31 Mart Yerel Seçimler malumunuz olduğu üzere beş yıl boyunca ilçemizi yönetecek kadroların göreve getirildiği bir seçim oldu. Bu seçim sonuçları itibariyle şüphesiz ki uzun yıllar Çayeli siyaseti bahsi geçtiğinde konuşulacak sonuçla nihayetlendi. Seçmenimiz ortaya bir irade koydu bu irade hiçbir şekilde tartışılmaz bir iradedir. AK Parti Çayeli teşkilatı olarak ortaya çıkan sonuçları kendi özelimizde teşkilat çalışma bağlamında değerlendirip, Allah nasip ederse 2024’te yapılacak olan yerel seçimlere hazırlanmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bu noktada 31 Mart seçimlerinde bizlere Çayeli merkezde, Madenli’de, Büyükköy’de ve il genel meclisi seçimlerinde destek veren, bizi varlıklarıyla onurlandıran, destekleriyle mutlu eden tüm hemşerilerimize şükranlarımızı ifade ediyoruz.

Uzun yılar boyunca sonuçlar itibariyle konuşulacak bir seçim oldu. Malumunuz 15 yıllık AK Parti yerel yönetimlerinden sonra milletimiz 31 Mart’ta icra yetkisini Milliyetçi Hareket Partisi’ne ve onun adayına verdi. Mecliste çoğunluğu yani yasamada ki çoğunluğu ve denetleme yetkisini de AK Parti grubuna verdi. Biz 31 Mart seçimlerinde şu ifadeyi çok kullandık; 15 Temmuz 2016 itibaren MHP ile AK Parti arasında genel başkanlar düzeyinde başlayan bir ittifak var. Cumhur İttifakı var. Biz seçimde her ne kadar MHP ile seçmen nazarında iki farklı aday kadrosu olsak da seçimden sonra ortaya çıkan tablo gösterdi ki Cumhur İttifakı Çayeli’nde idaresini ve devamlılığını göstermektedir. Seçmenin verdiği mesajla bundan sonra 2016 yılında da kurulan Cumhur İttifakı’nın Çayeli’nde, Çayeli insanına hizmet etmek için bir arada çalışması gerektiğidir. Bizde bu konuda üstümüze düşen sorumluluk neyse yerine getirmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Seçmenin iradesine sonuna kadar saygımız var. Sadece burada seçmenin bize verdiği mesajı iyi anlamamız gerekiyor. Cumhurbaşkanımız bir grup toplantısında şöyle bir ifade kullanmıştı; teşkilattakilerin ya da adayların hiçbir şekilde seçmene bu sonuç üzerinden bir sitem etmeye hakkı yoktur. Seçmen en doğru kararı verir nasıl ki bundan önce 15 yıl boyunca AK Parti yerel yönetimlerini ve adaylarına destek verip yetki vermişse bu secimde farklı bir tercih kullandığında bu sonuna kadar mubahtır, sonuna kadar meşrudur. Biz buna sonuna kadar saygı duyuyoruz. Biz bu sonuçlar üzerinden kendi eksiklerimizi değerlendirip, önümüzdeki 2024 yılında ki seçimlere en iyi şekilde hazırlanacağız. Allah nasip ederse de yerel yönetimde en güçlü aday olmak için elimizden geldiğince gayretimizi göstereceğiz.

