Şadi Çolak, 17 yaşında amatör kümede bir sezonda 130 gol atarak Guiness Rekorlar Kitabı'na girdi ve 5 bin dolar ödül kazandı. Üstelik 130 golün birini bile penaltıdan atmamıştı. Ancak her gittiği takımda bu rekor başına kakıldı ve 'Hadi burada at da görelim' muamelesine maruz kaldı. Bu nedenle rekorundan rahatsız olduğunu ve bununla anılmak istemediğini söylüyor. Geçtiğimiz sezon Orduspor'daki performansıyla Lig A'nın en iyi forveti seçildi. Şimdi 25 yaşında Çaykur Rizespor'da ve gollerini memleketinin takımı için atmak istiyor.

Röportaj: Nihat Özten

4 yıllık bir aradan sonra profesyonel futbol hayatına başladığın yer olan memleketinin takımı Çaykur Rizespor'a döndün, neler hissediyorsun?

Rizespor'da oynamak çocukluk hayalimdi. Gerçi birkaç defa geldim, gittim ama sonuçta tekrar burada olmaktan dolayı mutluyum. 4 sezon önce Rizespor'dan giderken ağlamıştım. O zaman 'Geri dönüp kendimi kanıtlayacağım' diye söz vermiştim ve döndüm. Şimdi kendimi kanıtlama zamanı geldi. Sezon bitmeden dört Süper Lig takımından teklif almıştım ama açıkçası Orduspor'da mutluydum. Kalmak ve şampiyonluk yaşamak istiyordum. Taraftar da beni çok seviyordu. Ancak daha sonra Orduspor'da işler çok karıştı ve kalmam imkânsız hale geldi. Ben de yuvama döndüm.

Orduspor taraftarının sana olan sevgisini neye bağlıyorsun?

Öncelikle o yörenin insanı olmamın etkisi olduğunu düşünüyorum. Bir de tabii sahada tüm varlığımla mücadele ederek formamın hakkını sonuna kadar vermek istemem. Attığım gollerden sonra formamı öpmem onlara büyük haz veriyordu. Bu nedenlerden dolayı beni bağırlarına bastılar.

En başa, futbolla tanıştığın günlere dönelim istersen. Çünkü senin ilginç bir gol rekorun var.

Babam kasap. Genelde dükkânda babama yardım eder, fırsat buldukça da arkadaşlarla top oynardım. Sonra Kalkanderespor'da oynamaya başladım. Taşkın Güngör ve Menderes Eyüboğlu beni beğenmişler; onların sayesinde 16 yaşında 1. Amatör Küme takımlarından Çayspor'a geçtim. İlk sezonumda 68, ikinci sezonumda 130 gol attım ve gerisi geldi işte.

30 maçta 130 gol atarak Guinness Rekorlar Kitabı'na girdin. O sezonu ve rekorlar kitabına giriş hikâyeni anlatır mısın?

Çayspor'daki ilk sezonumda 16 yaşındaydım ve 68 gol kaydettim ama şampiyon olamadık. İkinci sezonumda 30 maçta 130 gol attım ve takım namağlup şampiyon olarak 3. Lig'e çıktı. Ben de Rizespor'a transfer oldum. Sonra Türkiye Gazetesi'nden birileri aradı ve gollerimi duyduklarını, Guinness Rekorlar Kitabı'na girmem gerektiğini söylediler. Zaten Amatör Küme'de resmi maçlar oynamıştım. Noterden onaylandı ve resmi belgeyle başvurumuzu yaptık. Onlar da araştırmalarını yaptıktan sonra rekorumu onayladı ve 5 bin dolar ödül alarak Guinness Rekorlar Kitabı'na girdim. Ama ben yine de bu şekilde gündeme gelmek istemiyorum. Rekorum başıma kakıldı.

Neden?

