Ülkücü gelenekten gelen ve son dönemde AK Parti'ye yakın siyasi çizgisi ile dikkat çeken siyaset bilimci ve Zaman gazetesi köşe yazarı Mümtaz'er Türköne, ulusalcı çizgide yayın yapan Yeni Çağ gazetesinde yazan Sebahattin Önkibar'ın kendisi hakkında yazdığı yazıya verdiği cevapta, ülkücü camiayı ayağa kaldıracak iddialarda bulundu.

Türköne, 12 Eylül öncesi ülkücü hareket içinde yer almıştı. 12 Eylül'den sonra Özal ile başlayan liberal çizgiye yakın bir siyasi çizgiye kaymıştı. Başbakanlığı döneminde Tansu Çiller'e danışmanlık yapan Türköne, son dönemde AK Parti çizgisine yakınlığı ile dikkat çekiyor.

Önkibar'ın, 'objektif olmanın gereği olarak Diyarbakır’ın adı Amed olmalı mealindeki çıkışıyla kamuoyundan ve de bu sütundan tepki alan Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne’ye bırakıyorum' şeklindeki açıklamayla köşesinde yer verdiği açıklama şöyle:

“Sayın Önkibar;
Köşe yazarıyım ve siyasete dair yazıyorum; ama gazeteci ve siyasetçi değilim. Eskilerin tabiri ile ulema silkindenim. Niyetim sizinle kişisel bir polemiğe girmek değil; alışkanlık haline gelmiş ezberleri, sizin suçlamalarınızı vesile ederek gözden geçirmek.

PKK sözcüsü ülkücü
Sizin formüle ettiğiniz gibi ” Diyarbakır’ın adının Amed olarak değiştirilmesi “ diye bir teklifte bulunmadım. ” Kürt sorunu “ hakkında, benim yazdıklarımı ve söylediklerimi okumadan önce biraz literatür taraması yapın. Avrupa’da yaygın şekilde tartışılan ” Kültür ırkçılığı “nı, ” Kültürel otonomi “nin siyasî veya coğrafi federasyondan farklarını, etnik topluluklara tanınan hakların neden ” kollektif “ değil de ” bireysel “ haklar olduğunu araştırın. Sonra benim Diyarbakır ve Ankara’ya karşı önerdiğim ” İstanbul milliyetçiliği “ yazımı okuyun. Kürt milliyetçileri ile giriştiğim tartışmaları takip edin (Meselâ Kürt Konferansı’nda karşımda oturanları ” Kültür ırkçılığı “ yapmakla nasıl itham ettiğime bakın). Bütün bunlardan sonra iki bin yıllık ve Rumca olan ” Amed “ ismini -beni bir kenara bırakın- Kürtlerin neden tercih etmeyeceğine sizi ikna edeyim.

Ülkücülük MHP’lilik mi?
” Eskiden ülkücüymüş “ diyorsunuz. Peki, ” bugün ülkücü kim var? “ Siz ülkücülüğü ne sanıyorsunuz? Parti mensubiyeti mi? Sokağa çıkıp bağırmak mı? Fikirsiz ülkücü olur mu? Kimin ne fikri var? Bırakın dünya ahvalini takip etmeyi, koskoca MHP’de hâlâ resmi doktrin olarak be-
nimsenen Dokuz Işık’ı eksiksiz sayabilecek Mehmet Ekici dışında kimse çıkar mı? Ucuz komploların dışına çıkıp, milliyetçilik ile küreselleşme arasındaki ilişkiye dair üç esaslı cümleyi arka arkaya sıralayacak bir ülkücü ile karşılaştınız mı? Ziya Gökalp’in ” medeniyet ve hars “ ayırımı ile bugünün ” medeniyetler çatışması “ tezi arasında akla uygun bir bağlantıyı kurabilecek ülkücü mevcut mu?

Çek-senetçi çeteciler
” Ülkücü geçmiş “im hakkında hesap soracak kimseyi tanımıyorum. Geçmişim benim kimliğim ve kişiliğim. Ben ülkücü geçmişimden değil, bugünün sahte ülkücülerinden utanıyorum. Onları ilk Sovyetler Birliği dağıldığında tanıdım. Orta Asya’da uçkurlarının bağını toparlayamadan dolaşıyorlardı. Çek-senet tahsilatı ile ülkücülüğü rezil ettikten sonra, çeteciliğe terfi ettiler. MHP’li koalisyon hükümetinde katlanmadıkları külfetlerin karşılığı nimetler aradılar. Dün şehid cenazelerinde cami avlularını miting alanına çevirenler de onlardı. ” Türk dünyası “ için parmağını oynatmayan, geleceğe dair en küçük bir vizyonu olmayan; ama dünyayı okullarla donatan ve Türkiye’nin önüne emperyal bir vizyon koyan adama, sabahtan akşama kadar küfür etmeyi marifet sayanlar Allahaşkına nasıl ülkücü olurlar?

Ülkücülüğün kriterleri
Aşağıda sıraladıklarıma uyan kaç ülkücü var tanıdığınız.
Kürdü sevmeyen, Kürdü bağrına basmayı beceremeyen adamdan ülkücü olmaz.
Hrant Dink, farklılıkları bir arada yaşatarak devasa bir imparatorluk kurmuş ceddimizin bizlere emaneti idi. Hrant Dink’in bizatihi varlığı ile geleceğimiz için bir imkân ve ihtimal olduğunun farkına varamayan ve kaybından üzüntü duymayan kişi ülkücü olamaz.
Kendi inancına, imanına güvenmeyip Hristiyan din adamlarına saldıran adam ancak başkalarının maşası olur, ülkücü olamaz.
Devletin de milletin de hukukla var olduğunu ve hukukla yaşayacağını, tarihin hülasası olarak idrak etmemiş adam ülkücü olamaz.
Milliyetçi, kendi milletine sadakat gösterir. Milletini adam yerine koymayan, onun iradesine saygı duymayan kişi milliyetçi değildir. Öyleyse demokrasiye yürekten bağlı olmayan adamdan ülkücü olmaz.
Bu kadarı yeter mi? Şimdi ” ülkücüyüm “ diyen bir adım öne çıksın.

Bozkurt’u bırakalım
Ben politikacı değilim. Bir fikir adamı olarak bilinenleri tekrarlamak benim işim değil. 1978 yılında Genç Arkadaş dergisine attığım başlıktan dolayı Rahmetli Türkeş ” İslâmcıysan İslâmcıların, Komünistsen Komünistlerin yanına git “ diye azarlamıştı (Şahidi Namık Kemal Zeybek’tir). Şubat 1992 sayılı Türk Yurdu Dergisi’nde ” Dışarıdaki Türkler-İçerdeki Kürtler “ başlıklı yazım yüzünden ” Kürtçü “ ithamına maruz kaldığımda, bu sabıkamdan dolayı şaşırmamıştım. Bozkurt gibi, Moğol efsanelerinden aşırma ve Kurtuluş Savaşı sırasında Yakup Kadri’nin icat ettiği bir sembolü bırakıp, bütün Türkiye’yi kucaklayalım dediğim zaman
da ağır hakaretlere uğrayacağımı biliyordum. Deniz tükendi. Ezberlediklerimiz artık işe yaramıyor. Türkiye’nin tek parça halinde kalması ve yarınlarından emin olması herkesin bu durumu fark etmesine bağlı.
Kaynak:Ensonhaber
Editör: HABER MERKEZİ