Suçlamaları kabul etmeyen Aydın Doğan, Çukurova Grubu'nun bu süreçte dile getirdiği iddiaları Zaman'dan Nuriye Akman'a değerlendirdi. Doğan, Akşam gazetesinin eleştirilerine de 'yersiz' nitelesinde bulundu.

Bodrum'daki Işıl Clup'ta Nuriye Akman'ın sorularına yeni polemikler açmaktan kaçınarak cevap veren Aydın Doğan, geçmişte muhalefetin, gazetelerine yolsuzluk dosyaları getirdiğini itiraf ederek, CHP'nin kendilerini yeteri kadar enforme etmediğinden yakınıyor.

'Askerin 27 Nisan bildirisinden ders çıkardığı kanaatinde' olduğunu kaydeden Doğan'ın, siyasîler üzerinde baskı kurduğu suçlamalarına cevabı ise ilginç: 'İspat ederlerse şapka çıkarırım.' AB konusunda seferberlik çağrısı yapan Doğan, 'Medya ve iş çevresi hükümetle beraber Türkiye'yi AB'ye taşımalı.' diyor. Günde 9 ilaç aldığı için oruç tutamadığını belirten medya patronu, hacca gitmeyi düşünüyor ancak tarih vermiyor. 

AK Parti kapatılsaydı fazla oy alırdı: Sonuçları olarak da değişen bir şey olmayacaktı. AK Parti daha fazla oy alacaktı. Nitekim kapatma davasından sonra oyları artmaya başladı. Ben kapatılmamasını samimiyetle arzu ediyordum. Bu karar, kendilerine de bazı yanlışları konusunda bir nevi uyarı olmuştur. Ben dua ediyorum ki, Tayyip Bey 22 Temmuz akşamı balkondan yaptığı üsluba dönsün. Türkiye'nin menfaatleri bakımından, gelişmesi bakımından, ülkedeki gerginliklerin ortadan kalkması bakımından bunu yapması lazım. Elinde güç bulunduranlar adil olmak mecburiyetindedirler. 

Asker gerekli dersi çıkardı, CHP'den memnun değilim: 27 Nisan bildirisinin isabetli olmadığı konusunda galiba artık genel bir mutabakat hasıl oldu Türkiye'de. Ben askerlerin gerekli dersleri çıkarttıkları kanaatindeyim. 

Daha önce de söyledim: Ben bütün partilere eşit mesafedeyim. Maalesef iktidar da muhalefet de bizden mutlu olmazlar. Daima onların gözüyle bakmamızı isterler olaylara. Biz bunu işimizin gereği saydığımız için yüksünmüyoruz. Ne iktidara karşı bir kan davamız var ne de muhalefete karşı bir bağımlılığımız var. Muhalefetin performansından memnun değilim tabii. Geçmişte muhalefet gazetelerle işbirliği yapar, ona belgeler verirdi. Yolsuzluk dosyaları getirirdi. CHP bizi yeteri kadar enforme etmemiştir. Bizde yayınlananlar, bizim gazeteci arkadaşlarımızın kendi buldukları haberlerdir. 

AK Parti'nin asıl başarısı: Solda mı bilmiyorum ama yeni bir partinin kurulması gerektiğine dair bir tartışma Türkiye'nin gündeminde hep var. Bunu söylemekle yetinmem doğru olur. Çünkü bir medya patronu olarak bu konuda konuşmam yanlış anlamalara yol açabilir. Ama şurası da bir gerçek ki, AK Parti bayağı güçlü tabanında ve kamuoyunda. Buna rağmen yeni bir parti kurulursa tutar mı, buna çok ihtimal vermiyorum. Bu sabah yürüyüşte bir arkadaşım anlattı bana çok ilginç geldi. Artık diyor bir SSK'lı olarak eczaneye gittiğimde eczacı benim ilacımın bitmesine bir hafta varsa, daha senin ilacının bitmesine bir hafta var, bir hafta sonra gel diyor. İlacımı gününde veriyor. Eğer ben bugün alacağım, seyahate gideceğim dersem parasını istiyor. Hastanelerden telefonla randevu alabiliyor SSK'lı diyor. AK Parti'nin başarısında bunlar da var. 

Ciner'in işi bir hayli zor: Bütün dünyada gazete pazarı sıkışıyor. Özellikle internet, gazetelere zarar vermeye başladı. Gazetelerin geleceği sıkıntılı gözüküyor. Türkiye'de yeni bir gazetenin tutması kolay değildir. Ama medyaya girmiş, mürekkep kokusu almış insanların bunu denemek istemelerini de anlıyorum. Bu noktada bize düşen, centilmenlik içinde kendilerine başarılar dilemektir. Ama işleri zor görünüyor. 

