Bu yazı 7 Haziran seçimlerinden önceki son yazımdır. Bu sebeple seçimler hakkında çok önemli gördüğüm bazı hususları sizinle paylaşmak istedim.

Genellikle okuyucuların önemli bir kısmı sıyası konularda yazan kişilere karşı önyargılıdır. Beğenmediği bir yazı veya eleştiriyle karşılaştığında, yazıyı yazan kişiyi; “O zaten öyle veya  böyle biridir” ve yahut “Şunun, bunun adamıdır” diye hemen ötekileştirmeye veya kategorileştirmeye başlar. Aslında ülkemizde o kadar bile bile yanlı ve taraflı yazanlar var ki, bu tür düşünenler,  çokta haksız da değiller.

Eminim bu yazının tamamını okuduktan sonra, benimde hakkımda bu tür düşünenler olacaktır. Kimsenin şahsımla alakalı kötü zanda bulunmaması için, âcizane kendi kişiliğim hususunda, bir iki kelimeyle açıklama yapmak istiyorum.

1961 Çayeli doğumlu, düşük sayılabilecek dereceden emekli olmuş ve hala ek bir işte çalışmak zorunda kalmış dar gelirli sayılabilecek biriyim. (Yine de ALLAH’ ıma hamd olsun) iş adamı, yahut kamuda amir veya memur biri olmadığım için, Devletten ve iktidardan hiçbir beklentim yoktur. Bu sebeple burada yazdıklarım tamamen; dini ve milli duygularla, Muhafazakârlığım ve vatanseverliğimin gereği oluşan, akli ve vicdanı kanaatlerimdir.  Yanı referansım, Yüce İslam dinim ve vatanseverliğim; ölçüm ise aklım ve vicdanımdır. Bunun dışında hiçbir dünya menfaati veya hiçbir ülkenin parası beni satın alamaz veya doğru bildiğim yoldan geri döndüremez. Bu böyle biline…

Sevgili kardeşlerim, Her seçim hiç kuşkusuz ülkemiz için önemli ve değerlidir. Buna rağmen önümüzde birkaç gün sonra yapılacak, 7 Haziran genel seçimleri, memleketimiz için çok daha fazla önemli olacaktır.  Zira bu seçimlerde, ALLAH göstermesin, yapılabilecek bir hata ülkemize çok pahalıya mal olabilir.

Şimdi elimizi vicdanımıza koyup, bütün siyası mülahazalardan arınmış olarak, objektif bir şekilde, sağduyumuzla ve sağlıklı bir halde şöyle bir düşünelim:

Yaklaşık 13 yıldır ülkemizi yöneten, Ak Parti ve onun lideri R. Tayip ERDOĞAN ve arkadaşları,  O günlerde nasıl bir Türkiye’ yi devir almışlardı… Ve bu gün ülkemizi nasıl bir yerlere getirdiler. 13 Yıl önce Ecevit, M. Yılmaz ve Devlet Bahçeli’ den oluşan 3 lü koalisyon; Memleketimizi nerdeyse batma noktasına getirmemişlermiydi? O günler de Ülkemizin Dış dünyada esamisi bile okunmuyordu. İçerde ise halkımız, yokluk ve sıkıntılardan bıkmış, 94 ekonomik krizinin henüz yaralarını saramazken bu kez, 2001 yılında bu 3 lu kadro tarafından, adeta devlet arabası düz yolda devrilerek, yeni bir Ekonomik krize girmiştik. Parasızlıktan devlet yatırımları durma noktasına gelmiş. Başta sağlık olmak üzere, eğitim ve diğer hizmetler yapılamayacak haldeydi.

Şimdi bugün öylemi? Hele sağlık hizmetleri o seviyeye geldi ki, 13 yıl önce bugünlerdeki hizmetlerin yapılacağını biri söyleseydi,  kimse ona inanmazdı.

Yer altı ve yer üstü imar ve hizmetleriyle birlikte ekonomimiz de çok büyüdü. Bu büyümeden orta ve dar gelirliler de nasibini aldı. Şimdilerde hemen her ailenin bir otomobili var. Eskiden yerli otomobillere kolay kolay sahip olunamazken, şimdi milletimiz yabancı otomobillerin her modelini beğenmiyor. Bunu asla kınamak anlamında söylemiyorum. Ebetteki biz Türklerinde hakkıdır en iyi otolara sahip olmak. Ben burada sadece bir tespitte bulunmaya çalışıyorum.  

Örnekleri çoğaltabiliriz. 13 yılda yapılanları tek tek anlatmaya kalksak sayfalar dolusu yazmak gerecek. Buna da gerek yok.  Sözün özü şu:

Ak Parti İktidarı ve lideri T. Erdoğan, bu zaman zarfında ülkemizi iyi, hatta çok iyi yönetti. En önemlisi de 1993 de vefat Eden Rahmetli Özal’ dan sonra sahipsizliğe terk edilen memleketimizi, Sayın Erdoğan sahiplenmiştir.

Diş Ülkelerden her hangi biri veya küresel bir güç, ülkemiz hakkında bir operasyon yapmak istediği zaman; Türkiye’ de karşılarına en büyük engel olarak hep, Cumhurbaşkanımız Sayın T. ERDOĞAN’ ı görmüşlerdir.  İşte geldik işin puf noktasına...

Şimdi siz bu dış güçlerin yerinde olsanız, Türkiye’ nin yükselen ve güçlenen gidişatını durdurup, istikrarsızlaştırıp, zayıflatmaya uğraşsanız. Üstelik bu lider Başkanlık sistemine geçmeye çalışıp, daha etkili ve güçlü bir şekilde, iktidarını güçlendirmeye çalışırsa ne yapardınız?