15 yıl Çayeli’nde yerel yönetimde kalsak da, yaklaşık 17 yıldır ülke genelinde tek başına iktidar olan bir partiden bahsediyoruz. Süreç içerisinde yıpranılması kaçınılmaz. Şüphesiz ki çok ciddi hizmetler olmuştur. Hem yöremize hem ilimize hem de ülkemize; ama süreç içerisinde her ihtiyaca karşılık verme şansınız olmaya bilir. Bunu vatandaş takdir ediyor. Bizim çok iyi yaptığımız şerler dışında eksik yaptığımız şeyler var. Yerel yönetimde çok ciddi başarılar elde ettiğimiz ama nispeten başarısız kaldığımız yerlerde var. Teşkilat çalışmalarında başarılı olduğumuz, ama vatandaşında tepkisini de çeken yönlerimizde var. Sonuçta insanız, hata yapmaya açığız, hatalar yapıyoruz. Önemli olan o hatada ısrar etmemektir. Bizim teşkilatımızın da bugün sokakta insanlarla bir araya geldiğimizde toplu diyaloglarımızda bizle ilgili çok ciddi eleştiriler yapıyorlar. Biz mümkün olduğunca o eleştirilerin karşılığını vermek amaçlı değil de, payımıza düşeni alıp ona göre kendimizi yeniden dizayn etme niyetinde olan insanlarız. Benim sürekli kullandığım bir ifade vardır: Siyasetin mevcudiyeti vatandaşın teveccühüne bağlıdır. Hemşerilerimiz kendini bize göre dizayn edemez. Biz siyaset olarak vatandaşımızın tercihine isteğine göre dizayn etmeliyiz. 31 Mart bize gösteriyor ki o konuda eksiklerimizin olduğunu ifade etti dolayısıyla, Cumhurbaşkanımız ifade etti 4 yılık bir seçimsizlik süreci var. Yani önümüzde 2023’de Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi var. O seçime kadar payımıza ne düşüyorsa orda ki mesaj neyse yine bunu vatandaşla konuşarak nerde bir problem varsa eksik varsa yanlış varsa bunları düzeltmek için elimizden geleni yapacağız.

Bu eleştiriler başımızın gözümüzün üstüne. Vatandaşlarımızın eleştirdiği noktalarda halklıdırlar. Benim bu noktada hiçbir eleştiriye itirazım yok. Burada vatandaşın, bizleri gelip bizleri en doğrusunu yaptığımızı iddia ettiğimiz noktada bizi anlamasını beklememiz onlara haksızlık olur. Bu yanlış bir tercihtir eğer insanlar bizle alakalı, şahsımızla alakalı veya teşkilatımızla alakalı bir takım eleştiriler getiriyorlarsa bunları bertaraf etme görevi tabi ki teşkilatlarındır. Şöyle bir örnek veriyim teşkilatımızın seçime yönelik çalışmalar yaptığımızda karşılaştığım bir şeydi. Seçimden sonra biz bir anket düzenledik yani bu seçim sonuçları neden böyle oldu, vatandaşımız niçin daha önce çok yüksek oranla destekle seçimleri bizim lehimize sonuçlandırırken bu seçimde nisbeten bu desteğinden imtina etti diye. Yaklaşık bin 100 hemşerimize, arkadaşlarımız bu konuda gittiler bir takım sorular sordular. O anketin sonucunda gördük ki; biz ne kadar teşkilat içerisinde en yüksek motivasyonla, en yüksek enerjiyle, en yüksek çabayla yaptığımızı iddia etsekte vatandaş ile aynı bakışta değilmişiz. Vatandaş bize şunu diyor; “teşkilat kendini beğenmiş teşkilatın sokakta eksiği var. İlçe başkanı insanlarla konuşurken birazcık üstten perdeden konuşuyor.” Şimdi bu eleştirileri alıp bir yere koymamız lazım. Bu eleştirilere sırtımızı dönemeyiz çünkü asli olarak bizim oturduğumuz makamlara veya siyasetin talip olduğu görevleri belirleyen vatandaşın tercihleri. Dolaysıyla bu minvalde yapmamız gereken eğer kendimizde bir eksiklik varsa bunu gidermek, yada iletişim noktasında bir sıkıntı varsa bunu yeniden teşhis etmek. İnsanlar benim için en yüksek perdeden eleştiri getirdiğinde benim şöyle bir ifade söyleme hakkım yok; beni tanımıyorlar, bana haksızlık ediyorlar deme şansımız yok. İnsanlar beni tanımak zorunda değil ben insanlara gidip kendimi tanıtmak ifade etmek, eğer onların kasında bir ön yargı varsa bunu kırmak durumundayım. Bizim farkında olmadığımız içindeyken farkına varmadığımız, anlayamadığımız eksiklerimizi aleni şekilde vatandaşımız ortaya koyuyor. İşte bunlar bizim için bir ders. Bundan sonraki süreçte Allah nasip ederse hem kendimizi daha iyi ifade edebilmek için hem insanlarla daha samimi diyaloglar kura bilmek adına yapmamız gereken şeyi yapacağız.

