1938 yılında Rize’de doğdu. Daha çocuk sayılacak yaşta minderin güçlü isimleri Celal Atik, Mahmut Atalay, İsmail Oğan’ı teker teker yenerek ismini duyurmaya başladı. Onun döneminde denizcilik, Rizeliler arasında yaygındı. O da denize, gezip görmeye meraklıydı. Gemici cüzdanını cebine koyar, okyanusa açılır, yetişirse güreş kampına katılır, seçmelere girer, rakiplerini yener, milli takıma girer ve şampiyon olarak yurda dönerdi. 1956 Olimpiyatları'na gidecekti. Mithat Bayrak, Kazım'ı yenemiyordu. O sıralarda Yalova'daki kampta 'havagazı' açık kalmış, on sekiz yaşındaki Ayvaz, gazdan etkilenmiş ve olimpiyatlara katılamamıştı.

Birincilikten başka dereceyi sevmezdi
Mithat, Roma seçmelerinde de Kazım'ı aşamadı. Yöneticiler sonunda bu iki değerli güreşçiyi milli takıma taksim ettiler. 73 kilo, Kazım'ın esas sikleti 1956 Olimpiyatları şampiyonu Mithat'a verildi, O'nu da 79 kiloya sürdüler. Kazım, birincilikten başka hiçbir dereceyi sevmezdi. İkinci ya da üçüncü olacaksa güreşi bırakırdı. Pek çok şampiyonaya buz yiyerek çıkardı. Son derece dürüst ve mert bir sporcuydu. Hem serbest, hem de grekoromen branşlarında ustaydı. 1956 Olimpiyatları'na götürülmedi. İki yıl sonra Macaristan'ın başşehri Budapeşte'de düzenlenen Dünya Şampiyonası'na gemiden inerek takıma girip de gitti.

Hayalleri gerçek oldu
Sevdiği ve istediği 73 kilodaydı. 19 sporcu arasında 2 kura numarası ile maçlarına başladı. İlk turda İsveçli Bertil Nyström'ü sayı ile yendi, ikinci turda Bulgar Mitu Petkov'u tuşladı. O tarihlerde grekoromen tür bir güreşte Bulgaristan'ı temsil eden bir sporcuyu tuşlayabilmek, adeta 'hayal' den ibaretti; Kazım, bunu başardı. Üçüncü turda Finlandiyalı Olavi Niemi, Ayvaz’ı yendi. Dördüncü turdaki Çek Jiri Mekhed de dayanıklı bir sporcuydu. Üstelik grekoromeni iyi biliyordu. Finli'ye kaybeden Kazım Ayvaz'ın elenmemek için mutlaka bu engeli aşması gerekiyordu. Çek rakibini tuşla yenerek kötü puan durumunu ortaladı. Beşinci turda Rus Grigori Gamarik, ustaların ustası Yugoslav Stefan Horvat'la kapıştı ve müsabakadan sayı ile galip ayrılmayı başardı. Rumenlerin tarih boyunca yetiştirdiği en iyi grekoromencilerden biri sayılan Valeriu Bularca'yı da Kazım Ayvaz'ın önüne sürdüler. Bularca, orta sıkletin dünyadaki en ender görülen güreşçilerinden biri sayılan Kazım'a sayı ile yenilmek üzereyken jüri, karşılaşmanın berabere olduğunu ilan etti.

Deniz tutkunu olimpiyat şampiyonu
Yarı finalde Bularca, tek kalarak tur geçerken Kazım Ayvaz, Rus Grigori Gamamik ile kol bağladı. 1956 Olimpiyatları'nun bu çetin Rus güreşçisi Kazım Ayvaz'a sayı ile yenildi. Rumen Bularca, Rus Gamârnik'le ikincilik- üçüncülük maçı atarlarken müsabakalarını tamamlayan Kazım Ayvaz (2 tuş, 2 sayı ile galibiyet, 1 beraberlik, 1 yenilgi) tribünlerde heyecan içinde bu müsabakayı izliyordu. Gamamik, bütün varlığını minderlere döktü ve hatta Rumen Bularca'yı tuşla yendi ama birincilik treni çoktan kalkmış, altın madalya açık denizlerin, karlı-buzlu havaların bir numaralı tutkunu Kazım Ayvaz'ın olmuştu. Şampiyonadan hemen sonra Kazım yine uçsuz-bucaksız denizlere açıldı. Ne yapıyordu? Sıradan gemilerde tayfalık, başka bir şey değil, ama bu yaşantıyı seviyordu. O yıllarda “Gemici Cüzdanı” çıkartabilmek bir hünerdi. Bunun için Tophane taraflarına büyük paralar ödemek gerekiyordu. Kazım 1961 Yokohama Dünya Şampiyonası'na yetişemedi. 1962 Toledo Dünya Şampiyonası’nın hangi tarihlerde yapılacağını gemisi İzmir limanına yanaştığında öğrendi, hemen işini terk ederek milli takım kampına girdi.

