi sizin aileleriniz için İslam dini hâlâ intihar bombacılarının olduğu bir din… Onlar sizlerin bu kararını nasıl karşıladı?

Victoria: Şu anda ailemizin bize karşı saygısı var. Ama açıkçası bu kararımızı onayladıklarını söyleyemem. Kolombiya’ya döndüğümüzde İslam dinini seçmemiz bizim için bir problem de olabilir. Ama biz bu dini seçerken kendimiz için seçtik. Başkaları ne der diye değil. O yüzden onların ne düşündüğü onları bağlar.

-Şu an çok yeni Müslümanlarsınız. Neler öğreniyorsunuz?

Paula: Duaları öğreniyoruz. Namaz kılmayı öğrendik. Duaları Arapça olarak öğrenmek bizim için gerçekten zor. İnternetten İspanyolca anlamlarını öğreniyoruz. (Tercümanımız Serhat sözü bitirince Paula, Türkçe, “Yavaş yavaş Arapça okunuşlarını da öğreneceğiz inşallah” diyor).

PAULA ‘ZEHRA’, VICTORIA ‘ZAFER’ OLACAK

-Müslüman ismi almayı düşünüyor musunuz?


Victoria: Eğer bir gün Türk vatandaşı olursam o zaman yeni bir isim düşünürüm; ama şu anda bir isim almam pasaportum için problem oluşturabilir.

-Peki resmî kayıtlara geçmeyen bir isim olmaz mı?

Victoria: Düşündüğümüz isimler var.

Paula: (Türkçe konuşarak) Ben Müslüman olduğum gün hoca, ‘senin ismin Ayşe olsun’ dedi. Ama ben bir arkadaşı çok seviyorum. Çok çok fazla. Ben söyledim, ben isim koyacağım senin gibi. Çünkü senin ismini istiyorum. O Zehra…

-Peygamber Efendimiz’in kızının bir isminin de Zehra (Fatımatüzzehra) olduğunu biliyor muydun?

Paula: (Yine Türkçe konuşarak) Ben bilmiyordum, Fatıma biliyordum. Zehra bilmiyordum.

Victoria: İsmimin Türkçesi ‘Zafer’ demek. Ben de adımı Zafer koymayı düşünüyorum.

-Peki çocuklar?...

Paula: Onlar için henüz isim düşünmedik. Ama düşüneceğiz.

-Müslüman olduktan sonra çevrenizin tepkisi nasıldı?

Paula: Benim çevrem çok sevindi. Arkadaşlarım çok sevindi.

Victoria: Türk arkadaşlarım çok sevindi. Mutlulukla karşıladılar. Hatta hepsi beni tebrik etti. Takımdaki yabancı oyuncular ise ilk önce çok şaşırdı. Ben onlardan bana saygı göstermelerini istedim. Onlar da bu kararıma şu an saygı gösteriyor.

ORUÇ, HAYRAN OLUNASI BİR İBADET

-Takımdaki yabancılara İslamiyet’i anlatacak mısın?


Victoria: Böyle bir düşüncem yok. İnsanları zorlamak istemem. Anlatmak için de yeterli bilgiye sahip değilim açıkçası.

-İslam dininde iki bayram var. Ramazan ve kurban. Ramazan geçti. Şimdi kurban var. Kurban için bir hazırlık var mı sizde?

Paula: Evet. Kurban için Kızılay’a bağışta bulunacağız. Böylelikle kurbanımızın Kızılay aracılığıyla bir şekilde fakirlere ulaşacağına inanıyoruz. İstanbul’daki arkadaşlarımız bize bu konuda yardımcı oldu.

-Ramazanda Müslümanlar oruç tutuyordu. Siz Müslümanların oruç tutmalarını nasıl karşılıyordunuz?

Paula: Müslümanların oruç tutmalarını hayranlıkla karşılıyordum. Çünkü oruç tutmak bize göre zor bir şeydi. Bütün gün yemek yemeden aç kalmak…

Victoria: Gelecek sene bu zorlukları biz de yaşayacağız. Futbol oynadığım için daha da zorlanacağım. Ama inşallah tutacağım.