Vatandaşlarımız 31 Mart’ta bir tercihte bulunmuş, icra yetkisini İsmail Hakkı Çiftçi’ye ve onun ekibine MHP’ye, mecliste çoğunluğu yasamanın çoğunluğunu orda karar verme çoğunluğunu ve denetleme görevini AK Partiye vermiş. Çayeli gibi 25 bin insanın şehir merkezinde yaşadığı bir yerde 2024 yılında tekrar seçime gidileceği bir noktada bizler AK Parti teşkilatı olarak bugün Çayeli’nin hizmetine yapılacak bir hizmetin önüne geçecek, bunu engelleyecek noktada bir pozisyon alacak olursak ben soruyorum 2024 yılında biz o insanlardan hangi yüzle hangi cesaretle oy isteye biliriz ? Bir kere, akli olarak bunu tahalül etmek bir ilçe teşkilatı en son tercih olmalıdır. Hizmet engelleyecek pozisyonda olursak, bu insanlardan nasıl destek alabiliriz bundan sonraki süreçten ?

AK Parti’nin kendine ait bir tüzük vardır, bir çalışma prensipleri vardır. Eğer AK Parti teşkilatı yerel yönetim süreçlerinde meclis toplantılarından önce grup toplantısı yapıp grup kararı almazsa, ben işimi yapmamış olurum. Benim tüzüğüm diyor ki;  belediye meclis çalışmalarından hemen önce parti toplanır, kendi grubuyla beraber grup toplantısı alır. 2014’te mecliste sadece bir tane muhalif, muhaliflik yapmadı Hamza Yılancı vardı. Saadet Partisi Belediye Başkanı Adayı Hamza abi belediye meclisindeydi orda karar alma süreçlerinde çok etkin bir oy hakkı potansiyeli de yoktu ama ona rağmen biz orda alacağımızın kararlarını tamamını grup toplantılarında bir araya gelip istişare ederdik. Bizim grup toplantımızı insanlar diyor ki; gidiyorlar oraya ilçe başkanı veya ilçe teşkilatı belediye meclis üyelerine bazı talimatlar veriyor, belediye meclis üyeleri gidip mecliste gereğini yapıyor. Öyle bir şey yok, bizim grup toplantılarımız istişare toplantılarıdır. Benim parti tüzüğüm bana şöyle bir yetki vermiş; bütün meclis grubu, belediye başkanı da dahil olmak üzere bir konuda ak derse ilçe başkanı kara dediği noktada orda çıkacak sonuç karadır. Bugüne kadar yaklaşık herhalde iki yıla yakın bir süreçte 20’nin üzerine belediye meclis toplantısı yaptım ve bu yetkiyi hiç kullanmadım bunun çok demokratik olduğunu da düşünmüyorum çünkü biz insanların önüne onları onların verdiği yetkiyle temsil edecek. Milliyetçi Hareket Partisi grup toplantıları yapması gerekir. Yapmıyorlarsa bakın büyük millet meclisine her parti her hafta grup toplantısı yapıyor. Meclis çalışmaları öncesinde bağlayıcı grup kararları alıyorlar. Hatırlayın grup başkan vekilleri parti meclisinde bunların takibini yapıyorlar. Bağlayıcı kararlar alıyorlar bunu da rektöre ediyorlar. Çayeli Belediyesi’nin meclisi de TBMM’nin küçük bir versiyonudur. Dolayısıyla işleyişi de aynıdır. Bunu farklı şekilde adlandırmak, yani bir belediye meclisi üzerinde partinin tahkim kurması olarak adlandırmak doğru değildir. Biz grup toplantılarımızı belki bir defaya mahsus olarak, arkadaşlar içerde ne konuşuyorsunuz diye merak ediyorlar ya gelin bir grup toplantımıza sizi davet edelim. Karar alma sürecimizi ne şekilde işlediğini izleyin müdahale olmadan. O zaman karar verin. Söylenenler biraz maksatlıdır diye düşünüyorum. Grup toplantıları yapmamız zaruri bir durumdur. Partinin tüzüğü gereğidir.