Yendiği Bulgar şampiyon güreşi bıraktı
1958-1960 yılları arası boşuna geçmişti. Toledo'da 70 kiloda ay yıldızlı mayoyu giyen Kazım Ayvaz, yirmi bir güreşçi arasında yirmi numarayı seçti ve ilk turda Danimarkalı Keltd Madsen'ı sayı ile yendi. İkinci turda Bulgar Gurov vardı. Kendisine çok güvenen Gurov, Kazım Ayvaz'dan öyle bir sille yedi ki, bir daha Bulgar takımında onu gören olmadı. Rizeli güreşçi iki dakika içinde salto ile Bulgar Gurov'un sırtını mindere yapıştırdı. Üçüncü turda tek kalarak tur geçti. İranlı Hüseyin ibrahimian'ı da sayı ile yenerek eledikten sonra Mısırlı Mahmud İbrahim'le tutuştu.

İkinci kez Dünya Şampiyonu
Yarı finalde Mısırlı güreşçiyi sayı ile yendikten sonra final karşılaşmasına hazırlanan Kazım Ayvaz, Rus Vladimir Rosin'le kozunu paylaşırken, diğer yanda Yugoslav Stefan Horvat da Birleşik Amerikalı James Burke ile tutuşuyordu. Horvat, Amerikalı Burke'yi sayı ile yendi, tuşla mağlup edebilseydi, altın madalyayı alacaktı. Ama bunu başaramadı. Böylece dört kötü puanla finale gelen Kazım Ayvaz, Rus Vladimir Rosin'i sayı ile yenerek birincilik tahtına kuruluyor, Yugoslav Horvat ikinci, Birleşik Amerikalı Burke de üçüncü oluyorlardı. Kazım Ayvaz, ustalığını bir kez daha gösteriyor ve ikinci kez dünya şampiyonluğu altın madalyası ile kucaklaşıyordu.

Kaybetmeyi sevmezdi
Kazım, bir yıl sonra Helsingborg'ta hiç gayret göstermedi. Yine 73 kilodaydı ama yaptığı iki müsabakayı da (Yunanlı Moissidis ile Norveçli Skauen) sayı ile kaybederek tribünlere çıktı. 1965 Tampere takımına onu almadılar. Oysa o, 1964 Tokyo Olimpiyatları şampiyonuydu. 1960 Roma'da esas kilosu yetmiş üç olduğu halde yetmiş dokuzda güreşmeyi kabul etti. Roma'da yirmi dört güreşçi arasında on numaraydı. İlk turda İtalyan Magnani'yi tuşladı. Daha sonra sırasıyla Lüksemburglu Schummer'i yine tuşa getirdi, İranlı Mansur Hazreti Khadem'i sayı ile yendi. Çek Jiri Kormanik ki daha sonraki yıllarda bizim seksen yedi kilolarımızı bile yenmişti. Dördüncü turda Kazım’ın karşısına çıktı. Kazım, tuşla galip geldi. Beşinci turda Polanyalı Dobicki ile berabere kalması onu altın madalyadan etti. Bütün güreş arzusu kaçtı. Zaten, yaradılış olarak anında çözülen ve karamsarlığa kapılan bir kişiydi. Yarı finalde Bulgar Dimitar Dobrev, allem-kalem galibiyeti aldı. Dobrev gibi Rumen İon Taranu da 79 kilonun yerleşik sporcularıydı, vücutları bu kiloya alışıktı. Üçüncülük karşılaşmasında, hiçbir zaman ikinci ya da üçüncü olmak istemediğinden Rumen Taranu'ya bronz madalyayı adeta armağan ederek dördüncülüğe düştü.

Seçmelerde kaybetti ama ondan vazgeçmediler
Tokyo'da çok sevdiği 70 kiloya yeniden indi. Almanya ve İsveç'te, açık denizlerde gurbetçilik yaşarken milli takıma alınması gerçek bir hadiseydi. İstanbul Orman Fakültesi'ndeki kampta Adil Güngör'le çetin seçmeler yaptılar. Hatta Adil, bir seçmede (2-1) Kazım'a üstün geldi. Ne var ki, Adil, Kazım'ın güreş stilini biliyor, aynı zamanda o günlerdeki yerleşik fikre göre dış kapışmalarda başarı kazanamıyordu. O halde milli takıma Kazım Ayvaz gibi daha önce iki kez dünya şampiyonluğu kazanmış birini almakta yarar olacaktı. Bu konudaki karar, Devlet Bakanı Malik Yolaç ile federasyon başkanı Suat Bolayır ve Baş Antrenör Celal Atik'ten çıktı.