(Buraya kadar olan bölüm için Paula’ya teşekkür ederek, son bölümde Victoria’ya mesleği ile ilgili birkaç soru soruyoruz)

-Futbolu bıraktıktan sonra Türkiye’ye yerleşmeyi düşünüyor musun?

Futbolu burada bırakmak isterim. 6 yıl oldu. Artık Türk futbolunu tanıyorum. Fakat ondan sonrası için düşündüğüm bir şey yok. Şu an için kızım okula gidiyor. Paula’nın iyi bir arkadaş çevresi var. Bize sağladığı bu imkânlar için Türkiye’ye minnettarız.

-İstanbul’dan sonra Rize küçük bir şehir. İstanbul’u özlüyor musun?


İlk başta burası benim için çok zor oldu. Çünkü İstanbul’da aradığınız her şey vardı. Burada ise her şey sınırlı. Alışmakta sıkıntı çektim. Ama insanlarla tanıştıkça, arkadaş çevremi artırdıkça buraya alıştım. 4 senedir de buradayım. Ailem de mutlu. Ben de...

-Çaykur Rize’nin içinde bulunduğu durum için neler söyleyeceksin? Son haftalarda bir toparlanma var gibi…

Sezon başında teknik direktör değişikliği oldu. Zaten çoğu oyuncu da değişmişti. Bu yüzden bir uyumsuzluk devresi geçirdik. Daha sonra yeni gelen hocamız Saffet Susiç’in bizden ne istediğini anlamaya başladık. Artık istediklerini sahaya yansıtıyoruz.

TEKRAR DEĞİL, HAKEME CEZA VERİLMELİYDİ

-G.Saray’da 2001-2002 sezonunda yaşadığın bir şampiyonluk var. Birçok oyuncu gibi senin de ilk senen olmasına rağmen orada nasıl bir uyum sağladınız da bu başarı geldi?

Evet. Çoğu oyuncu gitmişti. Yeni bir takımdık. Ama o sene şöyle bir şey yaşadık. Küçük takımlar G.Saray olduğumuz için bize büyük saygı gösteriyorlardı. Hatta sahaya bizden önce bile çıkmıyorlardı. Bu dönemde küçük takımların bizi gözlerinde büyütmelerinden de faydalanarak maçlarımızı kazandık. İlk haftaları sıkıntısız atlatarak bir ekip olmayı başardık. Teknik direktör Lucescu’nun teknik bilgisinin de iyi olması, başarıyı getirdi ve sene sonu şampiyon olduk.

-Yine başından geçen ilginç bir olay var senin. F.Bahçe-Ç.Rize maçında çift sarı gördün. Maç 1-1 devam ederken hakem Ali Aydın ikinci kartı sana göstermeyi unuttu ve o maç tekrarlandı. F.Bahçe kazandı, sene sonu şampiyon oldu. O gün sen hakemi niçin uyarmadın?

Hayatımda ilk defa yaşadığım bir olaydı. Hakem ikinci sarıyı gösterdiğinde maçın 85. dakikasıydı ve durum 1-1’di. Üstelik deplasmanda oynuyorduk. Böyle bir durumda ‘nerde benim kırmızı kartım’ demek yerine susmayı tercih ettim. Çünkü kritik dakikalardı. Bana göre verilmesi gereken karar maçın tekrarı değil, bana ve hakeme ceza olmalıydı. Eğer ben hakeme ‘bana kırmızı kart ver’ diye itiraz etseydim ve o zaman da bir gol yeseydik, bu sefer herkes benden hesap soracaktı. O yüzden susmayı tercih ettim.


Hamza Hamzaoğlu (Antrenörü): O DÖRT DÖRTLÜK BİR İNSAN

Geçen sene de beraber çalıştık. Gerçekten mükemmel bir profesyonel. Oynat, oynatma, özel hayatında sorunu olsun olmasın sahada her zaman aynı Victoria’dır. Görevini layıkıyla yapmaya çalışan, bir antrenörün arayıp da bulamadığı bir oyuncu. Diğer tarafına baktığınız zaman arkadaşlarıyla hiçbir zaman problem yaşamayan, herkese iyi davranan ve iyilik gören, insani yönü de çok kuvvetli bir oyuncu. Daha genç. İnşallah Türk vatandaşlığına geçer ve Türk milli takımında da oynar.

Aksiyon

Editör: HABER MERKEZİ