Belediye meclisinde zaman zaman cadde ve sokak isimleri değiştirilmesi veya yeni acılan imar mevzuat gereği yeni açılan sokaklara isim verilmesi konusu gelir. Bende belediye meclis üyeliği yaparken benim dönemimde de vardı. Yeni Cami Meydanı ismi değiştirilmesi çok fazla, gereğinden fazla gündem yapılan bir konu oldu. Burada yapılan grup toplantılarından arkadaşlarımız geldiler bu konuyu enine boyuna konuştuk, tartıştık ve orda bir karar çıktı. Kararda şu: bir aile tarafından cami ve ona ayıt meydan bir aile tarafından bağış edilmiş, Kazmaz ailesi bu ilçenin tanınan bilinen geniş bir ailesi burayı bağışlamış. Bu meydanı ve camide vakıf etmiş. Bizim son dönemde vakıf olduğumuz milli mücadele kahramanlarından Gazi Mustafa Memduh Efendi ismi öneriliyor. Buda çok değerli bir isim bizim buraya Mustafa Memduh Efendi isminin verilmesine karşı olan bir tarafımız yok. Bu yanlış şekilde aksediliyor. Bizim arkadaşlarımız sadece şunu söyledi: Bu alan Kazmaz Ailesi tarafından bağış edişmişse, biz bu insanların hatırını kollamak adına önce onlara soralım, onların rızasını alalım ki bu şekilde ilçemize bu kadar değerli bir yeri bahşetmiş insanları da onur etmiş oluruz. Onların bu konuda bir itilafı yoksa farklı bir düşüncesi yoksa tabi ki bu ismi buraya verelim. Bizim bakış açımız bu hatta biz arkadaşlarımız mecliste bu konu konuşulurken neden hayır oyu verdiklerini meclis kararına yazdırmışlar. Hemşerilerimiz bunu Çayeli Belediyesi’nin resmi internet sayfasında bulabilirler. Bunun neden bu kadar büyük tartışma konusu haline geldiği hakkında inan hiçbir fikrim yok.