Ebetteki yapacağınız en önemli şey: Önünüzdeki en büyük engeli, R. Tayip Erdoğan’ ı siyaseten ortadan kaldırmaya yanı iktidardan uzaklaştırmaya çalışırdınız.

İktidardan aşağıya almaya çalıştığınız bu lideri, Halkımızın yarısı çok seviyor ve ona çok inanıyorsa ne yapardınız?

1- Devletin içinde, yargı ve Polis teşkilatında paralel yapı taşeronluğunda yerleştirdiğiniz adamlarınız vasıtasıyla, Bu güçlü lider için, “Hırsızlık” algısı oluşturacak sahte bir operasyon yapardınız. Ayrıca kontrolünüzdeki medya vasıtasıyla, oluşturduğunuz bu sahte hırsızlık olayını sık sık gündeme getirerek bu algı operasyonunu daha da pekiştirdiniz.

2- Elinizdeki medya gücüyle; R. Tayip ERDOĞAN’ in muhakkak iktidardan uzaklaştırılması gereken bir lider olduğunu halkımıza empoze etmeye çalışırsınız.

İşte bugünlerde Sayın ERDOĞAN’ a karşı yapılan algı operasyonu budur.

Adeta bu filmi 2. Defa tekrar görüyoruz. Zira benzer algı operasyonu Rahmetli Özal’ a da yapılmıştı. Hatta Rahmetli Menderes’ e de yapılmıştı. Demek ki şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor. Hangi lider bu güzel ülkemize, “çok büyük iyi işler yapıp memleketimizi kalkındırıyorsa” o lider, başta merkez medya olmak üzere çeşitli mahfiller tarafından, derhal “iktidardan gitmesi gereken lider”  oluveriyor.

İşin tuhafı bu algı operasyonu yurt dışındaki malum çevreler tarafından da destek görüyor. Mesela birkaç gün önce ABD’ nin önde gelen gazetelerinden New York Times, Sayın Erdoğan’ in iktidardan uzaklaştırılması için ABD ve NATO yu göreve çağırdı.

Şimdi sorarım size, bir ABD gazetesi neden böyle bir yayın yapar. Ve bu gazeteyle birlikte Türkiye’ deki merkez medya va tüm malum çevreler, neden ve nasıl; sanki gizli bir yayın yönetmeninin idaresinde kora halinde hep aynı şeyi söylerler: T. ERDOĞAN gitsin!

Belki çoğunuzda komplo teorisi aklınıza gelecek ama bu olaylar, bir teori veya tahmin değil, acı bir gerçektir.

Lozan’ da Türkiye’ nin coğrafi sınırlarından başka, siyası ve ekonomik sınırlarını da çizen Küresel güçler; Türkiye’ nin güçlü liderler idaresinde kalkınarak, ülkemizin güçlenip kontrollerinden çıkmasını istemiyorlar. Bütün mesele budur…

Önümüzdeki 7 Haziranda yapılacak, Millet Vekili Genel Seçimleri:

Yukarda anlattığım sebeplerle, son 13 yıldır hemen her sahada 2 ye 3 e katlanarak büyüyen ve büyüdükçe güçlenen ülkemizin önünü kesmeye çalışan, küresel güçler ve onların yerli iş birlikçileriyle, bu başarıyı devam ettirmeye çalışan AK Parti arasında, milli ve gayrı milli güçlerin mücadelesi olacaktır. 

Ak Parti dışında her hangi bir partiye ki; icabında liderleri ve yönetim kadrosu ne kadar iyi kişilerden müteşekkil olursa olsun, verilecek bir oy; bu küresel güçler ve onların yerli iş birlikçilerini sevindirecektir. Türkiye’ nin 13 yıldır kesintisiz devam eden istikrarlı kalkınmasına atılmış bir dinamit olacaktır.  

Hatta seçimlere gitmeyip oy vermemek bile dolaylı olarak, onlara oy vermiş gibi olacaktır.

Bu sebeple Lütfen, Muhakkak sandığa gidelim. Oylarımızı kullanırken bu gerçeği çok iyi düşünelim. Gereksiz teferruatlara veya resmin küçük parçalarına bakarak yanlış karar vermeyelim. Büyük resme bakarak doğru karar verelim, İnşallah

Şuan ki son durum tahminlerime göre henüz; Türkiye’ nin kalkınmasından rahatsız olan odakları sevindirecek bir tablo gözükmüyor.

Bu yazıyı yazdığımda seçimlere tam 4 gün kalmıştı. İşte bugün itibariyle benim seçim sonuçlarıyla ilgili tahminim şöyledir.

En az, en çok ve ortalama olarak 3 rakamlı bir tahminde bulundum. Zaten doğrusu da bu dur. Tek rakamlı bir tahminde bulunmak mümkün değil. Olurda tutarsa, o ancak tesadüf olur.

1-    AK PARTI      %  48 - 50 bandında, ortalama  %  49

2-    CHP               %  24 - 26 bandında, ortalama  %  25

3-    MHP              %  14 - 16 bandında, ortalama  %  15  

4-    HDP              %    8 -  9   bandında, ortalama  %   8    

7 Haziranda yapılacak seçimlerin vatanımız ve milletimiz için en hayırlı sonuçla neticelenmesini Cenabu ALLAH’ tan niyaz ederim. 

Kalın sağlıcakla, ALLAH’ a emanet olun.

 

Editör: HABER MERKEZİ