Mesut-Berna Yılmaz, Abdürrahim Albayrak,

Rize’ye gelmeden önce, Ankara’da çok önemli bir düğüne kızım Hande ile katılmıştım.

Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Fahri Kasırga’nın oğlu Serdar’ın düğününe.

“Düğün ve asalet” başlığı ile izlenimlerimi aktarmıştım. Tekrarına gerek yok.

Düğünde; eski başbakanlardan Mesut Yılmaz ile eşi Berna hanımla karşılaştık. Ayaküstü sohbet ettik. Mesut ve Berna YILMAZ çifti düğüne olağanüstü ilgi gördüler.

Öncelikle, eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın eşi Berna Yılmaz’ı size tanıtmama gerek yok…

Güler yüzü, güzel fiziği, zarafeti ve tevazuu ile Berna Yılmaz’ı en popüler politikacılar veya sanatçılar kadar herkes tanıyor, ilgi görüyor, takdir topluyor.

Berna Hanım, hayatımda tanıdığım en mütevazı, güleç yüzlü, yüreği sevgi dolu bir hanımefendi.

Çocuklarının vefalı annesi, eşinin arkasında dik duran muhteşem bir eş, dostlarına güven veren çağdaş bir Türk kadını.

***

Önce, Rizeli hemşerimiz Abdürrahim Albayrak ile karşılaştık.

Hukukçu kızım Hande ile tanıştırınca, kızıma ” Hande,hangı takım tutuyorsun” diye takıldı..

Galatasaray fanatikliği ile tanıdığım Albayrak’a” Hande fanatik Rizeli olarak Galatasaraylıdır” dedim.

Hande, şaşırdı ve bana” Baba ben Trabzonspor’u tutuyorum, niye böyle dedin?” dedi.

Bende “Hande, seni dayaktan kurtardım” cevabını verdim.

Hikâyeyi anlattım.

***

Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı dönemiydi. Ankara Şehir Kulübü’nde hem yemek yeyip, hem de Galatasaray maçını izleyecektik.

Mesut bey beni görünce, Abdürrahim Beyin yanında oturmamı istedi. Bakanım Cavit Kavak’ta” iyi olur” gibilerinde kafasını salladı. Emir demiri kesti ve gösterilen yere oturdum. Maçın yedinci dakikasında kendimi yerde buldum.

Galatasaray golü atınca Abdürrahim Bey çıldırdı, beni kaldırıp yere vurdu, kendimi zor kurtardım. 

Mesut Bey ile Cavit Bey, bilerek beni oraya oturtmuşlardı. Dayaktan sonra yerimi Şadan Tuzcu’ya devrederek dayaktan kendimi kurtarmıştım.

Hande’ye bu olayı anlatınca, bana teşekkür etti.

***

Mesut Yılmaz; bu ülkede 20 yıl bakanlık, başbakanlık ve genel başkanlık yapmış, siyaset ve devlet adamıdır.

Mesut Yılmaz’ın gönlümdeki yeri ayrıdır.

Benim, Yılmaz ailesine hem vefa borcum, hem de gönül bağım vardır.

Ailece desteklerini hiç esirgemediler.

1984 yılından beri; gazeteci, bürokrat, siyasetçi ve hemşeri ilişkimiz hep devam etti.

Onunla geçen yıllarım, taze duyulan bir heyecanla daima muhafaza ediyorum. İyiliklerini asla unutmam. Bunun için de samimi duygularımı her zaman ifade ederim.

***

Anıların yakın tarihi anlamak, özellikle tarihi şahsiyetleri hak ettikleri yere doğru bir şekilde yerleştirebilmek; biz gazeteciler için önemli bir görev olduğunu düşünüyorum. Üstelik Mesut Yılmaz gibi, insanların pek çoğunun birçok yönüyle eksik tanıdığı mühim bir kişi ile ilgili bildiklerimi, gördüklerimi, yaşadıklarımı bir şekilde kamuoyuna aktarmak, en azından kendime bir görev sayıyorum.

Böylesine önemli siyaset ve devlet adamı Mesut Yılmazın “belgesel”i mutlaka hazırlanmalı ve tarihteki yerini almalıdır.

Bu konuda; Anavatan hükümetlerinin ve de, özellikle eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın “Kara Kutusu”, dostluğuna çok itibar ettiğim eski bakanım Cavit Kavak’ın büyük desteğine ihtiyaç vardır. Bu vesile ile kendilerine en iyi dileklerimi, saygılarımı iletiyorum.

Mesut bey, hayatında bana danışmamıştır. “Danışılan danışman” hiç olmadım.

Hep kendi kendime vazife çıkarırdım. Buna rağmen, Anavatan kadroları; başta olmak üzere, bürokraside ve siyasette beni tanıyan herkes; beni Mesut Beye en yakın danışman olarak bildi ve biliyor. Bundan da büyük onur duydum

Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, başbakanlık döneminde, ilk karşılaştığımda bana ilk sorusu ”Patronunla görüşüyor musun?” olmuştu. Bende ”Görüşüyorum efendim “cevabını vermiştim.

Başbakan müşavirliği ve Tekel Tuz İşletmeleri ve Anadolu Ajansı Görüntü Hizmetleri (ARG) Genel Müdürlükleri başta olmak üzere, bürokrasideki tüm görevlerime, onun döneminde atandım. Bunun için samimi şükranlarımı ve teşekkürlerimi her seferinde tekrar etmekten onur duyuyorum.

**

Yılmaz, bu ülkede 3 kez Başbakanlık yapmış, 12 yıl önemli bakanlıklarda bulunmuş,

1991-2002 yılları arasında Anavatan Partisi Genel başkanlığı yapmış; onurlu, dürüst, önemli devlet, siyaset adamıdır.

Böylesine önemli devlet ve siyaset adamını tanımaktan, emrinde çalışmaktan onur duyduğumu belirtmekten ayrıca mutluluk duyuyorum.

Bana göre Mesut Yılmaz, Türkiye’ye en az 50 yıl öncesinden gelmiştir. Kıymeti bilinmemiştir.

Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurlu Başbakanı, bakanı ve siyaset adamı olmuştur. Söz konusu Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve bekası olunca, kişisel beklentilerini ve ikballerini elinin tersi ile iten, taviz vermeyen, sözde ABD ve Avrupa’daki dostlarımıza gerekli dersi veren, bunun bedelini de ödeyen ciddi bir devlet adamıdır

Sadece bir tane örnek: 1988 yılında, Avrupa Topluluğu Dönem Başkanı ve Alman Dışişleri Bakanı GENSCHER, Türkiye’yi hafife alıp, diplomaside ayak oyunları yapmayı deneyince, dönemin Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’ın hışmına uğradı ve koltuğundan on metre zıplamak zorunda kaldığının belgeleri devletin kayıtlarında mevcuttur.

Türkiye’den taviz isteyen diğer ülkelerin devlet adamlarına verdiği dersler de ortadadır.

Mesut YILMAZ, Ankara’da Serender Pastanesi’nde bir yemek yemiştik (Bazı hemşerilerimizle birlikte) 2003 yılındaydı. O gün, bize bugün yaşanan dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeleri 15 yıllık süreci aktarmıştı.

Bugün ve dün yaşananları, yarın olacakları 2003 yılında Mesut Beyden dinlemiştim. Olanlara hiç şaşırmıyorum,

Hiçbir yeni gelişme beni hayrete düşürmüyor.

Rize’den sevgiler.

Editör: HABER MERKEZİ