Bizim insanlarımız çok küçük düşünüyor. 'Kalede kaleci mi yoktu', ya da 'Zaten amatör kümede atmış', 'Amatörde 130 gol attın, profesyonel ligde at da görelim' gibi sözleri çok duydum. Bu laflara çok sinirleniyorum. Destek vermesi gereken insanlardan bu tip sözler duymak moralimi bozuyor. Kırdığım rekor her gittiğim takımda başıma kakıldı ve iyice rahatsızlık duymayabaşladım. Düşünün işte, insan kendi rekorundan rahatsız olur mu?

Bu rekorda ilginç olan şey, 130 golün hiçbirini penaltıdan atmaman.

Evet, hiçbiri penaltıdan olmadı o gollerin. O sezon bir maçta penaltı kullandım ama kaleci kurtardı. Hocam da 'Moralini bozma, bir dahaki sefere atarsın' dedi. Daha sonra bir penaltı daha attım ama yine kaleci kurtardı. Ondan sonra geçtiğimiz sezona kadar hiç penaltı kullanmadım. Gaziantep Büyükşehir Belediyespor maçında kullandığım penaltıda da top direğe çarpıp auta gitti.

Senin gibi bir golcünün penaltı atamaması ilginç. Neye bağlıyorsun bunu?

Penaltı atacağım zaman kendimi acayip hissediyorum. Topu penaltı noktasına koyuyorum. Herkes bana bakıyor. Atarsam, atamazsam diye düşünürken bir garip oluyorum. Konsantre olamıyorum herhalde. Ben anlık yaşamayı seviyorum. Hemen saniyesinde karar verip hareket ediyorum. En büyük özelliğim bu. Bundan sonra da penaltı atmak istemiyorum ama hocam 'Atacaksın, sorumluluk bana ait' derse atarım tabii.

17 yaşında büyük bir rekora imza attın ancak nedense seni Genç Milli Takımlarda sadece iki kez izleyebildik. Bunu neye bağlıyorsun?

Hiç unutmuyorum; U18 Milli Takımı'nın 2000 yılında, Ağrı'da Azerbaycan'la oynadığı özel maçların kadrosuna davet edildim. O maçların ikisinde de oynadım. İlk maçta 46. dakikada oyuna girip iki gol atmıştım. Diğer iki golü de Hasan Kabze atmış ve maçı 4-1 kazanmıştık. İki gün sonra oynanan diğer maçta 62 dakika oyunda kaldım ve gol atamadım. Maç da 0-0 bitti. O maçların ardından Rizespor'dan Şanlıurfaspor'a kiralık gittim. Çok iyi bir sezon geçirdim ve 21 gol attım ama sanırım gözden uzak olduğum için fark edilemedim. Daha sonra Raşit Çetiner beni Ümit Milli Takım seçmelerine çağırdı. Hazırlık maçlarında sürekli 'Tam aradığım forvetsin, A Milli Takım'a kadar yükseleceksin' diyordu ama nedense bir daha hiç çağrılmadım.


Anadolu'da alt liglerde oynayan oyuncular yeterince takip edilmiyor mu?

Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'da oynarken ikinci sezonumda 5 gol attım. O zaman beni tanımıyorlar; tamam tanımasınlar, eyvallah. Ama Lig A'da 21 gol atan Şadi'yi, 27 gol atan Taner'i tanımıyorlarsa, söyleyecek bir şey bulamıyorum. Süper Lig'de bir hocanın çıkıp da 30 maçta 21 gol atan adamın adını duymadığını söylemesi size ne düşündürür? Lig A'yı hiç mi takip etmiyorlar? Geçtiğimiz sezon üç defa haftanın futbolcusu seçildim. Hepsinde de mükemmel goller attım.

Gerçekten böyle bir şey başına geldi mi? Yani seni tanımayan bir antrenörle karşılaştın mı?

Tabii ki karşılaştım. Onun için söylüyorum zaten. İsim vermek istemiyorum ama Süper Lig'de takım çalıştıran hocalardan bazıları 'Şadi'yi tanımıyorum, adını duymadım' dedi. Türkiye'de 20 golün üzerinde gol atan 4 oyuncu var. Alex, Ümit Karan, Taner Demirbaş ve Şadi Çolak. Bir futbol adamı bunlardan birini tanımıyorum diyorsa, ben bir şey söylemiyorum artık.

