10 Ağustos 2007 Cuma gününü Cumartesiye bağlayan gece Peygamberimizin bütün insanlığı temsîlen Cenab-ı Hak’kın yüksek huzuruna kabulü anlamına gelen kutlu Miraç gecesini yeniden idrak etmiş olacağız.

Recep ayının 27. gecesinin tanık olduğu bu ‘büyük buluşma’, aslında her müminin günde beş kez namaz aracılığıyla bir sırrını yaşadığı hikmetlerle dolu bir yolculuktur.

Miraç, insanın erdem yolculuğu, beşerilikten insaniliğe yükseliş hikayesidir.

Sadece Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve varlığın düzeylerinde, hakikat göğünün katmanlarında değil, insanlığın Allah’a ulaşan yolunun duraklarında da gerçekleşmiş kutlu bir yolculuktur.

Miraç, göklere olduğu kadar, insanın kendi semasına, yani kalbine ve iç dünyasına doğru da yapması gereken bir yolculuktur. Yeryüzünün iki manevi merkezinde, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa’da ve göklerde Hz. Peygamber’le gerçekleşen bu kutlu yolculuk, bugün bizim için manevi merkez olan gönül dünyamızda gerçekleşmelidir.

Sevgili Peygamberimizin Miraç’ından ilham alarak bireyin, toplumun ve topyekün insanlığın yükselişi üzerinde düşünmek zorundayız. Tarih bize milletlerin ve devletlerin sadece siyasi kudret, ekonomik güç ve teknolojik üstünlükle yükselemeyeceğini açık bir şekilde göstermiştir. Milletlerin yükselişi ancak siyaseti ahlakla, maddi gücü erdemle, teknolojik üstünlüğü ilim ve irfanla buluşturarak gerçekleşebilir. Hatta, güç ve kudret sahibi nice milletlerin ve devletlerin bu değerleri yitirdiğinde hem kendilerini hem de insanlığı aşağıların aşağısına yuvarlaması kaçınılmazdır. Bu sebepledir ki, her zaman derin üzüntülerimizi tekrarlamak zorunda kaldığımız insanlık dramlarına her geçen gün bir yenisinin eklendiğine şahit oluyoruz.

Doğulu Batılı kayda değer bütün önemli düşünürlerin insanlık açısından ‘gerileme ve bozulmanın öne çıktığı bir çağ’ olarak niteledikleri modern zamanlarda insanın yitirmiş olduğu aşkın boyutu yeniden kazanabilmesi için bir imkandır Miraç.

Miraç, Allah’ın sonsuzluğuna, büyüklüğüne ve birliğine yapılan en görkemli şahitliktir.

Miraç’ı hatırlamak ve anmak, günde beş kez kapısını çaldığımız Allah’ın sonsuz merhametine yeniden ulaşma dileğidir.

Miraç bizlere, Cenab-ı Hak’kın kullarını sevgi ve rahmet gözüyle görebilme imkanı sunar.

Bugün, dünyada, yakınımızdaki komşularımızdan başlamak üzere, savaşlar, işgaller, dünyamızı tehdit eden doğal afetler, küresel ısınma ve diğer tabii tehlikeler, insanların ve devletlerin hırs ve tutkuları yüzünden karşı karşıya kaldığımız olumsuzluklardan kurtulmak için Allah’ın sonsuz merhametinin kapısını dua ve niyazla çalmanın da seçkin bir anıdır.

Bu anın değerini iyi bilelim ve ‘duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var” ayetine sımsıkı sarılalım. Unutmayalım, dua da bir miraçtır ve dua Allah ile kul arasında yüksek bir bağdır; insanın bu dünyadaki yalnızlığını gideren en büyük buluşmadır.

Daha güzel bir dünya, daha erdemli bir yaşam ve daha esenlikli bir hayat için dua ve ibadet etmekle yükümlüyüz.

Bu duygularla ülkemizde ve dünyada yaşayan bütün Müslümanların kutlu Miraç kandilini tebrik ediyor, bu kutlu gecede Yüce Mevla’ya açılan ellerin ve yapılan duaların, bütün İslam aleminin birlik, dirlik ve beraberliğine, insanlığın hidayetine, başta yakın çevremiz ile İsrâ ve Miraç mucizesinin cereyan ettiği kutsal topraklar olmak üzere bütün dünyada hak ihlallerinin, acı ve göz yaşının yerini kalıcı bir huzur ve barışın almasına vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

 

Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU

Diyanet İşleri Başkanı

 

Editör: HABER MERKEZİ