Ahmet Mesut Yılmaz Parkı olarak bilinen alanla alakalı geçmiş belediye başkanımız bir proje geliştirdi. O dönemde bu sokağı kapatalım mı, açalım mı diye bir gündem gelmedi. Belediye başkanı meydanı yapmakla ilgili sadece meclise buranım bütçesiyle alakalı kendisine bir yetki verilmesi konusunda bir gündem getirmişti. Çok net hatırlıyorum onu sonra bunu proje haline getirdi. Uzun da bir süre kendi makam odasında bunu sergiledi. Tabi bir takım itirazlar oldu, bir takım destekler oldu sonuçta bu meydan yapıldı. Yapılırken Niyazı Çavuşoğlu Caddesinin kapanması konusu gündeme geldi. Orda ki birkaç esnafımız o dönemde buna itiraz etti. İtiraz edenlerden birkaç tanesi bizim teşkilatımızda çok değerli emekleri olan ağabeylerimiz. Ama o dönemki belediye başkanımız bu konuda net bir irade ortaya kodu. Bugün deniyor ya seçilen belediye başkanını engellemek gerekir, icra yetkisi ona verilişmişse vatandaş tarafından önünü açmak gerekir. O dönemde belediye başkanımız böyle bir irade ortaya koydu ama bunla ilgili o sokağın resmiyette kapatılması ile ilgili her hangi bir bağlayıcı karar alınmadı. Bugün bilinen yanlış şu: bugün belediye istese hiçbir noktada hiçbir kurumdan, belediye meclis üyeleri de dahil olmak üzere izin almaksızın o sokağı trafiğe açabilir. Bu onların nüktesinde, kesinlikle onların yetkisindedir. Başkanın yetkisindedir. O noktada malumunuz belediye başkanı çalışma yaptı, sonradan engelli rampası olarak çalışma yaptığını ifade etti. Ama parkın üzerinden geçebilecek şekilde. Keşke öyle olmasaydı. Çünkü çok hoş bir görüntü olmadı benim şahsi kanaatimdir. Bu belediye meclisine geldimi, geldi. Ama doğru olmayan bir şekilde geldi. Yani düşünün ki açık olan bir yolu tekrar trafiğe açalım mı diye bir konu geldi belediyeye. Belediye meclisine bu konuda meclisteki arkadaşlarımız dedi ki: bu zaten trafiğe açık. Bu sokak biz neyini oylayacağız. Çekimser kaldılar yani anlamsız bir oylama olduğu gerekçesiyle. Ben oranın trafiğe açılmasın çok sempatik bakmıyorum. Şehirler meydanlarıyla anılırlar. Burası da bizim için çok özel ve güzel bir yer oldu. Bugün tartıştığımız Niyazi Çavuşoğlu Caddesi belediye meydanına kadar kapatılmalı. Biliyorsunuz Rize merkezde Deniz Caddesi zamanın da kapatılırken, Belediye Başkanı Halil abimize çok muhalefet olundu, kendisine çok eleştiri geldi. Şuan da Rize’nin en değerli caddesi burası. Yayalaştırılan alanlar çok kıymetli hale geliyorlar. Orda ki esnaf en fazla bu işten ihya oluyor. Vatandaşta sosyal alana kavuşuyor. Atilla Başkan o gün o caddeyi de kapatacaktı. Peki neden yapılmadı: malum ilçemize doğal gaz geliyor. Aksa Karadeniz Gaz biliyorsunuz bu işin yüklenici firması. O dönem kendisiyle istişare edildi, Niyazi Çavuşoğlu Caddesi’nde karşılıklı binalar ve iş yerlerine gaz verirken o sokağın baştanbaşa kazılacağını ifade etti. Burasını biz yaparsak bir süre sonra yıkılmak zorunda kalacak, atıl bir yatırım haline gelecek. Dolayısıyla bekleyelim bitsin alt yapı çalışması sonra o meydandan itibaren eski cami meydanından itibaren belediye meydanına olan sokağı da kapatalım demişti. Burası şehir içi insanların nefes alacağı sosyalleşe bileceği alışveriş yapa bileceği orda ki esnafın memnun olacağı muazzam bir yayalaştırılmış alan haline gelsin yani konu esasında bundan ibaret.

Sadece bir yerin satışı gündeme gelmedi. Bir madde içerisinde iki farklı lokasyon da gayrı menkul satışı gündeme geldi. Belediye başkanımız ifade ediyorlar, 25 milyon civarında belediyemizin bir borcu olduğunu söylüyor. 5-6 milyonu kısa vadede Çayeli esnafına sıcak para şeklinde ödenmesi gereken borç olduğunu, geriye kalanın bir kısmının ise İller Bankası ve birliklere ödenmesi gereken bir borç olduğunu ifade ediyor. Şunu açıklıkla ifade edelim, her belediyenin borcu var, Rize Belediyesi’nin 145 Milyon TL borcu var. Bizden çok küçük olmasına rağmen Güneysu Belediyesi’nin 50 Milyonun üzerinde bir borcu olduğu söyleniyor. Belediyelerin borcu olur. Eğer ki bu borçlanmayı borçlanma esnasında illegal bir şekilde farklı bir nokta da harcamamışsa vatandaşa hizmet anlamında kulanmışsa bu borçlanma abes değildir. Çayeli Belediyesi’nin bu borcu nasıl oluştu, 5-6 milyonluk borcu izin verirseniz anlatayım; merkezi yönetim aylık ödemede %30 kadar bir kesintiye gitti. Ortalama Çayeli Belediyesi’ne bir buçuk milyon kadar rakam geliyordu. Bunun %30 kestiğinizde yaklaşık 4.5 milyon bir rakam yapıyor. Her ay 400 bin lira eksik tahsilat geldiği noktada sistem açık veriyor. Giderler belli, bu esnada sizin geliriniz kesiliyor ama gideriniz aynı kalıyor. 400 bin TL açık verildiğinde siz zaten bir sene zarfında 5-6 milyon borç yaparsınız. Bu borç oluşurken kayıtlarda rastlanan veya bir denetleme sonucunda ortaya çıkan gayri yasal veya gayri hukuki bir harcama var mıdır,  bunu sunduk bunu, belediye başkanımızın bunu cevaplayacağını düşünüyorum. Usulsüzlük varsa herkes rahat olsun. Bu milletin Çayeli’nin parasıdır. Başkanımıza da sonuna kadar destek oluruz. Bu paranın bu şekilde harcanmaya kimsenin hakkı yok. Varsa öyle bir şey gereken neyse belediye başkanımızla beraber yaparız.