Türk Telekom Lig A'da Taner Demirbaş gol kralı oldu ama yılın forveti sen seçildin. Neden Taner değil de sen?

Taner'in attığı gollere bakın, 3 tane bir takıma atmış, 2 tane başka bir takıma atmış. Onun golcülünü tartışmıyorum. Çok iyi bir golcü ve son vuruşları harika. Ama ben Kocaelispor, Karşıyaka ve Büyükşehir Belediyespor dışındaki takımların hepsine gol attım. Yılın forveti seçilmemin nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Bir de Taner'in 15 golü olduğu zaman benim 3 golüm vardı. Hedefim hep onu yakalamaktı. Yakalıyordum ama lig bitti (Gülüyor). Ödülü de sadece kendi adıma değil bütün arkadaşlarımın adına aldım. Çünkü onlar bana çok yardımcı oldu. Ama keşke yılın forveti seçilmeseydim de Orduspor Süper Lig'e çıksaydı.

Sahada kendimi frenleyemiyorum

Bir forvet oyuncusunda rastlanmayacak kadar fazla kart görmüşsün. 32 maçta 14 sarı kart. Bunu neye bağlıyorsun?

Bunun birkaç nedeni var. Hırsım, agresifliğim ve yetişme tarzım. Bir de seyirci beni çok ateşliyor. Mesela bana bir faul yapılıyor ve hakem düdük çalmıyorsa, 'Nasıl vermiyorsun, vermek zorundasın' diye bağırıyorum. Kendimi frenleyemiyorum. Tabii hakem de bana kart gösteriyor. Sonra düşünüyorum ve çok üzülüyorum ama iş işten geçmiş oluyor.

Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsun?

Tabii ki yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum. Bir santrforun bu kadar çok kart görmemesi gerek. Ama olaylar da biraz öyle cereyan etti. Lig A'da atmosfer çok farklı, sahada adeta bir harp var. Hak ettiğim kartları kabul ediyorum ama bazen öyle kartlar gördüm ki hiç suçum yoktu. İsmim çıkmış dokuza, inmiyor sekize. Ama ben her şeyde bir hayır olduğunu düşünüyorum. Süper Lig'de bu kadar agresif ve kontrolsüz olmam mümkün değil. Bundan sonra kendimi kesinlikle kontrol edeceğim.

Lig A ile Süper Lig'deki kalite farkını nasıl görüyorsun?

Lig A'daki aç bir oyuncu, Süper Lig'de çok rahat oynayabilir. Çünkü oyuncu, o atmosfere, o seyirciye, o medyanın önüne çıkmaya aç. Eğer oyuncu heyecanına yenilmezse ve bir sakatlık yaşamazsa başarılı olacağına kalpten inanıyorum. Ama Süper Lig'deki oyuncuların büyük bir çoğunluğunun Lig A'da başarılı olamayacağını düşünüyorum. Çünkü orada koşmak var, mücadele var, savaş var. Sergen örneğini hepimiz gördük, yaşadık. Sergen'in karşısında oynayan futbolcu aç, adam Sergen'e karşı oynadığı için de ekstra performansla mücadele ediyor. Mesela bir Taner Demirbaş'ın Süper Lig'de rahatlıkla oynayacağını düşünüyorum. Ama insanlar Taner'i, '2. Lig golcüsü' diye lanse ediyor. Bu damgayı sadece Taner değil Lig A'da birçok oyuncu yemiş durumda. Ben de kendimi Lig A'daki futbolcular için bir şans diye görüyorum. Eğer Süper Lig'de başarılı olabilirsem onların da önünü açabilirim.

Rizespor'da Zafer Biryol ve Anderson gibi tecrübeli forvetler var. Forma şansını nasıl görüyorsun?

Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'da oynadığım ilk sezonda 18 gol attım ve Konyaspor'dan transfer teklifi aldım. O zaman Zafer Biryol Konyaspor'da gol kralı olmuştu. Ben sırf korkumdan, 'Orada gol kralı var, oynayamam' diye bu teklifi geri çevirdim. Sonraki sezonda yine Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'da oynadım ama başarısız oldum. Kimse de beni bir daha istemedi. Ama artık bu platforma çıkmak istiyorum. Zafer Biryol'u, Anderson'u düşünmüyorum. Kaliteleri tartışılmaz bile ama kendime çok güveniyorum. Oynamak için buradayım. Parayı pulu geçtim artık ve ant içtim; A Milli Takım'a kadar yükseleceğim. Hele bir de büyük takımlardan birine bir gol atarsam, ondan sonra kimse tutamaz beni. Şeytanın bacağını kırayım yeter. Ayrıca Samet Hoca'nın da benim için bir şans olduğunu biliyorum. Türkiye'de herkes onun çalışan oyuncuya şans verdiğini biliyor. Yeter ki ben antrenmanlarda var gücümle çalışayım, gollerimi atıp kendimi göstereyim.

Kendinde beğendiğin ve eksik gördüğün yönler neler?

İki ayağımı da iyi kullandığımı düşünüyorum. Ayrıca kafa toplarım çok iyi. Özellikle cepheden gelen toplara belden taymingli vuruşumun iyi olduğunu söylerler. Eksik gördüğüm ve geliştirmem gerektiğini düşündüğüm yanlarım ise çok top kaptırmam ve gördüğüm kartlardan da anlaşılacağı gibi agresif olmam.

Fenerbahçe'ye gitmemiştim!

Gelecekle ilgili hedeflerin neler?

Öncelikli hedefim A Milli Takım. Ayrıca ben Galatasaraylıyım ve en büyük hedefim de Galatasaray'da oynamak. 130 gol attığım zaman beni Fenerbahçe istemişti ama Galatasaraylı olduğum için gitmemiştim. Ben tam bir Karadeniz insanıyım. İçim de bir dışım da. Politik konuşamam. Göreceksiniz hem Galatasaray'da hem de A Milli Takım'da oynayacağım. Yeter ki Allah sakatlık vermesin.

Galatasaray'la bir görüşmen oldu mu?

Önceki sezon görüşmüştüm. Galatasaraylı olduğumu bilen ağabeylerin vasıtasıyla görüşmeye gittim. Boş mukaveleye imza atmaya hazırdım. Tek beklediğim beni bir antrenmana çıkarmaları ve görmeleriydi. Ama Gerets 'Ben 2. Lig'den futbolcu tanımıyorum' dedi ve idmana çıkmama izin vermedi.

Futbol dışında neler yaparsın? Nelere kızar, nelerden hoşlanırsın?

Bana en fazla huzur veren şey sabah namazını camide kılmak. Bundan büyük haz duyuyorum. Bir de belki komik gelecek ama hayatta yemediğim halde balık avlamasını çok severim. Saçmayla alabalık avlarım. Tuttuğum balıkları insanlara hediye etmek bana büyük mutluluk veriyor. Sahada çok agresif olmama rağmen günlük hayatta kolay kolay sinirlenmem. Benim problemim yalnızca saha içinde (Gülüyor). Sadece küfüre dayanamam. Bana küfür edildiği zaman çileden çıkarım.

Futbolu bıraktıktan sonra yapmayı düşündüğün bir şey var mı? Geleceğe dair planların neler?

Futbolu bıraktıktan sonra memleketim Rize'de yaşamayı düşünüyorum. Babamın kasap dükkânında çalışırım herhalde. Gezmeyi de pek sevmem. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerden hoşlanmıyorum. Bu şehirlerde insanlığın kalmadığını düşünüyorum. Oysa küçük yerlerde insanlar her zaman birbirine yardımcı olur. Yani bir samimiyet vardır oralarda. Zaten Rize cennet gibi bir yer. Masmavi deniz, yemyeşil dağlar. Bir insan başka ne ister ki? Yalnız çok yağmur yağıyor. O da olmasa tam süper olacak (Gülüyor).

TFF

Editör: HABER MERKEZİ