Sabah değişti: Sabah, yayın politikasında bir değişiklik yaptı. Çok açık bir şekilde hükümet yanlısı oldular. Eskiden daha bağımsız, daha tarafsızdılar. Dünyanın her yerinde hükümet yanlısı yayınlar vardır. Bizim rekabetimiz devam ediyor. Tiraj kayıpları var. Ama diğer gazeteler de tiraj almakta hep zorluk çekiyorlar. Sabah'ın fiyatı bayağı ucuz. Türkiye'nin yarısında 25 kuruşa satıyor. Bence o fiyat Sabah'ın hak ettiği bir fiyat değildir. Karar, sahiplerinin kararıdır. Ahmet Çalık'la bir problemim yok. Gazete alındığı zamanki kredi olayları ve hükümet tarafından korunmaları dolayısıyla gazetelerimizde haberler yapıldı. Onlar buna yanlış şekilde hücum ederek cevap verdiler. Ben Babıali'ye girdiğimde beş yıl beni araştırdılar. Kimdir bu adam, ne iş yapar, nasıl aldı, kaça aldı diye. Ahmet Çalık için de bunlar soruldu. Genel olarak iyi davrandı bize. Bir kötülüğünü görmedim. Bende makul bir insan olduğu izlenimi bıraktı. Gazete ile fazla meşgul olmuyor gördüğüm kadarıyla. 

Hacca gitmeyi düşünüyorum: Hacca gidecektim ben ablam Nuran'la beraber. AK Parti iktidara gelince ablam dedi ki, 'sen gelme benimle.' 'Neden gelmeyeyim?' dedim. 'Şimdi bunu polemik yaparlar. Derler ki AK Parti iktidara geldi de hacca gitti. Ben gideyim.' dedi. 'Ya abla tek başına sen nasıl gideceksin?' 'Ben giderim benim arkadaşlarım var.' dedi. O gitti, ben kaldım. 'Ne zaman gideceğim peki ben?' dedim. Dedi ki: 'Bunlar iktidardan gittiğinde gidersin.' Dedim ki: 'Bunlar uzun süre iktidardan gitmeyecekler galiba.' O zaman 'gizli git' dedi. Ertuğrul ile umreye gitme programım yok. Ama hac programım Allah nasip ederse her zaman var. Ama ne zaman gideceğimi söylemem.  

Akşam'ın iddiaları: Ben yayıncı olarak tedbir alınmasına hep karşı çıkmışımdır ama yayıncılar da bu gibi uydurma yayın yapanlara karşı kendilerini koruyacaklardır. Bizim onlarla hiçbir zaman kavgamız olmadı. Bankaların hortumlandığı dönemde gazetelerimiz bütün hortumcuları ayrım yapmadan haber yaptı. Elinde yayın organı olan bütün hortumcular, haberlerimizin yanlışlığını iddia etmedi. Sadece bu haberleri yazmamamız için bize baskı ve şantaj yaptılar. Bizi akılları sıra korkutacaklardı. Ergenekon dosyasında çıkan ve bizim Pamukbank'a el koydurduğumuzu iddia eden o belge tamamen uydurmadır. Bu belgede adı geçen kişiler yok bizim çalışanlarımızın arasında, yalan bu dedik. Ertesi gün rumuz bunlar, kod adı bunlar dediler. Baktık ki belgenin aslında rumuz lafı da yok kod adı da. Onlar bankayı batırmanın sebebi olarak bir suçlu aradılar ve bizi buldular. Dünyanın hiçbir yerinde intikam almak veya menfaat temin etmek için yayın yapan kuruluşlar uzun ömürlü olamazlar. Bankalarını batıran biz değiliz. Herkesi haber yaptık, Uzanlar'ı da haber yaptık, onları da. Uzanlar da çok ateş açtılar bize ama gerçek ortaya çıktı. Kendilerine göre bir komplo kurdular. Biz de haberle kendimizi savunduk, gerçekleri anlattık. Üstelik haberlerimizin hepsi devletin resmi belgelerine, örneğin Devlet Denetleme Kurumu ve BDDK raporlarına dayanıyordu. Bu raporları sansür mü edecektik? Şimdi yeni bir durum olur, yeni bir unsur gelirse yine haber yaparız. Ama haber yoksa ben her gün masa başında haber üretip de birilerini karalatmam. 

Ben gece kondu işadamı değilim: Ben her gün iki buçuk milyon gazete üretiyorum. Eğer üretimden kasıt imalat sanayiyse, o da var bizde. Gümüşhane'de süt üretiyorum. Niğde'de rot üretiyorum. İzmit'te çelik halat üretiyorum ve dünyanın birçok ülkesine satıyorum. Böyle deli saçması olur mu? Ben Türkiye'nin en iyi televizyonlarında program üretiyorum. 24 bin tane adam çalıştırıyorum. Rusya'da, Kazakistan'da, Ukrayna'da, Macaristan'da, Polonya'da, Hırvatistan'da, Belarus'ta ilan gazetesi üretiyorum. Geçen yıl 1 milyar 275 milyon dolar vergi veren bir gruba hiçbir şey üretmiyor demek deli saçması. Babamın yanındaki çıraklık döneminden sonra, kendi adıma vergi dairesine kaydolmamın üzerinden 50 yıl geçti. Ben gecekondu bir işadamı değilim ki. 50 yılda geldim buraya. 

Oruç tutamıyorum: Maalesef oruç tutamıyorum: Çünkü günde dokuz tane ilaç alıyorum. Ama Ramazan'da evimizde mukabele okunur. Sema, devamlı namazını kılar, orucunu tutar. Ben de otuz gün Ramazan'da ve kandillerde içki içmem. Onun dışında içerim. (Zaman)


Editör: HABER MERKEZİ