Meclis konuşma tutanaklarında gayrimenkul satışlarıyla alakalı bir gündem getirdi. İki tane alt başlığı var. Bir tanesi İskele Caddesi, 18 ada 2 Parselde bulunan arazının satılması, bir diğerde Hopa şosesi 30 ada, 22 parselde bulunan 2 ve 3’nolu asma katlı dükkânların satılmasını gündeme getirdi. Sayın başkan bizim arkadaşlarımız hiç ter etütsüz bir şekilde bu üç tane asma katlı dükkanın satışına destek verdi. Belediyenin borcunu ödemesi için önünü açmamız gerekiyor ki borcunu ödeyip tekrar borçlana bilsin.

300 metrelik bir arsa satışı geldi. Değerli bir yer her. Şuan da Çayeli Belediyesi’nin en değerli yeri. Çünkü şehir merkezi göbeği. Çayeli Belediyesi’nin kısa vadede ödemesi gereken borç 5-6 milyon borç burası onu karşılayacak olan bir yer amenna. Ben bu konuda da değer biçe bilecek biri değilim, emlakçı değilim diyelim. Belediye başkanımızda bir çok yer satacağımıza bir yer satalım kurtulalım diyor. Peki niye karşı çıkıyoruz 3-4 tane farklı kaygımız var. Bu noktayla burayı satarsak bir kişi gelip talip olacak burada 20-30 seneye yakındır. Burada belediyenin kiracısı olan insanlar var. 5 tane farklı işyerinden bahsediyoruz. Alacak olan kişiye arsa satıyoruz, bina satmıyoruz. Adam arsasını alacaksa biz burayı ona temiz bir şekilde teslim etmemiz gerekir. Önce oradaki kişileri tahliye edelim, burayı o kişinin rahat bir şekilde kullanabilecek şekilde satalım. Alacak kişiyi orda ki kiracılarla karşı karşıya getirmeyelim. Birinci kaygımız bu. Çok değerli bir yer olduğunu biliyorum ve farz edelim 6 milyon şuanda oranın değeri. Biz dedik ki tutalım bunu belediyemiz mali durumlarını düzeltecek süre ne kadarsa, 1 sene ya da 2 sene ne kadarsa biz mevcut binayı yıkalım, yerine yeni bir bina yapalım ve Çayeli Belediyesi olarak buna kaynak bulmak çok zor olmasa gerek yapalım. 6 Milyon ise değeri şimdi, o gün 16 milyon olsun. Yani burayı en değerli hale getire bilecek formül neyse bunu gerçekleştirelim. Çayeli Belediyesi’nin elinde bir çok dükkan var. Bunların değerleri bugün 10 liraysa 5 sene sonra bu dükkanların değerleri 11-12 lira.

Çayeli Belediyesi’nin geçen 5 yıllık döneminde oluşan borcundan AK Parti Çayeli teşkilatı suçlanıyor. Hatta televizyon programında Belediye Başkanı İsmail Hakkı Çiftçi şöyle bir ifade kullandı, dedi ki: Borç benim borcum değil.  Borç, AK Partinin borcu. Ben bunu ödemek zorunda değilim. Eğer bana alacağıyla alakalı biri gelirse ben onları AK Parti’ye yönlendireceğim dedi. Şimdi arada bir tezat var. Madem biz mecliste vermiş olduğumuz kararlarda nihai olarak icranın başındaki insan sorumlu olacak, ee bugün niye biz Çayeli Belediyesi’nin geçen 5 senelik borcuyla ilgili suçlanan tarafız. Burası bir bütün. Belediye başkanının meclise başkanlık ettiği yani takımın orda bir takım var o takıma kaptanlık ettiği 15 kişiyle beraber Çayeli’ne hizmet etme sürecini idame ettiği yürüttüğü bir meclis burası. Dolayısıyla burada herkes mesul, herkes verdiği her karardan mesul. Bugün de mesul 5 sene sonrada mesul.