Ustaların ustası
Tokyo minderlerinde on dokuz güreşçi yer aldı. Kazım Ayvaz, bu on dokuz sporcu arasında on sekiz numaraya yerleşti. Çok iyi bir kuraydı bu. İlk turda Mısırlı Mahmut İbrahim'i sayı ile yendi. Rus Davit Gvansaladze'yi sayı ile, tek kalarak tur geçti, Rumen Veleriu Bularca'yı sayı ile yenmek üzere iken son saniyelerde rakibine beraberlik puanını armağan etti. Zaten, Bularca, Kazım Ayvaz'ın sayesinde Rumen milli takımına girmişti. 1964 yılında Köstence'de düzenlenen Balkan Şampiyonasında Kazım Ayvaz, yaşantısında ilk ve son kez olarak ikinci olmuştu. Birinciliği kapan Bularca, böylece Kazım'ın yardımıyla Tokyo Takımına girebildi. Sporcumuz, Bulgar İvan ivanov'u sayı ile yenerek son derece güçlü bir engeli daha aştı. Yarı finalde Japon Fujita, tek kalarak tur geçerken Kazım Ayvaz, maçlarını tamamlamış müsabakaları izliyordu. Bu turda Bularca, Rus Gvansaladze'i sayı ile yendi. Japon Fujita, daha sonra Gvansaladze'ye sayı ile yenildi. İkincilik, üçüncülük karşılaşmasında Rumen Bularca, Japon Fujita'yı bütün uğraşmalarına rağmen yenemedi. Bir bakıma bu netice işine de geliyor, hakemlere aktif görünmeğe çalışıyordu, bu iki sporcunun berabere kalmalarından sonra Fujita, dördüncü, Rus Gvansaladze üçüncü, Rumen Bularca ikinci ve ustaların ustası Kazım Ayvaz da şampiyon oluyorlardı.

Time Dergisi Kazım Ayvaz ile söyleşti
Kazım Ayvaz, Tokyo Olimpiyatları'nın en dikkate değer altın sporcularından biri seçildi. Time Dergisi’nde onunla ilgili bir röportajı iftihar ederek okuduk: 'Bütün yaşantım boyunca olimpiyat şampiyonu olmayı hedefledim. Bu yolda yaptığım çalışmalar sırasında elim hiçbir kızın eline değmedi” Kazım Ayvaz, 1968 Meksico-City takımına da girdi. Ya hep ya hiç anlayışıyla hareket ederek, çünkü yapısı buydu, Alman Klaust Rost'la puanlı beraberlikten sonra Rumen lon Enache ile puansız berabere kaldı ve birinci olamayacağını anlayıp minderden çekildi. Zaten o'nun tarzı, ya birinci olmak ya da hiç olmamaktı. Bunun üzerine bir gazetede hakkında çok ağır yazılar yayınlandı. Onları mahkemeye veren Kazım aklandı. Ama, son derece duygusaldı. Bir daha güreş dünyasında görünmedi. Kazım Ayvaz’ın ismi Çayeli’nde bir kapalı spor salonuna verilmiştir.

