Rize eski milletvekili Mehmet Bekaroğlu 28 Şubat döneminde Fazilet Partisi’nde yaşananları 'Siyasetin Sonu' adlı kitapta anlattı. Yüce Divan oylamasında Mesut Yılmaz lehine oy kullanan FP’li milletvekillerini satılık olarak niteleyen Nazlı Ilıcak’a, Dengir Mir Mehmet Fırat şöyle yanıt vermiş: Siz satın almayı da satılmayı da daha iyi bilirsiniz.

FAZİLET Partisi (FP) ile Saadet Partisi’nde bir dönem Genel Başkan Yardımcılığı yapan Rize eski Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, 28 Şubat döneminde FP toplantılarının perde arkasında yaşanan ilginç tartışmaları açığa çıkardı. Bekaroğlu, şu anda AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, bir grup toplantısında Nazlı Ilıcak’a 'Demirel’in sözünü ettiği ajan provokatör sizsiniz. Siz satın almayı da satılmayı da daha iyi bilirsiniz' dediğini yazdı.

Bekaroğlu, 'Siyasetin Sonu' isimli kitabında, Erbakan’a yönelik önemli eleştiriler yaparken, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ü Batı ve emperyalist sistemle uzlaşmakla suçladı. Kuran kursları ile İmam Hatiplerin Milli Görüş’ün arka bahçesi olduğunu itiraf eden Bekaroğlu’nun kitabındaki bazı ilginç bölümler şöyle:

Grup toplantı salonuna girdiğimde Dengir Mir Fırat’ı çok öfkeli gördüm. 'Bu kadın kendini ne sanıyor, her taşın altından o çıkıyor. Partinin başına neler açacak belli değil' demeye başladı. Konu, Ilıcak’ın, Yüce Divan oylamasında Mesut Yılmaz lehine oy kullanan Fırat dahil FP’li milletvekillerini satılık olarak nitelemesiydi. Fırat, o gün grubun kapalı bölümünde söz aldı ve Ilıcak için ağır şeyler söyledi: 'Size sözlerinizi iade ediyorum. Asıl problem sizsiniz. Kavakçı olayında partiyi siz krize soktunuz. Demirel’in sözünü ettiği ajan provokatör sizsiniz. Siz satın almayı da satılmayı da daha iyi bilirsiniz. Bazen meta, bazen mal olup kaça alınıp satılacağını siz daha iyi bilirsiniz. Biz bunu bilmeyiz. Biz bugüne kadar ne alındık, ne satıldık. Siz görevli misiniz? FP adına mücadele ediyor görünüyor, ama kendi çıkar kavganızı veriyorsunuz. Sürekli askerlerle uğraşarak provokasyonlar yaparAK Partiyi zor duruma düşürüyorsunuz.' Bu konuşma üzerine Ilıcak yanlış anlaşıldığını, kimseye satılık, demediğini söyledi. Hoca, savunma strateji gereği, 'Biz yapmadık' diyor, fakat Kuran kursları ve İmam Hatipler bu yürüyüşün (Milli Görüş) çok önemli araçlarıydı. Hoca, böyle birşey söylemedi; ama Kuran kursları ve İmam Hatip okulları bu anlamda Milli Görüş hareketinin arka bahçeleriydi.

İmzalamamı istiyorsan öbür dünyan yanar

Özel sohbetimizde Hoca, kendisine bildiriyi imzalatmak için gelen MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç Paşa’ya, 'Bunların ne anlama geldiğini biliyor musun? Bilerek imzalamamı istiyorsan senin öbür dünyan yanar' dediğini aktardı. Hoca’nın zorlukları aşma tarzı ’zamana yaymak’ şeklinde özetlenebilir. Bu bazen yararlı bir yöntemdir; ama böylesi krizlerde işe yaramaz. Erbakan’ın o gün istifa etmesi gerekirdi. Yine Hoca’dan dinlediğime göre, Kılıç Paşa, Hoca’nın, 'İmzalamazsam ne olur?' sorusuna, 'Meclis kapamaz, ama başka şeyler olabilir' cevabını vermişti. Dolayısıyla Hoca istifa etseydi, el koyma blöfü bozulur ve asker zor durumda kalırdı. Hiç kuşku yok ki asker de askere Erbakan’ın uzaklaştırılması için destek veren denizaşırı merkezler de otuz yıldır izledikleri Erbakan’ın refleksini biliyor ve nasıl davranacağını tahmin ediyorlardı. Nitekim Hoca istifa etmeyerek darbecileri mahcup etmemiştir.

Hoca orduya toz kondurmaz

Hoca, devlet kurumlarına, orduya toz kondurmamıştır. Ona göre ordu, peygamber ocağıdır. 28 Şubat üzerine yaptığımız sohbetlerde, defalarca dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı ile konuşmalarından söz etmiş, 'Eğer birkaç görüşme daha yapsaydım Karadayı’yı ikna ederdim' demişti. Hoca, askerlerin genelde milli olduğunu, kendilerinden yana olduğunu; ancak asker içinde başını Orgeneral Çevik Bir’in çektiği 'Dış mihraklar'dan etkilenen bir cuntanın, medyanın tahriklerine kapılarak böyle bir harekete giriştiğine inanmaktaydı.

Editör: HABER MERKEZİ