Çayeli Belediye meclisinin oluşma teşekkür etme şekli alışık olmadığımız bir durum. Daha önce 15 yıl boyunca AK Parti belediyesi belediyeciliği tarafından yürütüldü ama meclis çoğunluğu da, belediye başkanı da aynı teşkilattan olunca burada bir problem olmuyordu. Zaten uyum içerisinde çalışılıyordu. Burada farklı iki tane teşkilat yapısı var. Bu iki tane farklı teşkilat yapısı mutlaka süreç içerisine bir uyum ve ahengi yakalayacaktır. Yani bunu şöyle düşünün yeni kurulan bir futbol takımı gibi düşünün bu futbol takımının başında kaptan olarak belediye başkanı var diğer tarafta da oyuncular var. Şimdi bu insanların birbirine alışması gerekiyor. Niyetini ölçmesi gerekiyor konuşmadan bir pozisyon sonrasını algılayabilecek kadar birbirine alışması gerekiyor. Bu kısa sürede aşılacaktır diye düşünüyorum. Kaldı ki hani onu da bir tarafa koyarak söylüyorum biz Cumhur İttifakının paydaşlarıyız. Bizim genel başkanlarımız bu milletin bölünmez bütünlüğü ve ülkemizin vermiş olduğu beka mücadelesi mevzu bahis olduğunda geçmişte yaşanan bütün olumsuzlukları bütün çekişmeleri bir tarafa bırakarak tam bir uyum içerisinde ve ahenk içerisinde çalışıyorlar. Bizim yerelde hangi haddimizedir ki bir teşkilat mensubu bu süreci baltalayacak veya buna gölge getirecek bir tavır takınsın. Ha burada daha fazla istişare etmemiz gerekiyor, daha fazla diyalog kurmamız gerekiyor. Birbirimizi dinlememiz gerekiyor. Yani birbirimize alışmamız gerekiyor. Kesinlikle bizim bir iletişim problemimiz yok. Dedik ki yani bu sokakta konuşulan konu nedir, bizim aramızda bir iletişim problemi yok ama niye bu kadar büyük harflerle konuşuluyor bazı problem varmış gibi bazı şeyler.  Ee tabi bunun kaynağı biraz İsmail abinin yapmış olduğu bir televizyon programında ifade ettiği bazı şeyler tabi. İsmail abi geldiği görev hasebiyle insanların kendisinden hizmet beklediği bir makamda yani sorumluluk makamında yani ifade ettiği üzere Çayeli Belediyesi’nin önünde de ciddi bir borç yükü var bunun bir an önce hizmete dönüştürmesi mantığıyla heralde beklentisiyle bir an önce önünü açmak istiyor. İstişare kültürünü geliştirmemiz gerekiyor. Birbirimize kardeşlik bağıyla akrabalık bağıyla bağlı olan bu insanların arasındaki hukuku tesis edecek bir tavır içerisinde olmamız gerekli yani çatışma kültürünü tetikleyecek söylemler çok doğru olmaz diye düşünüyorum. Ama zaman içerisinde açılır Milliyetçi Harekat Partisi teşkilatıyla meclis üyeleriyle aramızda herhangi bir problem yok. Bizim arkadaşlarımızın da onlarla ilgili herhangi bir önyargısı yok biz bütünün parçalarıyız. Genel başkanlarımızın bu kadar birlik beraberlik içerisinde hareket ettiği yerde bizde aynı ahengi yakalayacağız diye düşünüyorum.

Muhabir: Melikşah Karakaş

Moderatör: Ahmet Bayraktutan

Görüntü: Kubilay Ateş

 

 

Editör: HABER MERKEZİ