A.Haydar Nergis Açık Gazete’de 17 Mart 2011 tarihli yazısını Kazım Ayvaz’a ayırıyor ve “Kazım Ayvaz'dan selâm var!” başlığını atıyordu: Şimdilerde adı pek anımsanmayan eski Dünya ve Olimpiyat şampiyonu güreşçimiz Kazım Ayvaz, 45 yıldır İsveç'in Helsinborg kentinde yaşıyor. 1958- 63 yılları arasında Macaristan, ABD, İstanbul ve İstanbul'da düzenlenen güreş karşılaşmalarında 4 dünya şampiyonluğu kazanarak altın madalya alan 74 yaşındaki güreşçimizle sohbetimiz, bir ara Türkçe televizyon kanalından yayılan bir türkü ile süsleniyor: ''Fırsat elde iken yürüt kervanı/ İhtiyarken devran sürülmez imiş...'' Biz, göz göze gelerek türkünün sözlerine gülümserken, Ann Maria yenge, sonradan öğrendiği devrik Türkçesiyle ironi yapıyor: '' Kazım, o kervanı kaçırdı!...'' Rize'nin Çayeli İlçesine bağlı Çataldere Köyü doğumlu Kazım Ayvaz, eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın da köylüsü... Kazım Ayvaz, güreşi bırakıp Ann Mari ile evlenerek İsveç'e yerleştikti. Kazım Ayvaz, 1958 yılında Macaristan'da, 1959 yılında İstanbul'da,1962 yılında Amerika'da, 1963 yılında Japonya'da dünya birincisi olarak aldığı altın altın madalyaları gösterirken ''Benim en değerli varlığım bunlardır!'' diyor. İsveç'te, kurduğu işiyle, ailesini geçindirebiliyor, her yaz Türkiye'ye tatile gidebiliyor; ''Emek harcanmadan kazanılan servetlerde gözüm yok.'' diyor. Ayvaz, yıllar önceki başka bir karşılaşmamızda beni Helsinborg kent merkezindeki işyerine götürmüştü. Her yan plastik halılarla, yolluk ve perdelerle kaplıydı. Plastik halıları, yollukları müşterilerin istediği ölçülerde kesip biçerek paketliyordu. Yaptığı iş bazen kendisinin de tuhafına gidiyordu. O denli ilgisiz bir işle uğraşıyordu ki, bazen evinin vitrini süsleyen altın madalyaların kendisine ait olup olmadığından kuşkuya düşüyordu. Onca ülke arasında neden İsveç'i seçtiğini soruyorum. 1962 yılında, Amerika’da yapılan güreş karşılaşmalarında dünya birincisi olarak altın madalya aldıktan bir süre sonra, ağır bir trafik kazası geçirmiş. Güreşirken zorlandığını hissetmeye başlamış. O yıllarda, bir karşılaşması nedeniyle İsveç'e gelmiş. Bu küçük ve dingin ülkeyi çok sevmiş. O arada Ann Maria ile tanışmış. 1963 yılında Tokyo'da yapılan olimpiyat karşılaşmalarında da Dünya birincisi olarak altın madalya aldıktan sonra güreşi bırakarak İsveç'e yerleşmiş...

İsveç’te bir süre yaşadıktan sonra, herkes gibi onda da yurda geri dönüş isteği depreşmeye başlamış. An Maria ile kimseden çağrı beklemeden Türkiye'ye dönmüşler. Kazım Ayvaz, İsveç’teki birikimleriyle Türkiye'de 2 otobüs satın alarak güreşçi bir arkadaşının kurduğu otobüs firmasına kiralamış. Hiç anlamadığı bu iş bir süre sonra kötüye gitmeye başlayınca, otobüsleri, geriye kalan borç taksitleriyle birlikte arkadaşına devrederek işletmecilikten çekilmiş... Sonra, ticarete soyunmuş. İşlerini hep kendi imkânlarıyla sürdürmeye çalışmış. Kredi için ne bir bankanın, ne de tanıdığı bir iş adamının kapısını çalmış. O iş de yürümeyince Ann Maria, 2 kız ve 1 oğluyla tası tarağı toplayarak İsveç'e geri dönmüşler...

Artık buğulanıp çukura gömülmeye başlamış gözlerine bakıyorum. 74 yaşındaki
Kazım Ayvaz'ın gözlerinde, İsveç’te geçirdiği 45 yılın yorgunluğu var. İçinde Türkiye'ye karşı hep özlem duymasına karşın, yaşam onu buralarda kalmaya zorlamış... Söyleşilerde gelenek olduğu üzere, ''Son bir diyeceğin var mı?'' diye sorduğumda; vedalaşırcasına el sallıyor: ''Kazım Ayvaz'dan, Türkiye'ye ve tüm dostlara selam olsun!'' diyor...

Kazım Ayvaz’ın başarıları
1958 yılı Budapeşte, Macaristan’da Grekoromen stil 73 Kg’da Dünya Birincisi
1959 yılı İstanbul’da Grekoromen stil 73 Kg’da Balkan Birincisi
1960 yılı Burgaz’da Serbest stil 73 Kg’da Balkan İkincisi
1960 yılı Roma Olimpiyatları’nda Grekoromen stil 79 Kg’da Dördüncüsü
1962 yılı Toledo, ABD’de Grekoromen stil 70 Kg’da Dünya Birincisi
1964 yılı Tokyo Olimpiyatları’nda Grekoromen stil 70 Kg’da Olimpiyat Birincisi
1964 Yılı Köstence, Romanya’da Grekoromen stil 70 Kg’da Balkan İkincisi
1966 yılı Essen Federal Almanya’da Grekoromen stil 70 Kg’da Avrupa Dördüncüsü
1966 yılı Toledo, ABD'de Grekoromen stil 70 Kg’da Dünya Altıncısı

Fatih Sultan KAR / İST.

 

 

Editör: HABER MERKEZİ